Examples of using "Relative" in a sentence and their turkish translations:
Her şey görecelidir.
Zenginlik görecelidir.
Tom benim akrabamdır.
Arz talebe göredir.
Bu göreceli ve belirsiz.
Hayatta her şey görecelidir.
Einsteine göre her şey göreceli.
O benim yaşayan tek akrabamdır.
Tom benim yaşayan tek akrabam.
O, Adem'in bir akrabasıdır.
Sen benim yakınım değilsin.
- Tom'la akraba mısınız?
- Tom akraban mı?
- Akrabam okula yakın yaşıyor.
- Akrabam okulun yakınında yaşıyor.
Tom benim uzaktan bir akrabam.
Tom Mary'nin uzak bir akrabası.
Tom benim yakın bir akrabam.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
İyi bir komşu kötü bir akrabadan daha iyidir.
Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
Görünüşüne rağmen... ...aslında uzaktan bir akrabamızdır.
Tom'un yaşayan tek akrabası Boston'da yaşayan bir amca.
onlara nispet yaparcasına namaz kılma isteği
Tom benim bir akrabam.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
Son birkaç yıldır yaşadığımız göreceli sakinlik aldatıcıdır.
Ortaokul öğrencilerinin İngilizce öğrenirken karşılaştıkları en büyük engellerden biri de bağ zamirleridir.
son derece fakir bir ülkeydi. Ve hayır, burada görece fakirlikten bahsetmiyoruz.
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
Hayatta her şey görecelidir. Kafadaki bir saç fazla değildir; çorbadaki çok fazla.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.