Translation of "étoile" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "étoile" in a sentence and their turkish translations:

- Le Soleil est une étoile.
- Le soleil est une étoile.

Güneş bir yıldızdır.

- Aujourd'hui, j'ai vu une étoile.
- J'ai vu une étoile aujourd'hui.

Bugün bir yıldız gördüm.

Regarde ! Une étoile filante !

- Bak! Bir kayan yıldız!
- Bak! Bir yıldız kayması!

Regarde, une étoile filante !

- Bak, yıldız kayıyor!
- Bak, bir yıldız kayması!
- Bak, kayan bir yıldız!

Regarde ! Une étoile filante.

- Bak! Orada göktaşı gidiyor.
- Bak! Orada meteor gidiyor.

Je vois une étoile.

Bir yıldız görüyorum.

Suis cette étoile-là.

O yıldızı takip edin.

- Dessine-moi une étoile à sept branches !
- Dessinez-moi une étoile à sept branches !
- Trace-moi une étoile à sept branches !
- Tracez-moi une étoile à sept branches !

- Bana yedi uçlu bir yıldız çiz.
- Bana yedi uçlu bir yıldız çizin.

Antarès est une étoile rouge.

Antares kırmızı bir yıldızdır.

J'ai vu une étoile aujourd'hui.

Bugün bir yıldız gördüm.

Regarde cette étoile qui brille.

Şu parlayan yıldıza bak.

- Cette petite étoile est la plus brillante.
- Cette petite étoile est la plus lumineuse.

O küçük yıldız en parlaktır.

Il a découvert une nouvelle étoile.

Yeni bir yıldız keşfetti.

On ne voyait pas une étoile.

Bir yıldız görünmüyordu.

Il avait découvert une nouvelle étoile.

O yeni bir yıldız keşfetmişti.

- Aucune étoile n'était visible dans le ciel.
- Aucune étoile ne pouvait être vue dans le ciel.

- Gökyüzünde tek bir yıldız görülemez.
- Gökyüzünde tek bir yıldız bile görülemedi.

Nous regardons d'ici à une telle étoile

Biz buradan böyle bir yıldıza doğru bakıyoruz

La troisième étoile appartenait à un roi.

- Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.
- Üçüncü yıldız belirli bir krala aitti.

Elle a fait de moi une étoile.

O, beni bir yıldız yaptı.

Est-ce que tu vois une étoile ?

Bir yıldız görüyor musun?

Je viens de voir une étoile filante.

Az önce kayan bir yıldız gördüm.

Cette étoile est visible à l'œil nu.

O yıldız çıplak gözle görülebilir.

Il m’est arrivé de voir une étoile filante.

- Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm.
- Bir defasında bir yıldız kayması gördüm.

Cette étoile se situe à cinq années-lumière.

Bu yıldız beş ışık yılı uzaktadır.

Une étoile brille à l'heure de notre rencontre.

Bizim toplantı saatinde bir yıldız parlar.

Certains hommes sont nés sous la bonne étoile.

Bazı erkekler iyi şansla doğarlar.

Il n'est qu'une étoile parmi des millions d'autres étoiles.

Diğer milyonlarca yıldızdan sadece bir tanesi.

Fais un vœu lorsque tu vois une étoile filante.

Kayan bir yıldız gördüğünde bir dilek tut.

Aucune étoile ne pouvait être vue dans le ciel.

Gökyüzünde hiçbir yıldız görülemez.

Je ne pouvais voir aucune étoile dans le ciel.

Gökyüzünde hiç yıldız göremedim.

Ne me compare pas à une étoile du cinéma.

Beni bir film yıldızı ile karşılaştırma.

Tom et Marie ont dormi à la belle étoile.

Tom ve Mary yıldızların altında uyudular.

- Tom a mis une étoile au sommet du sapin de Noël.
- Tom mit une étoile au sommet du sapin de Noël.

Tom Noel ağacının üzerine bir yıldız koydu.

Une étoile qui passe à l'extérieur de ce nuage d'avoine

bu oort bulutunun dışından geçen bir tane yıldız

- Aujourd'hui, j'ai vu une star.
- Aujourd'hui, j'ai vu une étoile.

Bugün bir yıldız gördüm.

Quelle est la différence entre une étoile et une planète ?

Bir yıldız ve bir gezegen arasındaki fark nedir?

Sur le drapeau étasunien figure une étoile pour chaque État.

- Amerikan bayrağında her eyalet için bir yıldız vardır.
- Amerikan bayrağının üzerinde her eyalet için bir yıldız vardır.
- ABD bayrağının üzerinde her eyalet için bir yıldız var.

Nous avons vu la première étoile briller dans le ciel.

Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.

- Celui dont le visage est sans rayons ne deviendra jamais une étoile.
- Celui dont le visage n'est pas illuminé ne deviendra jamais une étoile.

Yüzü ışık vermeyen asla yıldız olamaz.

Il y avait une grosse étoile en or sur la porte.

Kapının üzerinde büyük bir altın yıldız vardı.

Lorsque Tom regarda par la fenêtre, une étoile filante traversait le ciel.

Tom pencereden dışarı bakarken, kayan bir yıldız, gökyüzünü geçti.

Une étoile de mer. L'une des visiteuses les plus voraces de la nuit.

Bir denizyıldızı. Bu akşamın en açgözlü ziyaretçilerinden.

Selon la Bible, les Trois Rois ont été guidés vers Jésus par une étoile brillante.

Kitâb-ı Mukaddes'e göre parlayan bir yıldız, Üç Kral'a İsa'nın yolunu gösterdi.

- Je m'estime heureux d'être encore en vie.
- Je remercie ma bonne étoile pour être encore en vie.

Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.

Il a également commencé une querelle amère et durable avec une autre étoile montante, le général Michel Ney.

Ayrıca bir başka yükselen yıldız General Michel Ney ile acı ve uzun süreli bir kan davası başlattı.

Que Rami n'a pas payé, car il était issu du cercle dirigeant et s'est élevé dans la même étoile d' Al

Rami, iktidar çemberinden olduğu ve Asma al-Akhras'ın akrabaları olan Al

Il n'y a personne qui soit né sous une mauvaise étoile, il n'y a que des gens qui ne savent pas lire le ciel.

Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.