Translation of "Spare" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Spare" in a sentence and their turkish translations:

Spare me the sympathy.

Senin acımana ihtiyacım yok.

Spare me the details.

- Detayları geç.
- Bana ayrıntıları anlatma.
- Ayrıntıları atla.

- We are taking two spare tires.
- We're taking two spare tires.

İki yedek lastik alıyoruz.

Can you spare a buck?

Bir dolar borç verebilir misin?

They send us spare parts.

Bize yedek parça gönderiyorlar.

Can you spare a minute?

Bir dakika ayırabilir misin?

Can you spare some change?

Biraz bozuk para ayırabilir misin?

Can you spare a moment?

Bir dakika ayırabilir misin?

Can you spare five minutes?

Beş dakika ayırabilir misin?

Spare me the grisly details.

Bana dehşet verici ayrıntıları ver.

I have a spare room.

Boş bir odam var.

I have a spare key.

Yedek anahtarım var.

Could you spare a moment?

Biraz zaman ayırabilir misiniz?

We have time to spare.

Ayıracak zamanımız var.

Tom has time to spare.

Tom'un ayıracak zamanı vardı.

Tom has money to spare.

Tom'un ayıracak zamanı yok.

I have time to spare.

Vaktim var.

I have a spare racket.

Bir yedek raketim var.

We have a spare room.

Yedek bir odamız var.

Could you spare a dollar?

Bir dolar boşta bırakabilir misin?

I don't have a spare shirt.

Yedek bir gömleğim yok.

I wanted to spare your feelings.

Senin duygularını incitmemek istedim.

Can you spare a few minutes?

Birkaç dakika ayırabilir misin?

I can spare you some money.

Sana biraz para ayırabilirim.

Could you spare a few hours?

Birkaç saat ayırabilir misin?

Do you have a spare key?

Bir yedek anahtarınız var mı?

Kill them all. Spare no one.

Hepsini öldür. Kimsenin canını bağışlama.

Sami had plenty of spare time.

Sami'nin bol boş zamanı vardı.

- He examined the spare parts one after another.
- He examined the spare parts one by one.

Yedek parçaları birer birer inceledi.

Yuriko arranges flowers in her spare time.

Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

Can you spare me a few minutes?

Bana birkaç dakika ayırabilir misin?

Could you spare me a few minutes?

Bana birkaç dakika ayırabilir misiniz?

I can spare you just 10 minutes.

Seni yalnızca on dakika bekleyebilirim.

Do you have much time to spare?

Ayıracak çok zamanın var mı?

We have plenty of time to spare.

Ayıracak bol zamanımız var.

I have a few minutes to spare.

Ayıracak birkaç dakikam var.

Could you spare me a little time?

Bana biraz zaman ayırabilir misiniz?

We don't have a moment to spare.

Ayıracak bir anımız yok.

The spare tire is in the trunk.

Yedek lastik bagajda.

I'll do it in my spare time.

Bunu boş zamanımda yapacağım.

The aeroplane must carry some spare fuel.

Uçak biraz yedek yakıt taşımalıdır.

We don't have any money to spare.

Ayırmak için hiç paramız yok.

Does your car have a spare tire?

Aracınızın yedek lastiği var mı?

Does your car have a spare tyre?

Senin aracının yedek lastiği var mı?

The spare room is ready for guests.

Boş oda, misafirler için hazırdır.

You can sleep in the spare bedroom.

Boş yatak odasında uyuyabilirsin.

What should I do to spare time?

Zaman tasarrufu yapmak için ne yapmalıyım?

I translate books in my spare time.

Boş zamanımda kitapları tercüme ederim.

I'll do that in my spare time.

Bunu boş vaktimde yapacağım.

- I can not buy spare parts for this car.
- I can't buy spare parts for this car.

Bu araba için yedek parça alamam.

- Tom sneaked into a warehouse to steal spare parts.
- Tom snuck into a warehouse to steal spare parts.

Tom yedek parça çalmak için bir depoya gizlice girdi.

- He is making spare parts in a car factory.
- She is making spare parts in a car factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

- We are making spare parts in a car factory.
- We are producing spare parts in an automobile factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyoruz.

I play the guitar in my spare time.

Boş zamanımda gitar çalarım.

He examined the spare parts one after another.

- Yedek parçaları birer birer inceledi.
- Yedek parçaları peş peşe inceledi.

I think I can spare a few minutes.

Sanırım birkaç dakika ayırabilirim.

She devoted all her spare time to fishing.

O, tüm boş zamanını balıkçılığa adadı.

Can you spare me a couple of minutes?

Bana birkaç dakika ayırabilir misin?

Tom knew he had no time to spare.

Tom ayıracak zamanı olmadığını biliyordu.

Do you have a few minutes to spare?

Ayıracak birkaç dakikan var mı?

We have more than enough time to spare.

Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

Tom built this app in his spare time.

Tom boş zamanında bu uygulamayı yarattı.

How do you relax in your spare time?

Boş vaktinde nasıl dinlenirsin?

- Tom opened the trunk to get the spare tire.
- Tom opened the boot to take out the spare wheel.

Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.

- Tom spends most of his spare time practising the guitar.
- Tom spends most of his spare time practicing the guitar.

Tom boş zamanının çoğunu gitar pratiği yaparak geçirir.

It looks like something made out of spare parts.

Sanki yedek parçalardan oluşturulmuş gibidir.

Is there any room to spare in your car?

Arabanızda ayıracak yer var mı?

By the way, do you have any spare batteries?

Bu arada, yedek pillerin var mı?

What should I do in order to spare time?

Zaman ayırmak için ne yapmalıyım?

I can not buy spare parts for this car.

Bu araba için yedek parça alamam.

This is what I do in my spare time.

Boş zamanlarımda yaptığım şey bu.

Tom is making spare parts in a car factory.

Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

We are producing spare parts in an automobile factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyoruz.

I am making spare parts in a car factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorum.

He is making spare parts in a car factory.

- Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Bir araba fabrikasında yedek parça yapımında çalışıyor.

Mary is making spare parts in a car factory.

Mary bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

They are making spare parts in a car factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.

I translate sentences on Tatoeba in my spare time.

Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.

Tom keeps a spare key hidden in his garden.

Tom bahçesinde gizli bir yedek anahtar bulundurur.

Can you spare me a few minutes of your time?

Bana zamanınızdan birkaç dakika ayırır mısınız?

I have a spare key to my house hidden outside.

Evimin dışarıda gizli bir yedek anahtarı var.

I think I can do it in my spare time.

- Onu boş vaktimde yapabileceğimi düşünüyorum.
- Sanırım bunu boş vaktimde yapabilirim.

Do you know what Tom does in his spare time?

Tom'un boş vakitlerinde ne yaptığını biliyor musunuz?

Father would often read detective stories in his spare time.

Babam boş zamanında sık sık polisiye hikayeler okur.

I wish to spare him the trouble of going there.

Oraya gitmenin zorluğunu ona söylemek istemiyorum.

Tom opened the trunk and took out the spare tire.

Tom bagajı açtı ve yedek lastiği çıkardı.

How many spare keys do you have for your car?

Araban için kaç tane yedek anahtarın var?

Please ask Tom if he can spare another few minutes.

Lütfen Tom'a beş dakika daha ayırabilip ayıramayacağını sor.

In my spare time, I write articles for my blog.

Boş zamanlarımda bloğum için makaleler yazarım.

What do you like to do in your spare time?

Boş zamanlarında ne yapmayı seversin?

Tom likes to solve arrowword puzzles in his spare time.

Tom boş zamanlarında çengel bulmaca çözmeyi sever.