Translation of "Worries" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Worries" in a sentence and their turkish translations:

Something worries me.

Bir şey beni endişelendiriyor.

That worries me.

Bu beni endişelendiriyor.

Sami worries me.

Sami beni endişelendiriyor.

- She worries about her weight.
- He worries about his weight.

O, kilosu hakkında endişeleniyor.

Tom worries too much.

Tom çok endişeleniyor.

I've got no worries.

Hiç endişem yok.

Your cough worries me.

Öksürüğünüz beni endişelendiriyor.

Worries aged him rapidly.

Endişeler onu hızla yaşlandırdı.

That's what worries me.

Beni endişelendiren bu.

What are your worries?

Endişelerin nedir?

Tom worries about everything.

Tom her şey hakkında endişeleniyor.

Tom's worries are over.

Tom'un endişeleri bitti.

Tom worries about security.

Tom güvenlik konusunda endişeli.

Tom worries about Mary.

Tom, Mary hakkında endişeleniyor.

Global warming worries scientists.

- Küresel ısınma, bilim insanlarını endişelendiriyor.
- Küresel ısınma, bilim insanlarını kaygılandırıyor.
- Küresel ısınma, bilimcileri kaygılandırıyor.

Little minds have little worries, big minds have no time for worries.

Küçük zihinlerin küçük endişeleri vardır, büyük zihinlerin endişeler için vakti yoktur.

The soldier worries about spears.

Asker mızraklarla ilgili endişeleniyor.

My financial worries are over.

Mali sorunlarım bitti.

His health situation worries me.

Onun sağlık durumu beni endişelendiriyor.

Only one thing worries me.

Sadece bir şey beni endişelendiriyor.

She worries about my health.

O benim sağlığım hakkında endişeleniyor.

Tom often worries about money.

Tom sık sık para hakkında endişelenir.

Tom always worries about everything.

Tom her zaman her şey hakkında endişe eder.

Tom worries about his weight.

Tom ağırlığı hakkında endişeleniyor.

That worries me so much.

Bu beni çok endişelendiriyor.

Tom always worries about money.

Tom her zaman para hakkında endişelenir.

That's not what worries me.

Beni endişelendiren bu değil.

My mother worries about everything.

Annem her şey hakkında endişe eder.

This worries Tom a lot.

Bu, Tom'dan çok endişeleniyor.

This worries me a lot.

Bu beni çok endişelendiriyor.

They did not have worries.

Onların endişeleri yoktu.

- I know Tom worries about money.
- I know that Tom worries about money.

Tom'un para derdine düştüğünü biliyorum.

- I think Tom worries too much.
- I think that Tom worries too much.

Tom'un çok fazla endişelendiğini düşünüyorum.

Hey, Tom, forget about your worries.

Hey, Tom, endişelerini unut.

Tom's mother worries about his cough.

Annesi Tom'un öksürüğü hakkında endişe ediyor.

That's the least of my worries.

Dert edeceğim en son şey bu.

He always worries about minor points.

Önemsiz konularda her zaman endişe eder.

- No problem at all!
- No worries!

Hiç sorun değil!

- That worries me.
- That troubles me.

O beni rahatsız ediyor.

Tom always worries about his daughter.

Tom her zaman kızı hakkında endişelenir.

- Never mind!
- Don't worry.
- No worries.

Kusura bakma.

Rust eats iron; worries eat man.

Pas demiri yer; endişeler insanı yer.

He worries about his mother's health.

Annesinin sağlığı hakkında endişeleniyor.

The situation worries me very much.

Durum beni çok endişelendiriyor.

- No problem!
- No problem.
- No worries!

Sorun yok!

Tom worries a lot about money.

Tom para hakkında çok endişeli.

My mom worries all the time.

Annem her zaman endişelenir.

Sami worries too much about Layla.

Sami, Leyla hakkında fazla endişeleniyor.

Tom worries about Mary too much.

Tom Mary hakkında çok fazla endişeleniyor.

- You are always the cause of my worries.
- You're always the cause of my worries.

Her zaman benim endişelerimin nedeni sensin.

But there's something that still worries me.

Fakat beni hâlâ endişelendiren bir şey var.

"Thank you for your help." "No worries."

