Examples of using "Glow" in a sentence and their turkish translations:
Parlayan çubuklar.
Mercanlar ışır.
Karanlıkta ışıyorlar.
Ay ışığında ışıyorlar.
Akşam parıltısı genellikle güzel hava habercisidir.
Sokaklar bahar güneşinde parlıyor.
Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.
Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.
Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.
Halkalı foklar sabah güneşinde dinlenmek için kendilerini yüzeye atar.
Ateşin parıltısını millerce görebildiniz.
Bakın, şu çubuklardan birini kesebilirim.
Nerede? Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.
Bir tane daha çubuk atıp nereye gittiğine bakalım.
Işıyan tek şey mercanlar da değil. Resifte yaşayan her çeşit yaratık yapıyor bunu.
Diğer türler sadece yanıp söner. Bunlar ise bir dakikaya kadar hiç durmadan parlayabilirler.
Bir kask takalım ve sonra da fosforlu çubuklardan kullanabilirim.
Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.