Translation of "Pace" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Pace" in a sentence and their turkish translations:

Pace yourself.

- Rahat ol.
- Acele etme.
- Takma kafana.

His pace quickened.

Onun yürüyüşü hızlandı.

Tom kept pace.

Tom ayak uydurdu.

Let's pace ourselves.

Volta atalım.

Let's pick up the pace.

Tempoyu artıralım.

He kept pace with her.

O ona ayak uydurdu.

- I cannot keep up with the pace.
- I cannot keep up the pace.

Tempoya ayak uyduramıyorum.

I can't keep pace with you.

Ben sana ayak uyduramam.

Tom needs a change of pace.

Tom'un hız değişikliğine ihtiyacı var.

He walked at a quick pace.

O büyük bir hızla yürüdü.

She walks at a slow pace.

O yavaş yürüyor.

Come on, pick up the pace.

Hadi, tempoyu artırın.

I just need to pace myself.

Sadece hızı kendime göre ayarlamam gerekiyor.

- Pick up the pace.
- Speed up.

- Hızlanın.
- Tempoyu artırın.

I found that I couldn't try to keep pace or set pace with them as well,

onların hızına ayak uyduramayacağımı da anladım.

I cannot keep up with the pace.

Hızına ayak uyduramıyorum.

I do things at my own pace.

Ben işleri kendi tempomda yaparım.

This is a refreshing change of pace.

Bu ferahlatıcı bir değişiklik.

Each person matures at his own pace.

Her kişi kendi hızında olgunlaşır.

I can't keep pace with your plan.

Senin planına ayak uyduramam.

Tom does things at his own pace.

Tom işleri kendi hızınızda yapar.

His salary can't keep pace with inflation.

Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.

Things are advancing at a snail's pace.

İşler bir kaplumbağa hızında ilerliyor.

Antarctica is melting at an astonishing pace.

Antarktika, şaşırtıcı bir hızla eriyor.

- At ease.
- Take your time.
- Pace yourselves.

Ağırdan alın.

The issue is proceeding at a snail's pace.

Sorun bir salyangoz hızında ilerliyor.

The traffic crept along at a snail's pace.

- Trafik gıdım gıdım ilerledi.
- Trafik adım adım ilerledi.

We have not kept pace with the latest research.

Biz en son araştırmaya ayak uydurmadık.

You have to pace yourself or you'll choke halfway through.

Başta tam gaz başlarsan, ortada dayanıklılığını yitirirsin.

He was walking up the hill at a steady pace.

O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.

When it started to get dark, I quickened my pace.

Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.

But for some animals, the pace of change is too fast.

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

Please don't walk so fast. I can't keep pace with you.

Lütfen çok hızlı yürüme. Sana ayak uyduramıyorum.

- This is a nice change of pace.
- It's a welcome change.

Bu hoş bir değişiklik.

What we know about the brain is changing at a breathtaking pace.

Beyin hakkında bildiğimiz şey onun nefes kesici bir hızla değişiyor olması.

Since most of his troops in the center were infantry and couldn’t keep pace,

Merkezdeki birliklerin çoğu piyade olduğundan ve sessiz kalamadığından,

After a hectic few days at work, Tom is looking forward to a change of pace.

İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.

We're sorry that the pace of construction is not sufficient to address the great demand for apartments.

Biz inşaat hızının büyük daireler talebini karşılamaya yeterli olmadığı için üzgünüz.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.

Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

At a moment when our economy is growing, our businesses are creating jobs at the fastest pace since the 1990s, and wages are starting to rise again, we have to make some choices about the kind of country we want to be.

Ekonomimizin büyüdüğü bir anda bizim işletmelerimiz 1990'lardan beri en hızlı tempoda işler yaratıyorlar ve ücretler tekrar yükselmeye başlıyor, bizim olmak istediğimiz ülke türü hakkında bazı seçimler yapmak zorundayız.