Translation of "Jam" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Jam" in a sentence and their turkish translations:

We know there's jam

sıkışma olduğunu biliyoruz

This is homemade jam.

Bu ev yapımı reçel.

I'm in a jam.

- Parasız kaldım.
- Sıkıntıdayım.

Mary is making jam.

Mary reçel yapıyor.

Tom is making jam.

Tom reçel yapıyor.

There's no traffic jam.

Trafik sıkışıklığı yok.

Where is the jam?

Reçel nerede?

- The accident caused a traffic jam.
- The accident created a traffic jam.

Kaza trafik sıkışıklığına neden oldu.

Please pass me the jam.

Lütfen bana reçeli uzat.

Jam comes in a jar.

Reçel kavanozda gelir.

The store is jam-packed.

Mağaza tıka basa dolu.

The theater was jam-packed.

Tiyatro tıklım tıklım doluydu.

I want bread and jam.

Ben ekmek ve reçel istiyorum.

Sandwiches taste better with jam.

Sandviçin tadı reçelden daha iyidir.

Strawberries are made into jam.

Çilekler reçel yapılır.

Tom was in a jam.

Tom bir trafik sıkışıklığındaydı.

She made jam from the apples.

O, elmalardan reçel yaptı.

I'm stuck in a traffic jam.

- Ben bir trafik sıkışıklığında sıkıştım.
- Trafik sıkışıklığında sıkıştım.

Would you like some apricot jam?

Biraz kayısı reçeli ister misiniz?

The jam jar's lid is jammed.

Reçel kavanozunun kapağı sıkışıyor.

The traffic jam lasted one hour.

Trafik sıkışıklığı bir saat sürdü.

Help yourself to the strawberry jam.

Çilek reçeline buyurun.

I put jam on my sandwich.

Sandviçime reçel koydum.

How much jam should I buy?

Ne kadar reçel almalıyım?

How much jam did you buy?

Ne kadar reçel aldınız?

Yanni served us some fig jam.

Yanni bize biraz incir reçeli ikram etti.

Tom helped me out of a jam.

Tom beni büyük bir dertten kurtardı.

She used apples to do the jam.

O reçel yapmak için elmalar kullandı.

Tom is stuck in a traffic jam.

Tom bir trafik sıkışıklığında tıkandı.

I was caught in a traffic jam.

Ben bir trafik sıkışıklığına yakalandım.

I was delayed by a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığı tarafından geciktirildim.

What's the difference between jam and marmalade?

Reçel ve marmelat arasındaki fark nedir?

There was jam in the electric outlet.

Elektrik prizinde sıkışıklık vardı.

Tom got stuck in a traffic jam.

Tom bir trafik sıkışıklığında saplanıp kaldı.

Tom got caught in a traffic jam.

Tom bir trafik sıkışıklığında yakalandı.

I've always wanted to jam with Tom.

Ben hep Tom'la doğaçlama yapmak istemişimdir.

We got caught in a traffic jam.

Trafik sıkışıklığına yakalandık.

I got stuck in a traffic jam.

Ben trafik sıkışıklığına yakalandım.

Tom put some jam on his toast.

Tom kızarmış ekmeğine biraz reçel sürdü.

There's a traffic jam on the highway.

Otoyolda trafik kilitlenmiş.

- We met a traffic jam on the way.
- We were caught in a traffic jam on the way.

Yolda bir trafik sıkışıklığına yakalandık.

There is a traffic jam on the highway.

Karayolu üzerinde bir trafik sıkışıklığı var.

We met a traffic jam on the way.

Yolda bir trafik levhasıyla karşılaştık.

She used the apples to make the jam.

O reçel yapmak için elmaları kullandı.

I don't want to get into a jam.

- Darboğaza düşmek istemiyorum.
- Zor duruma düşmek istemiyorum.

The traffic jam was caused by an accident.

Trafik sıkışıklığına bir kaza neden oldu.

What caused the traffic jam down the street?

Caddenin aşağısında trafik sıkışıklığına ne neden oldu?

Tom spread some strawberry jam on his toast.

Tom tostuna biraz çilek reçeli sürdü.

Take the jam down from the top shelf.

Reçeli üst raftan aşağı al.

- That's my jam!
- That is my favorite song!

- Bu, favori parçam!
- Bu, en sevdiğim şarkı!

No additives have been added to this jam.

Bu reçele hiçbir katkı maddesi eklenmemiştir.

Tom was held up in a traffic jam.

Tom bir trafik sıkışıklığında geciktirildi.

Tom put some lingonberry jam on his meatballs.

Tom köftelere biraz kırmızı yaban mersinli reçel koydu.

There was an enormous traffic jam in downtown Kyoto.

Şehir merkezi Kyoto'da büyük bir trafik sıkışıklığı vardı.

The bus was late because of the traffic jam.

Trafik sıkışıklığı nedeniyle otobüs geç kalmıştı.

I hadn't bargained on such a heavy traffic jam.

Ağır bir trafik sıkışıklığı beklememiştim.

We were stuck for hours in a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığında saatlerce sıkıştık.

We missed our plane because of the traffic jam.

Trafik sıkışıklığından dolayı, uçağımızı kaçırdık.

