Translation of "Fixing" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Fixing" in a sentence and their turkish translations:

I'm fixing something.

Bir şey onarıyorum.

We're fixing it.

Biz onu tamir ediyoruz.

I'm fixing dinner.

Akşam yemeğini hazırlıyorum.

That'll require fixing.

Onun onarılmsı gerekecek.

They're fixing that.

Onu düzeltiyorlar.

- I am fixing the clock.
- I'm fixing the clock.

Saati tamir ediyorum.

She's fixing the machine.

Makineyi tamir ediyor.

What else needs fixing?

Başka neyin tamir edilmeye ihtiyacı var?

Tom began fixing dinner.

Tom akşam yemeği hazırlamaya başladı.

I'm fixing it up.

Ben onu tamir ediyorum.

Thanks for fixing it.

Onu düzelttiğin için teşekkürler.

We're fixing it up.

Biz onu tamir ediyoruz.

My bicycle needs fixing.

Bisikletimin onarılmaya ihtiyâcı var.

Why bother fixing it?

Onu tamir etmeye ne gerek var?

I'm fixing the car.

Arabayı tamir ediyorum.

Tom is fixing that.

Tom bunu onarıyor.

Tom is fixing it.

Tom bunu tamir ediyor.

- I am fixing the washing machine.
- I'm fixing the washing machine.

Çamaşır makinesini tamir ediyorum.

When I'm fixing that mistake:

Bu hatayı düzeltirken:

Tom is fixing the refrigerator.

- Tom buzdolabını tamir ediyor.
- Tom buzdolabını onarıyor.

Tom is fixing the car.

Tom arabayı tamir ediyor.

Linda is fixing her hair.

Linda saçını düzeltiyor.

Lots of things need fixing.

Birçok şeyin düzeltilmeye ihtiyacı var.

Mom is fixing supper now.

Anne şu anda akşam yemeği hazırlıyor.

I am fixing a meal.

Ben yemek hazırlıyorum.

Sami started fixing the bike.

Sami bisikleti tamir etmeye başladı.

Tom is fixing the latch.

Tom mandalı tamir ediyor.

Sami was fixing an escalator.

Sami bir yürüyen merdiven tamir ediyordu.

Sami is fixing the lighting.

Sami aydınlatmayı tamir ediyor.

Yanni started fixing the windshield.

Yanni ön camı tamir etmeye başladı.

Tom is fixing something to eat.

Tom yiyecek bir şey hazırlıyor.

Tom began fixing himself a drink.

Tom kendine bir içki hazırlamaya başladı.

My cassette tape recorder needs fixing.

Benim teybin onarılmaya ihtiyacı var.

Why should we bother fixing it?

Bunu tamir etmekle neden uğraşalım ki?

Tom is good at fixing watches.

Tom saatleri düzeltmekte iyidir.

I haven't finished fixing this yet.

Bunu tamir etmeyi henüz bitirmedim.

Sami had cars that needed fixing.

Sami'nin onarılması gereken arabaları vardı.

Tom is fixing that, isn't he?

Tom bunu tamir ediyor, değil mi?

Do you know anything about fixing computers?

Bilgisayarları onarma hakkında bir şey biliyor musun?

Thank you for fixing my car, Tom.

Arabamı onardığın için teşekkür ederim, Tom.

The aerial on our radio needs fixing.

Radyomuzun anteninin sabitlenmesi gerekiyor.

And Mark's leading the charge on fixing Facebook.

Ve Mark Facebook'u düzeltme konusundaki suçlamaları üzerine alıyor.

What have you done about fixing the car?

Arabayı onarmak için ne yaptın?

We need help in fixing our broken marriage.

Çatırdayan evliliğimizi kurtarmak için yardıma ihtiyacımız var.

Andrew is fixing some shelves in the bedroom.

Andrew yatak odasındaki bazı rafları onarıyor.

Fadil was fixing his bike in the backyard.

Fadıl arka bahçede bisikletini onarıyordu.

- I'm fixing the radio which I found on my way home.
- I'm fixing the radio I found on my way home.
- I'm fixing the radio that I found on my way home.

Eve giderken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.

Tom did a really good job fixing my car.

Tom arabamı tamir ederek gerçekten çok iyi bir iş yaptı.

- I am repairing the washing machine.
- I am fixing the washing machine.
- I'm fixing the washing machine.
- I'm repairing the washing machine.

Çamaşır makinesini onarıyorum.

- I'm fixing the radio which I found on my way home.
- I'm fixing the radio that I found on my way home.

Eve giderken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.

How much did Tom charge you for fixing your car?

Tom arabanı tamir etmek için sana ne kadar ödetti?

- Tom is repairing his bicycle.
- Tom is fixing his bicycle.

- Tom bisikletini tamir ediyor.
- Tom bisikletini onarıyor.

Instead of fixing the problem, the company fired the whistle-blower.

Şirket sorunu giderme yerine ispiyoncuyu kovdu.

The programmer is fixing a technical problem with the computer server.

Programcı, bilgisayar sunucusu ile ilgili teknik bir problemi düzeltiyor.

- Ted is good at repairing watches.
- Ted is good at fixing watches.

Ted saatleri tamir etmede iyidir.

- Tom is good at repairing watches.
- Tom is good at fixing watches.

Tom saatleri onarmada iyidir.

It will cost you more fixing it than buying a new one.

Bunun tamiri, yenisini almaktan daha pahalıya patlar.

This old building isn't worth fixing up. It would be better to tear it down.

Bu eski bina onarmaya değmez. Onu yıksak daha iyi olur.