Translation of "Food" in Turkish

- This is food.
- It's food.
- It is food.

- Bu yemek.
- Bu, yiyecek.

Food!

Yiyecek!

- This is food.
- It's food.

Bu yemek.

Bring food.

Yiyecek getir.

Taiwanese food is milder than Indian food.

Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.

- Where's my food?
- Where is my food?

Benim yemeğim nerede?

- There's no food.
- There is no food.

Yiyecek yok.

- Where is the food?
- Where's the food?

Yemek nerede?

- What's your favorite food?
- What's your favourite food?
- What is your favorite food?

- En sevdiğin yiyecek nedir?
- En sevdiğin yemek hangisidir?
- En sevdiğin yemek nedir?

- I love Chinese food.
- I like Chinese food.

Ben Çin yemeğini seviyorum.

- It's not really food.
- It isn't really food.

O gerçekten yiyecek değil.

We eat more processed food than natural food.

Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.

- The food looks tasty.
- The food looks delicious.

Yemek lezzetli görünüyor.

- The food is good.
- The food is fine.

Yemek iyi.

- Whose food is this?
- Whose is this food?

Bu kimin yiyeceği?

- Food is running low.
- Food is running out.

Yiyecek azalıyor.

I like Chinese food better than Mexican food.

Çin yemeklerini Meksika yemeklerinden daha çok seviyorum.

- What's your favorite food?
- What's your favourite food?

- Sevdiğiniz yemek hangisi?
- En sevdiğin yiyecek nedir?
- En sevdiğin yemek nedir?

- What's your favorite food?
- What's your favorite kind of food?
- What's your favourite food?
- What is your favorite food?

Favori yiyecek türün nedir?

- There is no food left.
- There's no food left.
- There isn't any food left.

Hiç yiyecek kalmadı.

- There is plenty of food.
- There's plenty of food.
- We have a lot of food.
- There's a lot of food.

Çok fazla yiyeceğimiz var.

Food, for example.

Örneğin, yemek.

You eat food.

Sen yemek yersin.

Eat your food.

Yemeğini ye.

This is food.

Bu yemek.

Don't waste food!

Gıdayı israf etme!

It’s not food.

Bu yiyecek değil.

They're preparing food.

Yemek hazırlıyorlar.

Enjoy your food.

Afiyet olsun.

This isn't food.

Bu yiyecek değil.

Tom needed food.

Tom'un yiyeceğe ihtiyacı vardı.

We have food.

Yiyeceğimiz var.

I have food.

Yiyeceğim var.

I need food.

Yiyeceğe ihtiyacım var.

I'll order food.

Yiyecek sipariş edeceğim.

There's free food.

Bedava yiyecek var.

I needed food.

Benim yemeğe ihtiyacım vardı.

Cooks make food.

Aşçılar yemek yapar.

Carry food, put food up trees in my underpants.

yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

- There is plenty of food.
- There's plenty of food.

Çok yiyecek var.

Europe's Chinese food is nothing like China's Chinese food.

Avrupa'nın Çin yemekleri, Çin'in Çin yemekleri gibi değildirler.

- I ran out of food.
- I'm out of food.

Yiyeceğim bitti.

- We cannot exist without food.
- We can't exist without food.

Biz gıda olmadan yaşayamayız.

- The food seems very delicious.
- The food looks very delicious.

Yemek çok lezzetli görünüyor.

- Must get some food.
- I need to buy some food.

Biraz yiyecek almalıyım.

- We don't have any more food.
- We're out of food.

Daha fazla yiyeceğimiz yok.

- The food didn't go to waste.
- The food did not go to waste.
- The food didn't get wasted.
- The food did not get wasted.

Yiyecek boşa gitmedi.

Not just for food,

sadece yemeğe değil,

To make food -- "autotroph."

besin yapmak için --"trof."

It can recognize food

yiyeceği tanıyarak

Concerned, always, about food

sürekli yiyecek,

Warmth, food, and safety.

Sıcaklık, yiyecek... ...ve güvenlik.

There's plenty of food.

Bolca yemek var.

Another room for food

gıdalar için başka oda

That food industry behemoth?

Yemek şirketi behemoth'u

We gave them food.

Onlara yiyecek verdik.

How about Thai food?

Tay yemeklerine ne dersin?

Is it Japanese food?

O, Japon yiyeceği midir?

It is Pochi's food.

O Pochi'nin yiyeceğidir..

It's my favorite food.

Bu benim favori yiyeceğim.

He likes Italian food.

İtalyan yemeğini seviyor.

Tom went food shopping.

Tom gıda alışverişine gitti.

I want some food.

Biraz yiyecek istiyorum.

I love American food.

Amerikan yemeğini seviyorum.

The food is cold.

Yiyecekler soğuk.

He asked for food.

O yiyecek istedi.

I have some food.

Biraz yiyeceğim var.

I have taken food.

Ben yemek aldım.

Food is not love.

Gıda, sevgi değildir.

This food is raw.

Bu yemek pişmemiş.

The food is terrible.

Yiyecek berbat.

I like Chinese food.

- Çin mutfağını severim.
- Çin yemeğini severim.
- Ben Çin yemeğini severim.

Tom likes Mexican food.

Tom Meksika yemeklerini sever.

The food is spoiled.

Yemek bozulmuş.

He likes Indian food.

- O Hint yemeklerini sever.
- Hint yemeklerini sever.

She likes Chinese food.

O Çin yemeklerini sever.

Let's get some food.

Biraz yiyecek alalım.

Whose is this food?

Bu yiyecek kimin?

Is the food ready?

- Yemek hazır mı?
- Yemek oldu mu?

We ate your food.

Yemeğini yedik.

Tom ordered some food.

Tom biraz yiyecek sipariş etti.

We've ordered Chinese food.

Çin yemeği sipariş ettik.

Get me my food.

Yemeğimi getir.

What's Tom's favorite food?

Tom'un en sevdiği yemek hangisi?

There's not enough food.

Yeterli yiyecek yok.

Is there any food?

Hiç yiyecek var mı?