Translation of "Marine" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Marine" in a sentence and their turkish translations:

Azur, indigo, bleu marine, bleu marine clair, turquoise,

Azure, indigo, lacivert, açık lacivert, turkuaz

J'ai rejoint la Marine.

- Donanmaya katıldım.
- Ben deniz kuvvetlerine katıldım.

- Tom s'engagea finalement dans la Marine.
- Tom s'est finalement engagé dans la Marine.

Tom sonunda donanmaya katıldı.

Tom vit Marine monter les marches.

Tom Mary'nin merdivenlerden yukarıya çıktığını gördü.

Pourquoi veux-tu rejoindre la Marine ?

Neden deniz kuvvetlerine katılmak istiyorsun?

Mon père était dans la Marine.

Babam donanmada idi.

Une étrange créature marine vient d'être découverte.

Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.

Sami a servi dans la marine égyptienne.

Sami, Mısır donanmasında görev yapıyordu.

Son père était capitaine dans la Marine Royale.

Babası Kraliyet Donanması'nda albaydı.

Il s'enrôla dans la marine des États-Unis.

O, Amerika Birleşik Devletleri Donanmasına katıldı.

Comme mon père est un marine à la retraite,

Babam emekli bir deniz subayı olduğu için

Après avoir fini l'université, Tom a rejoint la marine.

Tom üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.

Un fonds a été créé pour préserver la vie marine.

Tehlikede olan deniz yaşamını korumak için bir fon kuruldu.

Il a littéralement emmené ses ministres faire de la plongée sous-marine,

Eğer küresel ısınmayı kontrol altında tutamazsak

Armée d'une marine puissante et de concessions commerciales lucratives de l'empereur byzantin,

Güçlü bir donanmaya sahip ve Bizans İmparatoru'nun vermiş olduğu kârlı imtiyazlar ile

Mon rapport à la forêt sous-marine et sa faune s'est renforcé

Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, deniz ormanındaki hayvanlarla olan ilişkim

Son objectif était de détruire les magasins français de navigation et de marine.

Hedefi Fransız taşıma ve denizci depolarını yok etmekti

Parmi les pierres précieuses, l'on trouve l'aigue-marine, l'améthyste, l'émeraude, le quartz et le rubis.

Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.

Les partisans se sont mieux organisés et mieux approvisionnés; la marine britannique a pu débarquer des

Partizanlar daha iyi organize oldu ve tedarik edildi; İngiliz donanması,

- Il est décidé à faire l'acquisition de la villa marine.
- Il est résolu à faire l'acquisition de la villa au bord de mer.

O, deniz kenarı villası almanın peşinde koşuyor.