Translation of "Pareil" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Pareil" in a sentence and their turkish translations:

C'est pareil.

Artısı da var eksisi de.

Je ferais pareil.

Ben de aynısını yapardım.

Rien n'est pareil.

Hiçbir şey aynı değil.

Tom fera pareil.

Tom aynısını yapacak.

Ou pas, c'est pareil.

Ya da düşünmeyin, fark etmez.

On va faire pareil.

Burada da aynı şey işe yarayacak.

Donc tout est pareil

yani her şeyleri aynı

Et on va faire pareil.

Ve biz de böyle yapacağız.

Il est pareil à lui-même.

O, onun her zamanki hali.

Le C# est pareil au Java.

C# Java'ya benzer.

- Je suis pareil.
- Je suis pareille.

Ben aynıyım.

- Tom est similaire.
- Tom est pareil.

Tom benzer.

On veut faire pareil et même faire mieux.

aynısını yapmak hatta daha iyisini yapmak istiyoruz.

Les babouins et les orangs-outans font pareil :

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

Les babouins et les orangs-outans font pareil :

Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.

Comment peux-tu manger à un moment pareil ?

Böyle bir zamanda nasıl yemek yiyebilirsin?

J'insiste pour que tout le monde fasse pareil.

Herkesi aynı şeyi yapmaya zorluyorum.

Au commencement, l'homme était presque pareil aux autres animaux.

Başlangıçta, insan diğer hayvanlarla neredeyse aynıydı.

- Je n'ai jamais vu un tir pareil.
- Je n'ai jamais vu pareil tir.
- Je n'ai jamais vu un tir comme ça.

- Hiç böyle bir atış görmedim.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.

Ne va pas dans un endroit pareil en pleine nuit.

Geceleri böyle bir yere gitme.

Je suis désolé de vous déranger dans un moment pareil.

Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.

Tu es un imbécile de sortir par un temps pareil.

Bu havada dışarı çıkacak kadar aptalsın.

C'est très impoli de ta part de dire un truc pareil.

Böyle bir şey söylemen büyük kabalık.

Pour moi, c'est toujours pareil. Je puise ma force de ma famille,

Benim için her zaman üç şey vardır. Ailemden güç alırım.

Qu'est-ce qu'une belle femme comme vous fait dans un endroit pareil ?

Senin gibi güzel bir kadın böyle bir yerde ne yapıyor?

Un juge pareil devrait quitter son travail avant l'âge de la retraite.

Böyle bir yargıç emeklilik yaşından önce işinden emekli olması gerekir.

Comment puis-je penser à quelque chose d'autre à un moment pareil ?

Böyle bir zamanda başka şeyler hakkında nasıl düşünebilirim?

Pareil que le sablage quand il y a du verglas. On utilise du sable.

Buza karşı yollara müdahale ederler ya? Kum kullanırlar.

Ce n'est pas pareil que ce que je ressens en demandant de l'argent pour moi.

hissettiğim ile kendim için para istemekle hissettiğim aynı değil.

- Que faites-vous dans un endroit pareil ?
- Que fais-tu dans un endroit comme ça ?

Böyle bir yerde ne yapıyorsun?

- Vous et moi ne pensons pas pareil.
- Toi et moi ne pensons pas de la même façon.

Sen ve ben benzer şekilde düşünmüyoruz.

- J'ai jamais rien vu d'pareil.
- Je n'ai jamais rien vu de pareil.
- Je n'ai jamais rien vu de semblable.

Ben hiç onun gibi bir şey görmedim.

- Je n'ai encore jamais rien vu de tel.
- J'ai jamais rien vu d'pareil.
- Je n'ai jamais rien vu de pareil.

- Asla öyle bir şey görmedim.
- Hiç böyle bir şey görmedim.

- Je ne m'attendais pas à te voir dans un endroit pareil.
- Je ne m'attendais pas à vous voir dans un endroit comme celui-ci.

- Seni bu tarz bir yerde görmeyi ummazdım.
- Seni böyle bir yerde görmeyi beklemiyordum.