Translation of "Keyboard" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Keyboard" in a sentence and their turkish translations:

This keyboard is perfect.

- Bu org mükemmel.
- Bu klavye kusursuz.

Your keyboard needs replacing.

- Senin tuş takımının yer değiştirmesi gerekir.
- Klavyenizin değiştirilmesi gerekir.

I need a keyboard.

Bir klavyeye ihtiyacım var.

The keyboard is backlit.

Klavye arkadan aydınlatmalı.

Does the keyboard work?

Klavye çalışıyor mu?

The keyboard doesn't work.

Klavye çalışmıyor.

That keyboard is expensive.

Bu klavye pahalı.

My cat likes my keyboard.

Kedim klavyemden hoşlanır.

Do you like your keyboard?

- Klavyenden memnun musun?
- Klavyeni seviyor musun?

Can you fix my keyboard?

Klavyemi onarabilir misin?

I don't have an English keyboard.

İngilizce klavyem yok.

I don't have a Turkish keyboard.

Benim Türkçe klavyem yok.

My keyboard does not work well.

- Klavyem güzel çalışmıyor.
- Klavyemin tuşları güzel basmıyor.

Do you need a new keyboard?

Yeni bir klavyeye ihtiyacın var mı?

Her fingers danced over the keyboard.

Onun parmakları klavyenin üzerinde dans etti.

This keyboard is missing several keys.

Bu klavyenin birkaç tuşu eksik.

My keyboard is full of dirt.

Klavyem kir içinde.

- I nearly spilled my coffee on the keyboard.
- I almost spilled coffee on my keyboard.

Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.

Have you ever used a Dvorak keyboard?

Hiç bir Dvorak klavye kullandınız mı?

The Swiss keyboard contains no sharp S.

İsviçre klavyesi scharfes s içermez.

I also play keyboard in my band.

Ben de grubumda org çalıyorum.

That is the keyboard for my computer.

- O benim bilgisayarımın klavyesi.
- Benim bilgisayarımın klavyesi o.

Can someone tell me where the keyboard is?

Klavyenin nerede olduğunu birisi bana söyleyebilir mi?

Tom pressed a key on the computer keyboard.

Tom bilgisayar klavyesindeki bir tuşa bastı.

Can you play that chord on the keyboard?

Klavyedeki o akordu çalabilir misin?

I almost spilled the coffee on my keyboard.

Kahveyi neredeyse klavyeme döküyordum.

I nearly spilled my coffee on the keyboard.

Neredeyse kahvemi klavyeye döküyordum.

Tom sneezed all over Mary's monitor and keyboard.

Tom, Mary'nin monitörünün ve klavyesinin her yerine hapşurdu.

When was the last time you cleaned your keyboard?

Klavyeni en son ne zaman temizledin?

The letter ß does not exist on a Swiss keyboard.

ß harfi İsviçre klavyesinde yok.

Tom spilled a cup of coffee all over his keyboard.

Tom klavyesinin üzerine bir fincan kahve döktü.

No keyboard has been found. Please press F1 to continue.

Hiçbir klavye bulunmadı. Devam etmek için lütfen için F1 tuşuna basın.

I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.

Tombul parmaklarım var, bu nedenle küçük bir klavye kullanamam.

I can't write in Arabic. I don't have an Arabic keyboard.

Arapça yazamam. Arapca bir klavyem yok.

Oh? You can type without looking at the keyboard. That's cool!

Ah? Sen klavyeye bakmadan yazabiliyorsun. Bu harika!

So if you are crossing your arms or hammering on your keyboard,

Kollarınızı kavuşturuyor ya da klavyenizi yumrukluyorsanız

It isn't easy to write sentences in Esperanto without the proper keyboard.

Esperantoca cümleleri uygun bir klavye olmadan yazmak kolay değildir.

And it doesn't appeal to business customers because it doesn't have a keyboard.

Ticari müşterilere hitap etmez çünkü klavyesi yoktur.

Right now I am typing using electronic keyboard which plugged into a computer

Şu anda bir bilgisayara takılı elektronik klavyeyi kullanarak yazı yazıyorum.

The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout.

Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.

The piano tuner discovered a hoard of gold coins hidden under the piano's keyboard.

Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altında gizlenmiş bir altın para zulası keşfetti.

If you play through the circle you’ll traverse the entire keyboard starting on the lowest

Eğer tekerin tamamını çalacak olsanız klavyenin tamamını aşmış olursunuz.

Tom made a lot of typos on his new keyboard until he got used to it.

Tom yeni klavyesine alışana kadar epey imla hatası yapıyordu.

My hovercraft is full of eels, and there's a bit of chewing gum stuck to my keyboard.

Benim hoverkraft yılanbalıklarıyla dolu ve klavyeme yapışmış bir parça sakız var.

Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.

Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.

Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.