Translation of "Faces" in Turkish

0.325 sec.

Examples of using "Faces" in a sentence and their turkish translations:

Don't make faces.

Surat asma.

My room faces east.

Odam doğuya bakıyor.

Tom is making faces.

Tom somurtuyor.

Tom faces a conundrum.

Tom bir muamma ile karşı karşıya.

He faces many obstacles.

O, birçok engellerle karşılaşır.

They've seen our faces.

Onlar yüzlerimizi gördüler.

I remember these faces.

Bu yüzleri hatırlıyorum.

Tom faces a dilemma.

Tom bir ikilemle karşı karşıyadır.

Tom faces criminal charges.

Tom cezai kovuşturmalarla karşı karşıya.

They washed their faces.

Yüzlerini yıkadılar.

They hid their faces.

- Yüzlerini sakladılar.
- Yüzlerini gizlediler.

Stop making those faces.

Suratını öyle yapma.

My house faces south.

Evim güneye bakıyor.

- You should've seen their faces.
- You should have seen their faces.

Onların yüzlerini görmeliydin.

- Do you remember faces easily?
- Are you good at remembering faces?

Yüzleri kolayca hatırlar mısınız?

To the problem humanity faces

cevaplar ve çözümler sağlamaya çalışmakta

Do you remember faces easily?

- Yüzleri kolayca hatırlar mısınız?
- Yüzleri kolayca hatırlar mısın?

All medals have two faces.

Bütün madalyaların iki yüzü var.

My room faces the garden.

Odam bahçeye bakar.

Our hotel faces the coast.

Otelimiz kıyıya bakar.

Did you see their faces?

Yüzlerini gördün mü?

Why are you making faces?

Niye suratını öyle yapıyorsun?

They should wash their faces.

Yüzlerini yıkamalılar.

Tom saw many familiar faces.

Tom çok tanıdık yüzler gördü.

My office faces Fifth Avenue.

Ofisim Fifth Avenue ile karşı karşıya.

My house faces the sea.

- Evim denize bakıyor.
- Evim full deniz manzaralı.

The largest bedroom faces south.

En büyük yatak odası güneye bakıyor.

Tom faces life in prison.

Tom müebbet yedi.

Tom now faces criminal charges.

Tom artık cezai kovuşturmayla yüz yüze.

Tom faces many new challenges.

Tom birçok yeni sorunlarla karşı karşıyadır.

I didn't see their faces.

Yüzlerini görmedim.

I saw many familiar faces.

Birçok tanıdık yüz gördüm.

Tom's study faces the backyard.

Tom'un çalışma odası arka bahçeye bakıyor.

This hotel faces the sea.

Bu otel denize bakıyor.

Our house faces the beach.

Evimiz sahile bakar.

Tom now faces another dilemma.

Tom şimdi bir ikilemle karşı karşıya.

Tom faces a challenging job.

Tom zorlu bir işle karşı karşıyadır.

Tom faces a burglary charge.

Tom hırsızlık suçlamasıyla karşı karşıyadır.

Sami was making funny faces.

Sami komik yüzler yapıyordu.

But the biggest risk it faces

Ama karşılaştığı en büyük risk,

Until the police memorized our faces.

şehir merkezinde durdurulup kimlik sorulmasına alışmıştık.

She made faces at that woman.

O, o kadına yüz hareketleri yaparak alay etti.

All the children had happy faces.

Bütün çocukların mutlu yüzleri vardı.

I don't make faces at them...

Onlarla alay ederek yüzümü gözümü oynatmıyorum.

I don't make faces at them.

Ben onlara tuhaf yüz hareketleri yapmam.

I'm not making faces at them...

Ben onlara somurtmuyorum.

I'm not making faces at them.

Onlara yüz hareketleri yapmıyorum.

Tom is making faces at me.

Tom bana surat asıyor.

Are you good at remembering faces?

Yüzleri hatırlamada iyi misin?

Tom couldn't make out their faces.

- Tom yüzlerini seçememiş.
- Tom yüzlerini göremedi.

My house faces a busy street.

Evim işlek bir caddeye bakmaktadır.

Tom and Mary both make faces.

Tom ve Mary her ikisi de komik yüz göz hareketleri yapar.

Those twin brothers have similar faces.

Şu ikiz erkek kardeşler benzer yüzlere sahip.

Tom only cares about pretty faces.

Tomi sadece güzel yüzleri umursar.

Algeria faces threats within and without.

Cezayir içte ve dışta tehditlerle karşı karşıya.

I can't wait to see their faces.

Onların yüzlerini görmek için sabırsızlanıyorum.

Tom's dog likes to lick people's faces.

Tom'un köpeği insanların yüzlerini yalamayı seviyor.

I don't want to see your faces.

Yüzlerinizi görmek istemiyorum.

Tom currently faces charges of aggravated assault.

Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.

- I see that I am surrounded by hostile faces.
- I see that I'm surrounded by hostile faces.

Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.

Hannibal now faces armies of both Roman consuls.

Hannibal şimdi iki Roma konsulünün ordularıyla karşı karşıya.

