Examples of using "Paradise" in a sentence and their turkish translations:
Kanada bir cennet değildir.
- Hawaii dünyada cennettir.
- Hawaii dünyadaki bir cennettir.
Bir cennet çıkarmak değil mi?
1. Hindistan, bürokrasi cenneti.
Kütüphanen cennetindir.
Hawaii bir dünya cennetidir.
Cennetkuşları güzeldir.
Cennet benim yüreğimdeydi.
Cennetin anahtarı bende.
Avrupa şimdi bir cennet gibi görünüyor.
Güzellik, cennetkuşuna benzer:
Ada çocuklar için bir cennet.
Bu ada çocuklar için bir cennet.
Dünyadaki cennet benim olduğum yerdedir.
Şimdi, Avrupa Cennet olarak görünür.
Bu park küçük çocukların cennetidir.
Bu park çocuklar için bir cennet.
- Bu plaj sörfçüler için bir cennet.
- Bu plaj sörfçüler için bir cennettir.
Cehennem bir mazoşist için cennet olurdu.
Biz şimdi yarattığımız cennetten korkuyoruz.
Ve onu Kuzey Florida'da Cennet Sahili'ne gönderiyorlar.
Her sevgili nesne, bir cennetin merkez noktasıdır.
Kaybettiğimi düşündüğüm cenneti bana geri verdin.
Cennette bile yalnız olmak iyi değildir
Öyle görülüyor ki Bay Dickinson yatırım için el değmemiş bir cennet bulmuş, değil mi?
Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.
Finlandiya'ya cennet diyecek kadar ileri gitmezdim.
Kim Filipinler'i ziyaret etmek istiyor? Böyle bir tropik cennet!
Tabi ki Arjantin ve Brezilya ile karşılaştırdığımız zaman Uruguay adeta bir cennet gibi.
Bir cennet kuşu yakalayamıyorsan bir ıslak tavuk alsan daha iyi olur.
Ve bu büyük adımı atmayı başardığında… gerçekten cennet gibi olacak ...
Tabi ki de, kuzeydeki komşularıyla kıyaslandığında, Güney Kore serbestiyet cenneti.
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
cennette bir ev alabilirler, size tanıdık gelecek şarkıya isim vermiş Seul'deki
Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.
Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.
Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.
Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.
Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."
Onu kovdu; yaşam ağacının yolunu denetlemek için Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.
Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
Ve ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."