Examples of using "Elbow" in a sentence and their turkish translations:
Bende tenisçi dirseği var.
Dirseğimi incittim.
Dirseğim hâlâ acıyor.
Dirseğini bükme.
Tom dirseğini soydu.
Dirseğimi bükmeyin.
Tom dirseğime dokundu.
- Tom, Mary'nin dirseğini kavradı.
- Tom, Mary'yi dirseğinden kavradı.
Birinin dirseği sırtıma dokundu.
Tom'un geniş ve rahat bir yere ihtiyacı var.
Çok yaygın bir tip dirsek ağrısı, İngilizcede " tenisçi dirseği " olarak bilinir.
Tom biraz daha yer istedi.
Tom, Mary'yi dirseğiyle dürttü.
Tom düşüp dirseğini vurdu.
- Tom'u dirseğinden tuttum.
- Tom'u kolundan kavradım.
Mary'yi dirseğinden yakaladım.
Sağ dirseğim çok acıyor.
Tom, dirseğiyle Mary'yi dürttü.
Sol dirseğimdeki eklem acıyor.
Artık dirseği acımıyor.
Dirseğimi duvara çarptım.
Düşme sırasında dirseğini vurdu.
- Düştüğü zaman dirseğini vurdu.
- Düştüğü zaman dirseğini çarptı.
Benim dirseğimde bir sivrisinek ısırığı var.
Yanı başımda güzel bir kız buldum.
O, düştüğünde dirseğini incitti.
Tom kapıyı dirseğiyle iterek açtı.
Deri ceket dirsekten aşınmış.
Senin tenisçi dirseğin var. Kolunu sıcak suya batır.
- Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- Dirsek ön kol ile üst kol arasındaki eklemdir.
Elimi, bileğimi, kolumun ön kısmını ve dirseğimi incittim.
Mendil yoksa dirsek içini kullanın.
Dirseğim çok acıyor. Sanırım hastaneye gitmek zorundayım.
Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.
Bilet tezgahına ulaşmak için kalabalığın arasından ite kaka ilermekte tereddüt etmedi.