Examples of using "Obligé" in a sentence and their turkish translations:
Beklenilmemeli.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
Vize almam gerekiyor mu?
Tom onu yapmak zorundadır.
Burada kalmana gerek yok.
O giriş sınavını geçmek zorunda.
Gitmek zorunda değilim.
Ona öyle yaptırıldı.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Evet demek zorunda değildin.
O, bunu yapmak zorunda değildir.
Bize yardım etmek zorunda değilsin.
Benimle konuşmak zorunda değilsin.
Babam bana arabayı yıkattı.
Burada onu yapmak zorunda değilsin.
- Ayakkabılarını çıkarmana gerek yok.
- Ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekmiyor.
Beni uzun süre bekletti.
O kadar erken gelmek zorunda değildin.
İşi bırakman gerekli değil.
Artık gözlük takmak zorunda değilim.
O cumartesileri okula gitmek zorunda değil.
O soruya cevap vermek zorunda değilsin.
Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
Bana onun adını söylemek zorunda değilsin.
Onu yemek zorunda değilsiniz.
Böylesine bir yasaya uymak zorunda değilsin.
Hastaneye yatırılmak zorunda mıyım?
Anne babam beni beyzbol kulübünden ayrılmaya zorladı.
Bu yüzden masturbasyon yapmak zorunda kalıyorum.
Tom o istemezse gitmek zorunda değil.
O başbakanlık makamından çekilmeye zorlandı.
Eğer o gerçekten gitmek istemiyorsa gitmek zorunda olmamalı.
Konuşma yapmak zorunda mıyım?
Sen ayrılmak zorunda değilsin.
Eğer istemiyorsan konuşmak için zorunlu hissetme.
''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''
İstemiyorsan, partiye gitmek zorunda değilsin.
Anne, yemeği sevmiyorsam, onu yemek zorunda mıyım?
oldukça pahalı bir bilet satın almak ve bir orkestra bulmak zorunda değilsiniz.
70 yaşındaki bir adamla zorla evlendirilerek bir de hayatı karartılıyor
Ben burada olmak zorunda değilim.
Onu yapmak zorunda değildin.
Evet demene gerek yoktu.
Parayı kim çaldıysa yakalanmalı, onu geri ödetmeli ve hapse atılmalıdır.
Ve empati kurmak zorunda kalmazsak maalesef çoğumuz empati kurmuyor.
Genç olmak, okula gitmek zorunda kalmak demektir.
Eğer o partiye gitmek istemiyorsan, gitmek zorunda değilsin.
Cevaplamak zorunda olmadığın bir soru sorabilir miyim?
Şarkı söylemek zorunda değilsin.
Alaycı olmak zorunda değilsin.
Borsa krizi birçok emekliyi yeniden iş piyasasına zorladı.
Bunu hemen yapmak zorunda değilsin.
Aklında ne olduğunu her zaman söylemek zorunda değilsin; bazen ortama göre davranma tarafsızlığı bastırır.
Bana onun adını söylemek zorunda değilsin.
İstemedikçe gitmek zorunda değilsin.
Sonuna kadar beklemek zorunda değilsin.
Hayır, zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsiniz.
Çok kaba olmak zorunda değilsin.
Bunu bana söylemek zorunda değilsin.
Şarkı söylemek istemiyorsan söylemek zorunda değilsin.
- Hastanede kalmanıza gerek yok.
- Hastanede kalmak zorunda değilsin.
Beni görmeye gelmek zorunda değilsin.
Tom'un bunu yapmak zorunda olmadığını ne zaman öğrendin?
Beni kasabaya kadar götürebilirsen çok minnettar olurum.
Bunu sevmiyorsan onu yapmak zorunda değilsin.
O kadar erken kalkmana gerek yok.
İstemiyorsan konuşmak zorunda değilsin.
O kadar erken boşalmak zorunda değildin.
İstemiyorsan onun hakkında konuşmak zorunda değilsin.
Açıklamak zorunda değilsin.
Gitmek istemiyorsan, gitmek zorunda değilsin.
Onu yapmak istemiyorsan yapmak zorunda değilsin.
- Gelmek zorunda değilsin.
- Gelmek zorunda değilsiniz.
Yalan söylemek zorunda değilsin.
- Cevap vermek zorunda değilsin.
- Cevap vermek zorunda değilsiniz.
- Özür dilemek zorunda değilsin.
- Özür dilemek zorunda değilsiniz.
Gerçekten yapmak istemiyorsan onu yapmak zorunda değilsin.
- Mutlaka gitmek zorunda değilsin.
- Gitmek zorunda değilsin.