Translation of "Voyait" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Voyait" in a sentence and their turkish translations:

- Tom l'a vu.
- Tom la voyait.
- Tom le voyait.

Tom onu gördü.

voyait un enfant neurologiquement déficient.

onu, nörolojik olarak donuk bir çocuk olarak görüyordu.

Et si quelqu'un le voyait ?

Ya biri bunu gördüyse?

Mais c'est ainsi qu'Hollywood me voyait

Fakat Hollywood beni öyle görüyor

S'il te voyait, il serait surpris.

Seni görseydi, şaşıracaktı.

- Tom l'a vu.
- Tom la voyait.

Tom onu gördü.

On ne voyait pas une étoile.

Bir yıldız görünmüyordu.

On ne voyait rien d'autre que l'eau.

Su dışında hiçbir şey görünmüyordu.

- Tom a vu quelqu'un.
- Tom voyait quelqu'un.

Tom birini gördü.

- Tom nous a vu.
- Tom nous voyait.

Tom bizi gördü.

- À cause de l'épais brouillard, on n'y voyait goutte.
- À cause de l'épais brouillard, on n'y voyait rien.
- À cause de l'épais brouillard, on n'y voyait rien du tout.

Yoğun sisten dolayı hiçbir şey görülemiyordu.

Elle voyait du mouvement, puis elle me reconnaissait.

Büyük bir hareket görüp biraz korkuyor, sonra bakıp "Oymuş." diyordu.

Il voyait le suicide comme la seule issue.

İntiharı tek çıkış yolu olarak gördü.

Il se voyait comme le sauveur du monde.

- O kendini dünyanın kurtarıcısı olarak görüyordu.
- O kendisini dünyanın kurtarıcısı olarak görüyordu.

Tom voyait bien que Marie n'était pas heureuse.

Tom Mary'nin mutlu olmadığını söyleyebiliyordu.

Que penserait ta mère si elle te voyait ainsi ?

Annen seni böyle görürse ne düşünür?

C'était une pleine lune qu'on voyait ce soir-là.

O gün görülen bir dolunaydı.

Maintenant que se passerait-il si elle voyait ça comme

Peki ya kocasının bebeğiyle zaten ilgilenmesi gerektiğini ve bunun gayet

On voyait la mer reflétée dans la glace du restaurant.

Restoranın aynasına yansımış denizi gördük.

- Tom les a vus.
- Tom les voyait.
- Tom les a vues.

Tom onları gördü.

On voyait la fumée de l'incendie de forêt de très loin.

Orman yangınının dumanı çok uzaktan görüldü.

Tom a fait comme s'il ne voyait pas ce qui se passait.

Tom ne olduğunu görmemiş gibi davrandı.