Examples of using "Peine" in a sentence and their turkish translations:
Hepsi boşuna .
Tom kıl payı ölümden döndü.
- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.
O, güçlükle konuşabiliyor.
Neredeyse beni tanımıyorsun.
O neredeyse konuşamıyor.
Benimle zar zor konuştu.
Güçlükle nefes alabiliyorum.
Yas.
Çok az yağmur yağıyor.
Emeğine sağlık.
Neredeyse hiç konuşmuyor.
Her zahmet ücreti hak eder.
Neredeyse ona inanamadım.
Sevgi için her zaman değer.
zar zor nefes alabiliyordum.
Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.
Üstelik cezası hapis cezası
Emeksiz kazanç olmaz.
Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
Onun oğlu hapis cezasını çekiyor.
O güçlükle okuyabiliyor.
O, neredeyse Japoncayı hiç konuşamıyor.
Ben hemen hemen hiç yüzemem.
Bunu izlemek acı vericiydi.
Hepsi buna değerdi.
Tom sıkı çalıştı.
Macera buna değer.
- Onu neredeyse tanımıyorum.
- Onu çok az tanıyorum.
Onu çok az tanıyorum.
Neredeyse onu duyamıyorum.
Tom zorlukla nefes alabiliyordu.
O, zorlukla yürüyebiliyor.
Tom'u güç bela tanıdım.
Neredeyse çalışamıyordum.
Seni güçlükle tanıyorum.
Zar zor konuşabildim.
Bu az önce başladı.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Büyük bir bahçe değildi.
Büyük bir tartışma değildi.
Güçlükle ayağa kalkabilirim.
O onu görür görmez benzi attı.
Acıya güçlükle katlandım.
Her şeyi basitleştirmeye çalış.
Birçok ülkede, ölüm cezası en ağır cezadır.
Her zaman olduğu gibi, kötü anladın!
Her şey daha yeni başladı."
O tartışmaya değmez.
Roma ziyaret etmeye değer.
Neredeyse çalışamıyordum.
O ona değmez.
Sıkıntı yok, her şey kazanç.
Zahmete deymez.
- Çabaya değmez.
- Bu çabaya değmez.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Onu güçlükle görüyorum.
O buna değmez.
Buna değer mi?
Bu çalışmaya değer.
Kyoto ziyaret etmeye değer.
Tom zar zor Fransızca konuşur.
Ben sadece iki saat uyudum.
Kışın burada neredeyse hiç kar yağmaz.
Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.
Buna inanmakta zorlanıyorum.
Teşekkürler. Yapmak zorunda değildin.
Bütün bunlardan sonra acı gitti.
O, neredeyse hiç İngilizce konuşamaz.
Tom neredeyse Fransızca konuşamaz.
Çekilen zahmete sonuna kadar değmişti.
Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.
Gelmek için zahmet bile etme.
Siz güçlükle duyabiliyorum.
ve küçük salonumuzdaki duman yüzünden
Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.
Seyircinin rahatı için karanlığı süslüyor, acıyı kesiyor
ve okyanustan birkaç mil uzaktaydım.
...hareket edemeyecek kadar kör.
Ölüm cezasını kaldırmalıyız.
New York ziyaret etmeye değer.
Müze ziyaret etmeye değer.
Adam ölüm cezasına karşı duyarlı.
Yer kesinlikle görülmeye değer.
Neredeyse onun yeterli yiyeceği yoktu.
Kızım neredeyse on beş yaşındadır.
O kitap okumaya değer.
Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.