Translation of "Fera" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Fera" in a sentence and their turkish translations:

- Il fera chaud demain.
- Demain, il fera chaud.

Yarın sıcak olacak.

Ça fera l'affaire.

Yeterli.

Quelqu'un le fera.

Biri onu yapacak.

Tom fera pareil.

Tom aynısını yapacak.

Il fera bientôt sombre.

Yakında hava kararacak.

Quelqu'un fera ce travail.

Biri şu işi yapacak.

Il fera chaud demain.

Yarın sıcak olacak.

N'importe qui fera l'affaire.

- Herhangi biri işe yarar.
- Kim olsa iş görür.

J'ignore ce qu'il fera.

Onun ne yapacağını bilmiyorum.

Tom fera les lits.

Tom yatakları düzeltecek.

Que fera Tom demain ?

Tom yarın ne yapacak?

On fera moitié-moitié.

Bunu seninle yarı yarıya bölüşeceğim.

Elle fera la vaisselle.

Bulaşıkları yıkayacak.

L'argent n'y fera rien.

Para o konuda hiçbir şey yapmayacak.

Tom fera la vaisselle.

Tom bulaşıkları yıkayacak.

Il fera la vaisselle.

Bulaşıkları yıkayacak.

Il fera chaud aujourd'hui.

Bugün sıcak olacak.

Demain, il fera froid.

Yarın, hava soğuk olacak.

Demain, il fera chaud.

Yarın hava sıcak olacak.

Tom fera des cauchemars.

Tom kâbuslar görecek.

Tom le fera gratuitement.

Tom bunu ücretsiz yapacak.

- Il fera un bon capitaine.
- Il fera un bon capitaine d'équipe.

O iyi bir takım kaptanı olacak.

- Fumer vous fera beaucoup de mal.
- Fumer te fera beaucoup de mal.

Sigara içmek size çok zarar verecektir.

- Personne ne te fera de mal.
- Personne ne vous fera de mal.

Kimse sana zarar vermeyecek.

Personne d'autre ne le fera.

hiç kimse inanmaz.

N'importe quel livre fera l'affaire.

Herhangi bir kitap iş görür.

Ça ne fera aucune différence.

Fark etmeyecek.

Fera-t-il chaud, demain ?

Yarın sıcak olacak mı?

Étudier te fera du bien.

Çalışma size iyi gelecek.

Il fera un bon médecin.

O iyi bir doktor olacak.

J'espère qu'il fera beau demain.

İnşallah yarın hava iyi olur.

Elle fera une bonne épouse.

O iyi bir eş olacaktır.

Quel temps fera-t-il ?

Hava nasıl olacak?

Ceci fera une grosse différence.

Bu büyük bir fark yaratacak.

Tom fera un excellent travail.

Tom harika bir iş yapacak.

Tom ne fera jamais ça.

Tom onu asla yapmayacak.

Penses-tu qu'il fera beau ?

Güzel havaya sahip olacağımızı düşünüyor musun?

Ça vous fera les pieds.

Sadece kendini suçlamak zorundasın.

Il fera très très chaud.

Hava çok sıcak olacak.

Ça ne fera aucun mal.

Hiç acıtmayacak.

Il fera très chaud demain.

Yarın çok sıcak olacak.

Tom fera attention à cela.

Tom onunla ilgilenecek.

- On ne te fera pas de mal.
- On ne vous fera pas de mal.

Zarar verilmeyeceksin.

- Ce remède te fera te sentir mieux.
- Ce remède vous fera vous sentir mieux.

Bu ilaç sizi daha iyi hissettirecek.

- Je suis sûr que Tom le fera.
- Je suis sûre que Tom le fera.

Tom'un onu yapacağından eminim.

Je me demande s'il fera beau.

Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.

Cela fera l'affaire pour le moment.

Bu şimdilik işimizi görür.

La politique ne fera qu'accélérer l'inflation.

Politika yalnızca enflasyonu hızlandıracak.

La question est : qui le fera ?

Sorun onu kimin yapacağıdır.

Le Président fera une déclaration demain.

Başkan yarın bir açıklama yapacak.

Je pense qu'il fera chaud aujourd'hui.

Sanırım hava bugün sıcak olacak.

Il ne fera pas long feu.

O, uzun bir hayat yaşamayacak.

Marie ne fera pas les lits.

Marie yatakları toplamayacak.

Ce médicament te fera du bien.

- Bu ilaç size iyi gelecek.
- Bu ilaç sana iyi gelecek!

Quel temps fera-t-il demain ?

Yarınki hava nasıl olacak?

Il vous fera mordre la poussière.

Size toz yedirecek.

Cela nous fera subir des dommages.

Bu bize zarar verecek.

Cela ne fera qu'empirer les choses.

Bu sadece işleri daha kötü yapacak.

Cela nous fera gagner du temps.

Bu bize zaman kazandıracak.

La compagnie de Dan fera faillite.

Dan'in şirketi kepenk kapatacak.

Le président fera une déclaration demain.

Başkan yarın bir beyanatta bulunacak.

Tom fera usage de la force.

Tom güç kullanacak.

Cela ne fera pas mal, promis.

O incitmeyecek, söz veriyorum.

Penses-tu qu'il fera beau demain ?

Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?

Cela fera-t-il une différence ?

Bu bir fark yaratacak mı?

N'importe quelle somme d'argent fera l'affaire.

Bir miktar para iş görür.

Tom fera ça tôt ou tard.

Tom er ya da geç onu yapacaktır.

Ça ne fera pas le compte.

Bu yeterli değil.

- Le chien ne te fera pas de mal.
- Le chien ne vous fera pas de mal.

Köpek size zarar vermeyecek.

Je ne crois pas qu'il fera soleil.

Ben, güneşli olacağını sanmıyorum.

La nourriture naturelle te fera du bien.

Doğal gıda sana iyi gelecektir.

Votre égoïsme vous fera perdre des amis.

- Bencilliğin sana arkadaşlarına mâl olacak.
- Bencilliğin sana arkadaşlarını kaybettirecek.

Les abeilles sortiront quand il fera beau.

Arılar hava güzelleşince çıkacaklar.

La police vous fera trouver les balles.

Polis sana mermileri bulduracak.

Il fera de plus en plus chaud.

Hava gittikçe sıcak olacak.

Penses-tu qu'il fera beau demain, dehors ?

Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?

Je suis sûr que quelqu'un fera ça.

Birinin bunu yapacağından eminim.

Est-ce que cela fera une différence ?

Bu bir fark yaratacak mı?

Un verre d'eau vous fera du bien.

Bir bardak su seni daha iyi hissettirecek.

Faire cela ne fera qu'empirer les choses.

Bunu yapmak sadece işleri kötüleştirecek.

Après cette tempête, il fera plus frais.

Bu fırtınadan sonra hava daha serin olacak.

Tom dit qu'il ne fera jamais ça.

Tom onu asla yapmayacağını söylüyor.

Ce médicament te fera te sentir mieux.

Bu ilaç senin daha iyi hissetmeni sağlayacak.

Cette source chaude te fera du bien.

Sıcak ılıca seni iyi yapacak.