Translation of "Cour" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Cour" in a sentence and their turkish translations:

Pas dans ma cour.

Benim arka bahçemde değil.

- Ma maison a une petite cour.
- Ma maison comporte une petite cour.

Evimin küçük bir avlusu var.

C'était à peine une cour.

Büyük bir bahçe değildi.

Son chien courait dans la cour.

Onun köpeği bahçenin etrafında koştu.

- La Cour suprême a annulé une décision antérieure.
- La Cour suprême a cassé un arrêt précédent.

Anayasa Mahkemesi, önceki kararını bozdu.

Les toilettes étaient dehors dans la cour.

Tuvalet dışardaydı, bahçede.

Lui faire la cour est une entreprise périlleuse.

Kur yapmak tehlikeli bir uğraştır.

Ma cour peut accueillir plus de dix personnes.

Benim arka bahçe on kişiden daha fazlasını barındırabilir.

L'épouvantail dans la cour est tombé durant l'ouragan.

Arka bahçedeki korkuluk kasırga sırasında devrildi.

Tom plante un palmier dans son arrière-cour.

Tom arka bahçesine bir palmiye dikiyor.

Il y a une niche dans la cour.

Bahçede bir köpek kulübesi var.

Tom a planté trois pommiers dans sa cour.

Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.

J'ai attaché mon chien à l'arbre dans la cour.

Köpeğimi avludaki ağaca bağladım.

Je pense que Tom est dans la cour avant.

Sanırım Tom ön avluda.

Les fenêtres de ma chambre donnent sur la cour.

- Yatak odamın pencereleri avluya bakar.
- Yatak odamın pencereleri iç bahçeye bakar.

Des préjugés de la cour pénale, de la disparité pénale,

mahkemelerin yanlı tutumu ve cezada eşitsizlik var,

Qu'ils considéraient comme une ingérence dans leur propre cour avant.

kendi başlarına karışık gördükleri ön bahçe.

Nous avons trouvé un pauvre petit chat dans la cour.

Avluda zavallı küçük bir kedi bulduk.

Il fut traduit en cour martiale pour abandon de poste.

O, görevden kaçtığı için askeri mahkemede yargılandı.

Utilise un râteau et ratisse les feuilles dans la cour.

Bir tırmık al ve bahçedeki yaprakları tırmıkla.

La cour a condamné l'homme à mort par injection létale.

Mahkeme adamı öldürücü iğneyle ölüme mahkûm etti.

Mais les juges de la Cour suprême ne vous aiment pas.

Ama Yüksek Mahkemenin hakimleri sizi sevmiyor.

Et donc la Cour a maintenu la condamnation de Gordon Hirabayashi.

ve mahkeme Gordon'ın hükmünü onayladı.

Tom a planté trois pommiers et un pêcher dans sa cour.

Tom bahçesine üç elma ağacı ve bir şeftali ağacı dikti.

Il pleut, par conséquent les enfants ne jouent pas dans la cour.

Yağmur yağıyor, bu yüzden çocuklar bahçede oynamıyorlar.

Je dois commencer à faire la cour à des femmes plus sophistiquées,

Benimle bir Boeing 747 uçağının tuvaletinde seks yapmak istemeyen,

Tom est dans la cour, en train de jouer avec notre chien.

Tom dışarıda avluda köpeğimizle oynuyor.

Il y a une mangeoire à oiseaux au fond de notre arrière-cour.

Bizim arka bahçede bir kuş besleyici var.

Elle commence par la façon dont les juges parlent aux gens présents en cour.

Mahkemeye katılanlarla hakimin konuşma şekli ile başlar.

Mais cela a permis à ses avocats d'aller à la Cour suprême et de dire :

Ama bu, avukatlarının Yüksek Mahkemeye gidip

Un seul homme a survécu - Vöggr, l'homme le plus faible de la cour de Hrolf.

Sadece bir kişi hayatta kaldı - Vöggr, Hrolf'un sarayındaki en zayıf adam.

Soupçon par la cour royale qu'il partit pour la propriété familiale de sa femme en Bavière.

öyle bir şüpheyle tedavi edildi ki, karısının Bavyera'daki aile mülküne gitti.

- Amy a travaillé dans la cour samedi dernier.
- Amy a travaillé dans le jardin samedi dernier.

Amy geçen Cumartesi bahçede çalıştı.

Site traditionnel de la cour du roi Hrolf, qui est maintenant le petit village de Lejre au Danemark.

şu anda Danimarka'daki küçük Lejre köyü olan Kral Hrolf'un mahkemesinin geleneksel alanına bakmaya başladı .

Les frères Vlad et Radu, fils de l'ancien Valachie prince Vlad II Dracul, ont grandi à la cour ottomane

Eski Eflak prensi 2.Vlad'ın oğulları Vlad ve Radu kardeşler, Osmanlı sarayında soylu bir

Vlad n'a pas oublié cela même des années après avoir déserté la cour ottomane pour rejoindre les rangs hongrois.

Vlad Osmanlı sarayını Macar tarafına katılmak için terk etti. Burada geçirdiği yıllarını hiç unutmayacaktı

Et la blague est en fait sur le roi Ella, parce qu'il y a ce vocabulaire de basse-cour,

Ve şaka aslında Kral Ella hakkında, çünkü bu çiftlik sözlüğü, domuzcuklar

Ses aventures le conduisirent à l'est jusqu'à la ville de Kiev, où il servit à la cour du grand

Maceraları onu doğuya, Büyük Prens Yaroslav the Wise'ın

- Il essaya de la courtiser avec des poèmes amoureux.
- Il a tenté de lui faire la cour avec des poèmes d'amour.

O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

De l'extérieur, ce bâtiment n'est pas exceptionnel, mais si vous jetez un coup d'œil à l'intérieur, vous verrez une cour avec un très beau jardin.

Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.