Yardımın için teşekkür ederim. Canın sağolsun.

Tom hid his worries from his wife.

Tom endişelerini karısından sakladı.

- That worries me.
- It makes me wonder.

Bu beni endişelendiriyor.

Tom worries too much about his children.

Tom çocukları hakkında çok endişe ediyor.

I hid my worries from my wife.

Endişelerimi karımdan sakladım.

He hid his worries from his wife.

- O, endişelerini karısından sakladı.
- Endişelerini eşinden sakladı.

We hid our worries from our wives.

Endişelerimizi karılarımızdan sakladık.

They hid their worries from their wives.

Onlar endişelerini karılarından sakladılar.

Tom worries about making mistakes at work.

Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

That worries you a lot, doesn't it?

Bu seni çok endişelendiriyor, değil mi?

She worries about making mistakes at work.

İşte hata yapmaktan endişeleniyor.

Cares and worries were pervasive in her mind.

- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.

The facts proved that our worries were unnecessary.

Gerçekler endişelerimizin gereksiz olduğunu kanıtladı.

The fact that she's sick really worries me.

Onun hasta olması gerçeği beni gerçekten endişelendiriyor.

Is there anything that worries you right now?

Şu anda seni endişelendiren bir şey var mı?

That isn't the only thing that worries me.

O beni endişelendiren tek şey değil.

Now, many of these worries are about basic issues,

Çoğu kaygımız genel şeylerle ilgili;

The White House worries that the crisis could escalate.

Beyaz Saray, krizin tırmanabileceğinden endişe ediyor.

My only worry is that I have no worries.

- Tek derdim hiç derdimin olmaması.
- Tek endişem hiç endişemin olmaması.

You hid your worries from your wife, didn't you?

Sen endişelerini karından sakladın, değil mi?

You hid your worries from your wives, didn't you?

Endişelerini karından gizledin, değil mi?

Tom worries about how Mary will make ends meet.

Tom Mary'nin nasıl geçineceği hakkında endişe ediyor.

Precisely because our worries prompt us to concentrate too much.

konsantre olmaya ve doğru yola itmesi.

Tom worries too much about what people think about him.

Tom insanların onun hakkında düşündüğü ile ilgili çok endişeleniyor.

In addition to my other worries, this has to happen.

Diğer endişelerime ek olarak, bu olmak zorunda.

However, his girlfriend is selfish and hardly worries about Brian.

Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.

Tom always worries about things that don't really matter very much.

Tom her zaman gerçekten çok önemli olmayan şeyler hakkında endişe eder.

Taking a hot bath helps me take my mind off my worries.

Sıcak bir banyo almak endişelerimi aklımdan almaya yardımcı olur.

Due to worries about the future, both of them do not want children.

Gelecekle ilgili endişeler yüzünden ikisi de çocuk istemiyorlar.

- That's what's got me worried.
- That's what worries me.
- That's what worrying me.

Beni endişelendiren bu.

- Never mind.
- Forget it.
- No prob.
- No problem.
- It's nothing.
- No worries.
- No matter.

- Sorun yok.
- Fark etmez.

"You'll get your clothes dirty." "No worries. They weren't very clean in the first place."

"Kıayafetlerini kirleteceksin." "Endişe yok. En başta onlar temiz değildi."

It does not worry me that people don't know me. It worries me that I don't know the people.

İnsanların beni tanımaması beni endişelendirmez. Beni insanları tanımamam beni endişelendirir.

The pilot worries that takeoff, which is scheduled to occur in an hour, will be delayed due to fog.

Pilot, bir saat içinde gerçekleşmesi planlanan kalkışın sis nedeniyle erteleneceği konusunda endişe duyuyor.

Maybe it would be better if I threw away all these books, kissed your little nose, and forgot all my worries and hardships.

Belki de, bütün bu kitapları çöpe atsam, küçük burnunu öpsem ve tüm endişelerimi ve zorluklarımı unutsam daha iyi olurdu.

I want to live my life without stress and worries. I don't need to be rich or famous, I just want to be happy.

Hayatımı stressiz ve endişesiz yaşamak istiyorum. Zengin ya da ünlü olmam gerekmiyor, sadece mutlu olmak istiyorum.