Translation of "Salesman" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Salesman" in a sentence and their turkish translations:

I'm a salesman.

Ben bir satıcıyım.

- Tom is a traveling salesman.
- Tom is a travelling salesman.

Tom, bir gezici satış temsilcisidir.

He's also a salesman.

O da bir satıcı.

He's a car salesman.

O bir araba satıcısı.

Tom is a salesman.

Tom bir satış görevlisi.

He's a salesman too.

O da bir satıcı.

You're a good salesman.

Sen iyi bir satıcısın.

I work as a salesman.

- Bir satıcı olarak çalışıyorum.
- Tezgâhtar olarak çalışıyorum.

He's a used car salesman.

O, bir ikinci el araç satıcısı.

Tom is an experienced salesman.

Tom deneyimli bir satıcıdır.

Tom is an insurance salesman.

Tom bir sigorta satıcısıdır.

Tom is also a salesman.

Tom da bir satıcı.

Tom is a salesman, too.

- Tom da bir satıcıdır.
- Tom da bir satıcı.

Tom is a terrible salesman.

Tom çok kötü bir satıcı.

Tom is a smooth salesman.

Tom çevik bir satıcı.

That car salesman isn't honest.

O araba satıcısı dürüst değil.

That salesman looks pretty smart.

O satıcı oldukça akıllı görünüyor.

Tom is an effective salesman.

Tom etkili bir satıcıdır.

Tom is a successful salesman.

Tom başarılı bir satıcıdır.

Tom was a traveling salesman.

Tom bir gezici satış temsilcisiydi.

I've always been a salesman.

Ben hep bir satış elemanıydım.

Tom is a car salesman.

Tom bir araba satıcısıdır.

Tom is a good salesman.

Tom iyi bir satış elemanıdır.

Tom was a car salesman.

Tom bir araba satış elemanıydı.

She scowled at the rude salesman.

Kaba satıcıya kaşlarını çattı.

I'm a salesman for our company.

Ben şirketimiz için bir satış elemanıyım.

I was mistaken for a salesman.

Beni satıcı sandılar.

The dog snarled at the salesman.

Köpek satıcıya hırladı.

This car salesman is not honest.

Bu araba satıcısı dürüst değil.

Bill's father was a traveling salesman.

Bill'in babası bir seyyar satıcıydı.

Tom is a used car salesman.

- Tom ikinci el araç satıcısı.
- Tom kullanılmış araç satıcısıdır.

Tom started out as a salesman.

Tom satış elemanı olarak başladı.

Sami was a vicious malicious salesman.

Sami kötü niyetli bir satıcıydı.

Tom is a salesman, isn't he?

Tom bir satıcı, değil mi?

The salesman demonstrated how to use it.

Satıcı onun nasıl kullanılacağını gösterdi.

He makes a living as a salesman.

Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a salesman.

Tom bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom is a salesman, not a doctor.

Tom doktor değil, satış elemanıdır.

I was taken in by the salesman.

Satıcı beni kandırdı.

She was taken in by the salesman.

O satıcı tarafından kandırıldı.

Tom is a car salesman, isn't he?

Tom bir araba satıcısı, değil mi?

Tom is a salesman, too, isn't he?

Tom da bir satıcı, değil mi?

The salesman demonstrated how to use the mincer.

Satıcı kıyma makinesinin nasıl kullanılacağını gösterdi.

The salesman demonstrated how to use the machine.

Satıcı makinenin nasıl kullanılacağını gösterdi.

Tom applied for a job as a salesman.

Tom bir satış elemanı olarak bir iş için başvurdu.

Every salesman sings the praises of his wares.

Her satıcı mallarından övgü ile bahseder.

Tom used to be a used car salesman.

Tom bir ikinci el araç satıcısıydı.

Tom makes a living as a traveling salesman.

Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom is a used car salesman, isn't he?

Tom bir ikinci el araba satıcısı, değil mi?

He makes a living as a traveling salesman.

- Pazarlamacılık yapıyor.
- Geçimini pazarlamacılık yaparak sağlıyor.

The old man was taken in by a salesman.

Yaşlı adam satıcı tarafından dolandırıldı.

Tom became a car salesman, just like his dad.

Tom tıpkı babası gibi bir araba satıcısı oldu.

Tom lost his job as a used car salesman.

Tom bir kullanılmış araba satıcısı olarak işini kaybetti.

He lost his job as a used car salesman.

O, kullanılmış araba satıcısı olarak işini kaybetti.

Eventually the salesman persuaded me to buy the expensive machine.

Sonunda satıcı pahalı makineyi almam için beni ikna etti.

He disguised himself as a salesman and visited her house.

- O bir satıcı kılığına girdi ve onun evini ziyaret etti.
- Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.

He's more of a swindler than he is a salesman.

O satıcıdan ziyade dolandırıcı biri.

Tom, with whom I often drive to work, is a salesman.

Birlikte sık sık arabayla işe gittiğim Tom, bir satıcıdır.

Tom's parents didn't want him to become a used car salesman.

Tom'un ebeveynleri onun bir kullanılmış araba satıcısı olmasını istemiyordu.

Tom was clearly not interested in what the salesman was saying.

Tom açıkça satıcının söylediği ile ilgilenmiyordu.

Tom bargained with the salesman hoping to get a lower price.

Tom fiyatı düşürmek umuduyla, satıcı ile pazarlık etti.

The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.

Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.

That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.

O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.

John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.

John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.

There are worse things in life than death. Have you ever spent an evening with an insurance salesman?

Hayatta ölümden daha kötü şeyler var. Siz bir akşamınızı bir sigortacıyla geçirdiniz mi hiç?