Translation of "Prepare" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Prepare" in a sentence and their turkish translations:

- Prepare to die.
- Prepare to die!

Ölmeye hazır olun.

Prepare yourself.

Kendini hazırla.

Prepare your wallet!

Cüzdanınızı hazırlayın!

Prepare to die.

Ölmeye hazır olun.

I'll prepare something.

Ben bir şey hazırlayacağım.

Prepare for combat.

Dövüşme için hazırlan.

Prepare to evacuate.

Tahliye etmek için hazırla.

Prepare for landing.

İnişe hazırlanın.

I'll prepare some food.

Biraz yiyecek hazırlayacağım.

Prepare to be bored.

- Sıkıntıdan patlamaya hazır olun.
- Canınızın sıkılmasına hazır olun.

Prepare for the worst.

En kötüsü için hazırlanın.

Everyone should prepare adequately.

Herkesin yeterince hazırlanması gerekir.

Prepare for immediate departure.

Acil kalkış için hazırlanın.

Please prepare for departure.

Kalkış için hazırlanın lütfen.

Prepare to launch torpedoes.

- Torpidoları fırlatmaya hazırlayın.
- Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.

Linda will prepare coffee.

Linda kahve hazırlayacak.

We prepare to take the MCAT, we prepare for natural disasters.

MCAT sınavını geçmeye hazırlanıyoruz, doğal bir afete hazırlanıyoruz.

Please prepare for the trip.

Yolculuk için hazırlan.

My sister will prepare breakfast.

Kız kardeşim kahvaltı hazırlayacak.

I'll prepare sashimi for dinner.

Ben akşam yemeği için sashimi hazırlayacağım.

It's time to prepare dinner.

Akşam yemeği hazırlama zamanı.

Tom tried to prepare himself.

Tom kendini hazırlamaya başladı.

Prepare yourself for the future.

Kendini geleceğe hazırla.

I need time to prepare.

Hazırlanmak için zamana ihtiyacım var.

I didn't prepare a speech.

Ben bir konuşma hazırlamadım.

You should prepare your lessons.

Senin, derslerine hazırlaman gerekir.

I must prepare their breakfast.

- Kahvaltılarını hazırlamalıyım.
- Kahvaltılarını hazırlamak zorundayım.

Flight attendants, prepare for landing.

Uçuş görevlileri, iniş için hazırlanın.

Prepare your speech in advance.

Konuşmanı önceden hazırla.

You need to prepare yourself.

Kendini hazırlaman gerekiyor.

I'll go and prepare something.

Gideceğim ve bir şey hazırlayacağım

Should I prepare the coffee?

Kahve hazırlamam gerekiyor mu?

I love to prepare food.

Yemek hazırlamayı severim.

Prepare yourself for the worst.

Kendini en kötüsüne hazırla.

You need to prepare yourselves.

Kendinizi hazırlamalısınız.

- You needn't prepare a formal speech.
- You don't need to prepare a formal speech.

Resmî bir konuşma hazırlamana gerek yok.

- If you wish peace, prepare for war.
- If you want peace, prepare for war.

- Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
- Barış istiyorsanız savaşa hazır olun.

You should prepare for tomorrow's lessons.

Yarınki dersler için hazırlık yapmalısın.

I must prepare for the exam.

Sınava hazırlanmalıyım.

You should prepare for the future.

Gelecek için hazırlanmalısın.

Please help me prepare the food.

Lütfen yemeği hazırlamama yardım et.

You didn't prepare me for this.

Beni bunun için hazırlamadın.

I will prepare a little tea.

Biraz çay hazırlayacağım.

I have to prepare my presentation.

Sunumumu hazırlamak zorundayım.

I need more time to prepare.

Hazırlanmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.

Mary helped her mother prepare dinner.

Mary annesinin akşam yemeği hazırlamasına yardım etti.

Tom helped his mother prepare dinner.

Tom annesinin akşam yemeği hazırlamasına yardım etti.

