Translation of "Embraced" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Embraced" in a sentence and their turkish translations:

They embraced.

Onlar kucaklaştı.

They embraced tightly.

Birbirlerine sıkıca sarıldılar.

Tom embraced Mary.

Tom, Mary'yi kucakladı.

They embraced lovingly.

Onlar sevgi ile kucaklaştı.

Sami embraced Islam.

Sami İslam'ı benimsedi.

Tom embraced his son.

Tom oğlunu kucakladı.

He embraced his son warmly.

O, oğlunu içtenlikle kucakladı.

The two brothers embraced warmly.

İki erkek kardeş sıcak biçimde kucaklaştı.

Fadil embraced Islam at 23.

- Fadıl 23 yaşında İslam'a girdi.
- Fadıl 23 yaşında İslam'ı kabul etti.

The settlers embraced the Christian religion.

Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.

The little boy embraced his dog.

Küçük çocuk köpeğini kucakladı.

- They hugged.
- They embraced each other.

Onlar birbirlerini kucakladı.

Layla soon embraced the country lifestyle.

Leyla kısa süre içinde kırsal yaşam tarzını benimsedi.

You embraced her like an octopus.

Ahtapot gibi ona sarıldın.

It embraced criminality, sold it for profit.

suçu benimsedi ve onu çıkar için sattı.

He embraced his relatives before he left.

O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.

- Tom embraced his father.
- Tom hugged his father.

Tom babasını kucakladı.

- Tom and I embraced.
- Tom and I hugged.

Tom ve ben sarıldık.

The biggest artists embraced this identity and this lifestyle,

En büyük sanatçılar bu kimliği ve yaşam tarzını benimsedi,

And guess what we did unfortunately? We embraced that stigma.

Ve ne yazık ki bizim yaptığımız ne oldu? Bu etiketi benimsedik.

Instead, rappers glorified it, embraced it, sold it for profit.

Onun yerine, rapçiler onu yüceltti, benimsedi, çıkar için sattı.

- Tom and Mary hugged.
- Tom and Mary embraced each other.

Tom ve Mary birbirlerini kucakladı.

Sami said that he believed in Islam but he never embraced it.

Sami İslam'a inandığını, ama hiç özümsemediğini söyledi.

- Tom and Mary hugged each other.
- Tom and Mary embraced.
- Tom and Mary hugged.

- Tom ve Mary kucaklaştılar.
- Tom ve Mary sarıldı.

We found ourselves in a nation that saw us as criminals, so we embraced it.

Kendimizi, bizi suçlu olarak gören bir toplumda bulduk, bunu benimsedik.