Translation of "Somebody's" in Turkish

Somebody's listening.

Birisi dinliyor.

Somebody's here.

Biri burada.

Somebody's following me.

Biri beni takip ediyor.

Somebody's in trouble.

Birinin başı belada.

Somebody's yanking my chain.

Biri benimle dalga geçiyor.

Somebody's taken Tom's place.

Birisi Tom'un yerini aldı.

Somebody's going to pay.

Birisi ödeyecek.

Somebody's waiting for you.

Biri seni bekliyor.

Somebody's going to die.

Biri ölecek.

Somebody's inside the house.

Evde biri var.

Somebody's elbow touched my back.

Birinin dirseği sırtıma dokundu.

Somebody's knocking at your door.

Birisi kapınızı çalıyor.

Somebody's knocking at the door.

Birisi kapıyı çalıyor.

Somebody's coming up the stairs.

Birisi merdivenlerden çıkıyor.

Somebody's going to get hurt.

Birisi yaralanacak.

Somebody's in a good mood.

Biri iyi bir ruh hali içinde.

Somebody's having a good day.

Biri güzel bir gün geçiriyor.

I know somebody's watching me.

Birinin beni izlediğini biliyorum.

Somebody's got to do it.

Birisi bunu yapmak zorunda.

Somebody's got to do something.

Birisi bir şey yapmak zorunda.

It sounds like somebody's home.

Birinin evi gibi geliyor.

Somebody's going to notice you.

Biri sizi fark edecek.

If somebody's living arrangements have changed,

Eğer birinin hayat şartları değişmişse

Somebody's got to talk to them.

Birisi onlarla konuşmak zorunda.

Somebody's got to talk to him.

Birisi onunla konuşmak zorunda.

Somebody's got to talk to her.

Biri onunla konuşmak zorunda.

Somebody's got to talk to Tom.

Biri Tom'la konuşmak zorunda.

Somebody's got to stay with you.

Biri seninle kalmak zorunda.

- Someone's behind you.
- Somebody's behind you.

Arkanda biri var.

Tom heard somebody's footsteps behind him.

- Tom arkasında birinin ayak seslerini duydu.
- Tom arkasında birinin adım seslerini işitti.

I'm absolutely livid. Somebody's keyed my car.

- Kesinlikle çok öfkeliyim. Birisi arabamı kilitlemiş.
- Çok sinirliyim. Biri arabamı çizmiş.

- Someone is coming.
- Someone's coming.
- Somebody's coming.

Birisi geliyor.

- Someone's singing.
- Someone is singing.
- Somebody's singing.

Birisi şarkı söylüyor.

Maybe somebody's trying to tell us something.

Belki biri bize bir şey anlatmaya çalışıyor.

You shouldn't go into somebody's home uninvited.

Davetsiz olarak birinin evine gitmemelisin.

Every serial killer was somebody's baby once.

Her seri katil, bir zamanlar birinin bebeğiydi.

I can't do it without somebody's help.

Bunu birinin yardımı olmadan yapamam.

- There's someone at the doorway.
- Somebody's at the door.

Kapıda biri var.

It feels like somebody's turned on the air conditioning.

Birisi klimayı açtı gibi geliyor.

- Someone is shouting for help.
- Somebody's shouting for help.

Biri yardım için bağırıyor.

I won't be able do that without somebody's help.

Birinin yardımı olmadan bunu yapamayacağım.

- Someone's at the front door.
- Somebody's at the front door.

Ön kapıda biri var.

- Someone's waiting to see us.
- Somebody's waiting to see us.

Birisi bizi görmek için bekliyor.

He always seems to be living rent-free in somebody's house.

O, her zaman birinin evinde kira vermeden yaşıyor gibi görünüyor.

- Someone is watching you.
- Somebody's watching you.
- Somebody is watching you.

- Biri seni izliyor.
- Biri sizi izliyor.

- Someone is watching us.
- Somebody's watching us.
- Somebody is watching us.

Biri bizi izliyor.

- Someone is standing at the gate.
- Somebody's standing at the gate.

Birisi kapıda duruyor.

- There's somebody here.
- Somebody's here.
- There's someone here.
- There is someone here.

Burada biri var.

- Somebody made a mistake.
- Somebody's made a mistake.
- Someone made a mistake.

Birisi hata yaptı.

- Somebody's inside the house.
- There is someone in the house.
- Someone's in the house.

Evde biri var.

- Someone is trying to kill me.
- Someone's trying to kill me.
- Somebody's trying to kill me.

Biri beni öldürmeye çalışıyor.

- Somebody's got to tell Tom what to do.
- Somebody has got to tell Tom what to do.
- Someone has got to tell Tom what to do.
- Someone's got to tell Tom what to do.

Biri Tom'a ne yapacağını söylemek zorunda.