I have to prepare the breakfast.

Ben kahvaltı hazırlamak zorundayım.

How do you prepare this dish?

Bu yemeği nasıl hazırlıyorsun?

Prepare yourself for a shock, Tom.

Bir şok için kendini hazırla, Tom.

I'm going to prepare some hamburgers.

Birkaç tane hamburger hazırlayacağım.

You must prepare yourselves for battle.

Kendinizi savaş için hazırlamalısınız.

We have to prepare for everything.

Her şey için hazırlanmalısın.

You should prepare for the worst.

En kötüsü için hazırlanmalısın.

We have to prepare for that.

Onun için hazırlık yapmak zorundayız.

There's a lot to prepare for.

Hazırlanacak çok şey var.

We must prepare ourselves for battle.

Kendimizi savaş için hazırlamalıyız.

- Prepare yourself.
- Get ready.
- Brace yourselves.

Sıkı durun.

How do you prepare that soup?

- O çorbayı nasıl hazırlıyorsun?
- O çorba nasıl hazırlanıyor?

I prepare my thinks well in advance.

Düşüncelerimi çok önceden hazırlıyorum.

He did not prepare for his examination.

Sınavı için hazır değildi.

After all, you had homework to prepare.

Ayrıca hazırlayacak ev ödevin vardı.

I have to prepare for my presentation.

Sunumum için hazırlanmak zorundayım.

I have to prepare for the test.

Sınava hazırlanmak zorundayım.

If you want peace, prepare for war.

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

I've got to prepare for the test.

Test için hazırlanmak zorundayım.

You'd better prepare Tom for the news.

Tom'u haber için hazırlasan iyi olur.

You ought to prepare for the worst.

En kötü ihtimale karşı hazırlanmalısın.

If you wish peace, prepare for war.

- Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
- Barış istiyorsanız savaşa hazır olun.

We need time to prepare the list.

Listeyi hazırlamak için zamana ihtiyacımız var.

Tom had to prepare for his trip.

Tom gezisi için hazırlanmak zorundaydı.

After you get home, you'll prepare dinner.

Eve vardıktan sonra akşam yemeğini hazırlayacaksın.

You had better prepare for the future.

Gelecek için hazırlansan iyi olur.

Shall I prepare you a warm meal?

Sana sıcak bir yemek hazırlayayım mı?

They began to prepare for possible hostilities.

Olası saldırılar için hazırlanmaya başladılar.

Canada, too, began to prepare for war.

Kanada da savaş için hazırlanmaya başladı.

You must prepare yourself for the worst.

En kötüsü için kendinizi hazırlamalısınız.

We need to prepare for the worst.

En kötüsü için hazır olmalıyız.

- You should prepare.
- You should get ready.

Hazır hale gelmen gerekir.

We need to prepare ourselves for battle.

Kendimizi savaş için hazırlamamız lazım.

I have to prepare for the exam.

Sınava hazırlanmak zorundayım.

What do I prepare for tomorrow's lesson?

Yarınki ders için ne hazırlayacağım?

- I have to prepare for the test in English.
- I have to prepare for the English test.

İngilizce sınavına hazırlanmak zorundayım.

- We had better begin to prepare for the test.
- We'd better begin to prepare for the test.

- Sınava hazırlanmaya başlasak iyi olacak.
- En iyisi sınava hazırlanmaya başlayalım.

That said: “The Turks are coming, prepare yourself!”

Böyle yazılmıştır. Türkler geliyor, hazırlanın!

You may as well prepare for your examination.

Siz de muayene için hazırlanabilirsiniz.

You should prepare a room for the visitor.

Ziyaretçi için bir oda hazırlaman gerekir.

I had little time to prepare the speech.

Konuşmaya hazırlanmak için çok az zamanım vardı.

Will you help me prepare for the party?

Parti için hazırlanmama yardım eder misin?

Hope for the best; prepare for the worst.

En iyiyi umut et; en kötüye hazırlan.