Translation of "Lie" in Turkish

0.064 sec.

Examples of using "Lie" in a sentence and their turkish translations:

- Don't lie.
- Don't lie!

Yalan söyleme.

- That's a lie!
- That's a lie.
- That is a lie.
- This is a lie.

- O bir yalan.
- Bu bir yalan!

- That's a lie!
- That's a lie.

Bu bir yalan!

So lie

yani yalan

You lie.

Yalan söylüyorsun.

Lie still.

Hareketsiz yat.

- You should not lie.
- You shouldn't lie.

Yalan söylememen gerekir.

- Don't lie to me.
- Don't lie to me!

Bana yalan söyleme!

- Never tell a lie!
- Never tell a lie.

Asla yalan söyleme!

- I won't lie.
- I'm not going to lie.

Yalan söylemeyeceğim.

- That was a lie.
- It was a lie.

O bir yalandı.

Don't lie, Honey.

Yalan söyleme, tatlım.

Genetics doesn't lie.

Genetik yalan söylemez.

He doesn't lie.

O, yalan söylemez.

That's no lie.

Bu yalan değil.

You mustn't lie.

Yalan söylememelisin.

I don't lie.

Yalan söylemem.

I didn't lie.

Yalan söylemedim.

Don't you lie!

Yalan söyleme!

Just lie there.

Sadece orada uzan.

I can't lie.

Ben yalan söyleyemem.

Sometimes, people lie.

Bazen, insanlar yalan söyler.

Tom wouldn't lie.

Tom yalan söylemedi.

We don't lie.

Yalan söylemeyiz.

Just lie still.

Sadece kımıldamadan uzan.

Lie back down.

Sırt üstü yat.

Now lie down.

Şimdi uzan.

Now lie still.

Şimdi kımıldama.

You did lie.

Yalan söyledin.

You wouldn't lie.

Yalan söylemezdin.

I won't lie.

Yalan söylemeyeceğim.

Witnesses can lie.

Tanıklar yalan söyleyebilir.

What a lie!

Ne yalan!

I never lie.

Asla yalan söylemem.

History doesn't lie.

Tarih yalan söylemez.

Tom did lie.

Tom yalan söyledi.

We all lie.

Hepimiz yalan söyleriz.

That's a lie.

Bu yalan.

The third lie is the lie of the meritocracy.

Üçüncü yalan ise meristokrasi inancıydı.

- Don't lie to me.
- Don't you lie to me.

Bana yalan söyleme.

- That's a blatant lie.
- This is a blatant lie.

Bu bariz bir yalan.

- Don't lie to Tom.
- Do not lie to Tom.

Tom'a yalan söyleme.

- You know it's a lie.
- You know that's a lie.
- You know that that's a lie.

Bunun bir yalan olduğunu biliyorsun.

- Don't tell a lie. Be honest.
- Don't lie. Be honest.

Yalan söyleme, dürüst ol.

People who will lie for you, will lie to you.

Senin için yalan söyleyecek insanlar, sana da yalan söylerler.

- This is an outright lie!
- This is simply a lie!

Bu sadece bir yalan!

- Tom didn't have to lie.
- Tom didn't need to lie.

- Tom'un yalan söylemesine gerek yoktu.
- Tom'un yalan söylemesi gerekmiyordu.

A lie, told by a sensible man, remains a lie.

Mantıklı bir adam tarafından söylenilen bir yalan bir yalan kalır.

- I didn't lie to them.
- I didn't lie to her.

Onlara yalan söylemedim.

- Let sleeping dogs lie.
- We should let sleeping dogs lie.

Meseleyi kurcalamamalıyız.

But... This doesn't lie.

Ama... Bu yalan söylemez.

But.. this doesn't lie.

Bu yalan söylemez.

Let sleeping dogs lie.

Her şeyi oluruna bırak.

He tends to lie.

Yalana meyillidir.

Why do you lie?

Neden yalan söylüyorsun?

Why would he lie?

O niçin yalan söylerdi?

Why would she lie?

Niçin yalan söylerdi?

Lie on your stomach.

Yüzüstü uzanın.

Don't lie. Be honest.

Yalan söyleme, dürüst ol.

You told a lie.

Sen bir yalan söyledin.

Why would Tom lie?

Tom neden yalan söylesin ki?

Why should I lie?

Neden yalan söylemeliyim?

Now just lie still.

Şimdi sadece kımıldama.

Lie still and rest.

Kımıldamadan yat ve dinlen.

Why did you lie?

Neden yalan söyledin?

That's a stinking lie.

Bu iğrenç bir yalan.

Never tell a lie!

Asla yalan söyleme!

That was a lie.

O bir yalandı.

His lie complicated matters.

Onun yalanı konuları karıştırdı.

This is a lie.

Bu bir yalan.

People lie every day.

İnsanlar her gün yalan söylerler.

That's a big lie.

O büyük bir yalan.

Why did Tom lie?

Tom neden yalan söyledi?

You must lie still.

- Hareketsiz yatmalısın.
- Kımıldamadan uzanmalısın.

Don't lie about Tom.

Tom hakkında yalan söyleme.

That's a total lie.

O tam bir yalan.

"Later" is a lie.

"Sonra" bir yalan.

Humans need the lie.

İnsanların yalana ihtiyacı var.

Don't lie to yourself.

Kendine yalan söyleme.

Tough decisions lie ahead.

Zor kararlar bizi bekliyor.

Why would they lie?

Neden yalan söylesinler?

It was a lie.

O bir yalandı.

It's obviously a lie.

Bu belli ki bir yalan.

I'm living a lie.

Bir yalanı yaşıyorum.

Don't lie to us.

Bize yalan söyleme.

Everyone believed his lie.

Herkes onun yalanına inanıyordu.

Don't lie anymore, OK?

Artık yalan söyleme, tamam mı?

I don't normally lie.

Normalde yalan söylemem.

You don't lie well.

İyi yalan söylemiyorsun.

That wasn't a lie.

O bir yalan değildi.

Was that a lie?

O bir yalan mıydı?

Why would I lie?

Neden yalan söylerdim?