Translation of "Drogue" in Turkish

C'est comme une drogue.

O bir ilaç gibi.

L'héroïne est une drogue.

Eroin bir uyuşturucudur.

Dan a vendu de la drogue à un dangereux trafiquant de drogue.

Dan tehlikeli bir uyuşturucu satıcısı için uyuşturucu sattı.

La cocaïne est une drogue.

Kokain bir uyuşturucudur.

Je ne me drogue pas.

Uyuşturucu kullanmıyorum.

On n'a trouvé aucune drogue.

Hiç uyuşturucu bulunamadı.

Dites non à la drogue.

İlaçlara hayır deyiniz.

- La drogue peut foutre ta vie en l'air.
- La drogue peut détruire ta vie.

İlaçlar hayatınızı mahvedebilir.

As-tu un problème de drogue ?

Senin bir uyuşturucu sorunun var mı?

Le problème de la drogue est international.

Uyuşturucu problemi uluslararasıdır.

Je ne fais pas dans la drogue.

Uyuşturucu kullanmam.

Dan est devenu un trafiquant de drogue.

Dan bir uyuşturucu satıcısı oldu.

Tu dois refuser de boire cette drogue.

Bu ilacı içmeyi reddetmelisin.

Les gagnants ne prennent pas de drogue.

Kazananlar uyuşturucu madde kullanmaz.

Tom n'est pas un trafiquant de drogue.

Tom bir uyuşturucu satıcısı değil.

Une organisation contrôlerait le marché de la drogue européen.

İddialara göre, bir örgüt Avrupa uyuşturucu piyasasını kontrol ediyor.

La drogue est un cancer de la société moderne.

İlaçlar modern toplumun bir kanseridir.

L'État va réformer sa politique en matière de drogue.

Devlet ilaç politikalarında reform yapacak.

La guerre contre la drogue est une guerre politique.

Uyuşturucu savaşı, siyasi bir savaştır.

Notamment la consommation d'alcool, de drogue, ou le jeu d'argent.

bilgisayarlı bir karar verme görevi sundum.

J'ai peur que mon enfant puisse prendre de la drogue.

Çocuğumun uyuşturucu almaya eğilimli olabileceğinden korkuyorum.

Il a été expulsé de l'équipe pour consommation de drogue.

Uyuşturucu kullandığından ekipten atıldı.

Marie prenait de la drogue, donc la police l'a arrêtée.

Mary uyuşturucu kullanıyordu, bu yüzden polis onu tutukladı.

Elle vend de la drogue dans les lieux de concerts.

O, konserlerde uyuşturucu satıyor.

Ce chien est entraîné à sentir l'odeur de la drogue.

Bu köpek uyuşturucu bulmak için eğitilmiştir.

Les bergers allemands sont bons pour détecter l'odeur de la drogue.

Alman çobanlar uyuşturucu maddeleri ortaya çıkarmada iyidir.

Le navire fut soigneusement fouillé mais aucune drogue ne fut trouvée.

Gemi özenle arandı ama hiçbir uyuşturucu maddesi bulunmadı.

Aux États-Unis de nombreux criminels sont dépendants à la drogue.

- Amerika'daki çoğu suçlu, uyuşturucuya bağımlıdır.
- Amerika'da çoğu suçlu uyuşturucuya bağımlıdır.

Il fut exclu de l'équipe parce qu'il avait pris de la drogue.

Ekipten atıldı çünkü uyuşturucu kullanıyordu.

Une bonne défense peut être faite de la légalisation de la drogue.

Uyuşturucuların yasallaştırılması için iyi bir kanun yapılabilir.

Nous devons éradiquer le trafic de la drogue, des racines jusqu'aux branches.

Uyuşturucu trafiğini, kök ve dalları ortadan kaldırmalıyız.

- Tom s'est fait choppé en train de vendre de la drogue à des gamins.
- Tom s'est fait attraper en train de vendre de la drogue à des enfants.

Tom çocuklara uyuşturucu satarken yakalandı.

Les pays se battent pour des OPH : l'or, le pétrole et la drogue.

Ülkeler altın,petrol ve uyuşturucu için mücadele ediyorlar.

Le gang était principalement composé de trafiquants de drogue et d'ex-détenus dangereux.

Çete temel olarak uyuşturucu satıcıları ve tehlikeli eski hükümlülerden oluşur.

La police a mis au jour un trafic de drogue de premier plan.

Polisi büyük bir uyuşturucu operasyonunu ortaya çıkardı.

La police a fait des centaines de saisies de drogue à travers le pays.

Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

Quand la voisine de Jean le vit vendre de la drogue, elle le dénonça.

John'un komşusu John'u uyuşturucu satarken görünce, onu ihbar etti.

Elle a passé la majeure partie de sa dernière année au lycée accrochée à la drogue.

O, lisedeki son sınıfının çoğunu ilaçlara bağımlı olarak geçirdi.

- Marie prenait de la drogue, donc la police l'a arrêtée.
- Mary se droguait, alors la police l'a arrêtée.

Mary uyuşturucu kullanıyordu, bu yüzden polis onu tutukladı.

- Aux États-Unis de nombreux criminels sont dépendants à la drogue.
- De nombreux criminels, aux États-Unis, sont dépendants de drogues.

Birleşik Devletler'deki birçok suçlu uyuşturucu bağımlısıdır.

Le vendeur de drogue condamné à mort était disposé à coopérer avec les autorités pour voir sa sentence réduite à la peine à perpétuité.

Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.