- I'd like some plum jam.
- I'd like some powidlo.

Ben biraz erik reçeli istiyorum.

They were stuck for hours in a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığında saatlerce takıldılar.

Raspberry jam on toast is my favorite breakfast meal.

Tostta ahududu reçel benim en sevdiğim Kahvaltı yemektir.

The net weight of this jam is 200 grams.

Bu reçelin net ağırlığı 200 gramdır.

Please tell me the secret to making good jam.

İyi reçel yapma sırrını anlatır mısın bana lütfen.

This jam jar's lid is stuck and won't open.

Bu reçel kavanozunun kapağı sıkışmış ve açılmayacak.

- Tom was in a jam.
- Tom got in trouble.

Tom'un başı belaya girdi.

Please hide the blueberry jam where Takako can't see it.

Lütfen yabanmersini kavanozunu Takako'nun göremeyeceği bir yere sakla.

We got up at dawn to avoid a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığından kaçınmak için şafak vakti kalktık.

Tom spread some strawberry jam on a slice of bread.

Tom bir dilim ekmeğe çilek reçeli sürdü.

Just add more sugar if you want a sweeter jam.

Eğer daha tatlı bir reçel istersen yalnızca daha fazla şeker ekle.

We were late as a result of the traffic jam.

Trafik sıkışıklığı sonucu geç kaldık.

- Had they left a little earlier, they would have avoided the traffic jam.
- If they'd left a little earlier, they would've avoided the traffic jam.
- If they'd left a little earlier, they would have avoided the traffic jam.

Biraz daha erken çıksalar, trafik sıkışıklığını atlatırlar.

A rush-hour traffic jam delayed my arrival by two hours.

Kalabalık saatteki bir trafik sıkışıklığı benim varışımı iki saat geciktirdi.

Mary picked some strawberries in the forest to make strawberry jam.

Mary çilek reçeli yapmak için ormanda biraz çilek topladı.

Because of a traffic jam, we were late for the meeting.

Trafik sıkışıklığı nedeniyle buluşmaya geç kaldık.

Everyone respects you, what more do you want - jam on it?

- Herkes sana saygı duyuyor, daha ne istiyorsun?
- Herkes size saygı duyuyor, daha ne istiyorsunuz?

I was late for the meeting because of a traffic jam.

Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

The traffic jam caused me to be late for the meeting.

Trafik sıkışıklığı toplantıya geç kalmama neden oldu.

We ate some Swedish meatballs with gravy, potatoes, and lingonberry jam.

Biz biraz soslu, patatesli ve kırmızı yaban mersinli reçelli İsveç köfteleri yedik.

- Apparently, Tom was late because there was a traffic jam on Rt. 19.
- Apparently, Tom was late because there was a traffic jam on Route 19.

Görünüşe göre, Tom rota 19'daki bir trafik sıkışıklığından dolayı geç kalmıştı.

They were held up in a traffic jam for half an hour.

Onlar yarım saattir sıkışık bir trafikte saplanıp kaldılar.

I have to peel a whole bucket of apples for a jam.

Reçel için tam bir kova elmayı soymak zorundayım.

The situation was difficult, but Liisa helped Markku out of a jam.

Durum zordu ama Liisa, Markku'nun sıkıntıdan kurtulmasına yardımcı oldu.

Motorbikes are nice. You can move smoothly even through a traffic jam.

Motosikletler güzeldir. Trafik sıkışıklığında bile sorunsuz biçimde ilerleyebilirsin.

Tom was stuck in a traffic jam for what seemed like hours.

Tom saatlerce bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.

We ate dinner late because Tom got caught in a traffic jam.

Tom trafiğe takıldığı için akşam yemeğini geç yedik.

My father was late for work this morning because of a traffic jam.

Babam bu sabah trafik sıkışıklığı nedeniyle işe geç kaldı.

If you leave now, I'm sure you'll be caught in a traffic jam.

Eğer şimdi gidersen, bir trafik sıkışıklığına yakalanacağına eminim.

I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.

Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.

The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.

Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.

I explained to the host that I had been delayed by a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığı nedeniyle geç kaldığımı ev sahibine açıkladım.

Homemade fig jam can be stored for up to a year in a refrigerator.

Ev yapımı incir reçeli buzdolabında bir yıla kadar saklanabilir.

And we'll try and get the line across and get it to jam in a crevice.

Bu ipi karşıya atıp onu bir yarığa sıkıştırmayı deneyeceğiz.

Since there is such a jam here. If we were to dig the ground like that

madem burada böyle bir sıkışma var. Biz oraya kadar zemini böyle kazsak

Due to the typhoon, the train schedule was disturbed and all the trains were jam-packed.

Tayfun nedeniyle, tren tarifesi bozuldu ve tüm trenler tıka basa doluydu.

I think we'll get there in time if we don't get caught in a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığı yakalanmazsak, sanırım zamanında orada olacağız.

I think we'll make it in time if we don't get stuck in a traffic jam.

Trafik sıkışıklığına yakalanmazsak, sanırım onu zamanında yapacağız.

The apple Kevin wants to become a pilot. But he will become a jam like his father.

Elma Kevin pilot olmak ister ama babası gibi reçel olacak.