And the sad little faces on those kids

Çocukların üzgün minik suratları

, specifically near the Arabian Gulf, which faces Iran.

stratejik bir konum . O dönemde bin dokuz yüz yetmiş dokuz yılda açılışı yapılan

I'm happy to see so many friendly faces.

Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.

They have bought a house that faces south.

Onlar güneye bakan bir ev satın aldılar.

Without them, he faces a dangerously cold night alone.

Arkadaş bulamazsa soğukta tek başına tehlikeli bir gece geçirecek.

This is the reality every farmer faces every year.

Bu gerçekle her çiftçi her yıl yüzleşiyor.

We cannot see our own faces without a mirror.

Ayna olmadan kendi yüzümüzü göremeyiz.

It's possible that they haven't seen each other's faces.

Onların birbirlerinin yüzünü görmemiş olmaları mümkündür.

Shizuoka, one of Japan's prefectures, faces the Pacific Ocean.

Japonya'nın illerinden biri olan Şizuoka, Pasifik Okyanusuna bakar.

Tom didn't see any familiar faces at the party.

Tom partide hiç tanıdık yüzler görmedi.

And when you see these girls, smiles on their faces,

Bu kızları, yüzlerindeki gülümsemeyi

All the kids lined up to have their faces painted.

Bütün çocuklar yüzlerini boyatmak için sıraya girdiler.

She's a widow and a pensioner, and faces many hardships.

O dul ve emeklidir ve birçok zorluklarla karşı karşıyadır.

How many vertices and faces does a pentagonal prism have?

Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?

No matter how many VR goggles they slap on their faces

Yüzlerine kaç tane sanal VR gözlüğü yapıştırırlarsa yapıştırsınlar

- His study gives on the park.
- His study faces the park.

Onun çalışma odası parka bakıyor.

My room faces south, which makes it sunny and very comfortable.

Odam güneye bakar, bu onu güneşli ve rahat yapar.

I really can't remember people's names, but I don't forget faces.

İnsanların isimlerini gerçekten hatırlayamam fakat yüzleri unutmam.

When we touch our faces, we in fact calm ourselves down.

Yüzümüze dokunduğumuzda aslında kendimizi sakinleştiriyoruz.

- As my room faces south, it is not so cold even in winter.
- Since my room faces south, it isn't so cold even in the winter.

Benim odam güneye baktığı için, kışın bile çok soğuk değil.

I know a man who has many faces but only one hat.

Birçok yüzleri ama tek bir şapkası olan bir adam tanıyorum.

- My house looks to the south.
- My house faces to the south.

Evim güneye bakar.

I cannot begin to describe the look I see on some women's faces

Tanıdığım erkeklerin karşımda nasıl gözyaşlarına boğulduğunu anlattığımda

Tom and Mary looked at each other with concerned expressions on their faces.

Tom ve Mary yüzlerindeki ilgili ifadelerle birbirine baktı.

Those twins are identical, not only their faces, but also in their characters.

Bu ikizler özdeş, sadece yüzde değil, aynı zamanda karakterde de.

Tom, one of the notable faces of Boston society, also attended the event.

Etkinliğe Boston cemiyet hayatının tanınmış simalarından Tom da katıldı.

She is a girl with two faces… Hey, sexy lady, Opa is Gangnam Style”.

iki yüzlü bir kız... Hey seksi bayan, abin Gangnam tarzıdır.

Your faces are all too familiar to me, but I can't remember your names.

Hepinizin yüzü bana çok tanıdık ama adlarınızı hatırlayamıyorum.

Tom likes to make faces at the children when their parents are not looking.

Tom ebebeynlerinin bakmadığı anlarda çoçuklara mimikler yapmaktan hoşlanıyor.

I can remember some faces, but there are some people here I don't remember seeing.

Bazı yüzleri hatırlayabiliyorum, ama burada gördüğümü hatırlamadığım bazı insanlar var.

We know that even foetuses still in the womb of their mothers touch their faces.

Henüz anne karnındaki ceninlerin dahi yüzlerine dokunduğunu biliyoruz.

Give me a break. If you have something to say, stop making faces and say it.

Bana bir fırsat ver. Söyleyecek bir şeyin varsa, surat asmayı bırak ve onu söyle.

Daddy, let's make faces at each other and see who can keep from laughing the longest.

Baba, birbirimize komik yüz hareketleri yapalım ve kim gülmeden en uzun durabilecek görelim.

Now he faces the mighty Ottoman army, but he hopes that the crusade called by Pope Pious

Artık Osmanlı ordusu ile karşı karşıyadır. ümidi ise Papa Pious'un Osmanlı'ya

And the resistance he faces in the cell is what you see on the screen right now

hücrede karşılaştığı direnç ise şu an ekranda gördüğünüz şekilde

There are quantities of human beings, but there are many more faces, for each person has several.

Çok miktarda insan var, ancak daha fazla yüz var, çünkü her insanın birkaç tane var.

The boy's expression showed his disappointment, but even so he looked up at our faces with a glimmer of hope.

Çocuğun ifadesi hayal kırıklığını gösterdi, ama öyle olsa bile o umut ışığı ile yüzümüze baktı.