Translation of "Son" in Turkish

My son has a son.

Oğlumun bir oğlu var.

- This is my son.
- It's my son.
- That's my son.

Bu benim oğlum.

My son!

Oğlum!

- Where is my son?
- Where's my son?

Oğlum nerede?

My grandson is the son of my son.

Erkek torunum, oğlumun oğludur.

- Like father, like son.
- Like father like son.

- Elma ağacın dibine düşer.
- Armut dibine düşer.
- Babasının oğlu.

- His son is sick.
- His son is ill.

- Onun oğlu hasta.
- Oğlu hasta.

- I love her son.
- I love his son.

Onun oğlunu seviyorum.

- I have a son.
- I've got a son.

Oğlum var.

- You too, my son.
- You, too, my son.

Sen de, oğlum.

- Is that Tom's son?
- Is this Tom's son?

O, Tom'un oğlu mu?

son, Jarl Eirik.

Jarl Eirik'in ellerinde ezici bir yenilgiye uğradılar .

Walk tall, son.

Gururlu ol oğlum.

He's your son.

O senin oğlun.

Listen, my son!

Dinle, oğlum!

You're my son.

Sen benim oğlumsun.

Calm down, son.

Sakin ol, oğlum.

He's my son.

O benim oğlum.

Deborah's son shaves.

Deborah'ın oğlu tıraş olur.

I'm Tom's son.

Tom'un oğluyum.

Contact my son.

Oğlumla iletişim kurun.

That's my son.

Bu benim oğlum.

Well done, son.

Aferin evlat.

How's your son?

Oğlunuz nasıl?

Where's your son?

Oğlun nerede?

- I have no son.
- I don't have any son.

Benim hiç oğlum yok.

- I'm not your son.
- I am not your son.

Senin oğlun değilim.

- How old is your son?
- How old's your son?

Oğlunuz kaç yaşında?

- Tom is not my son.
- Tom isn't my son.

Tom benim oğlum değil.

- My son could've died.
- My son could have died.

Oğlum ölebilirdi.

- The wayward son has returned.
- The prodigal son is back.

Şımarık oğlan geri döndü.

Their son grew bigger.

Onların oğlu büyüdü.

How are you, son?

Nasıl gidiyor oğlum?

He's the oldest son.

O, en büyük oğul.

My son loves rockets.

Oğlum roketleri sever.

Son of a bitch!

Orospu çocuğu!

Whose son is Tom?

Tom kimin oğlu?

I know your son.

- Oğlunu tanıyorum.
- Oğlunuzu tanıyorum.

I love my son.

Oğlumu seviyorum.

I love your son.

Oğlunuzu severim.

I love his son.

Onun oğlunu seviyorum.

Tom's son is sick.

Tom'un oğlu hasta.

Her son is sick.

Oğlu hasta.

She praised her son.

Oğlunu övdü.

Whose son are you?

Sen kimin oğlusun?

Mary has a son.

Mary'nin bir oğlu var.

You're still my son.

Sen hala oğlumsun.

Your son is sick.

Oğlun hasta.

What's your name, son?

Senin adın ne, evlat?

Tom missed his son.

Tom oğlunu özledi.

My son left today.

Oğlum bugün gitti.

Tom embraced his son.

Tom oğlunu kucakladı.

How's my son doing?

Oğlum nasıl?

He has another son.

- Onun başka bir oğlu var.
- Onun bir başka oğlu var.
- Onun bir oğlu daha var.

I have a son.

Bir oğlum var.

I've got a son.

Bir oğlum var.

I'm Tom's oldest son.

Ben Tom'un en büyük oğluyum.

You're a good son.

Sen iyi bir erkek evlatsın.

Tom is Mary's son.

Tom, Mary'nin oğludur.

I called my son.

Oğlumu aradım.

He has a son.

Onun bir oğlu var.

Tom has a son.

Tom'un bir oğlu var.

She has a son.

Onun bir oğlu var.

We have a son.

Bizim bir oğlumuz var.

They have a son.

Onların bir oğulları var.

She missed her son.

Oğlunu özledi.

He loves the son.

O, oğlu sever.

Like father, like son.

- Armut dibine düşer.
- Anasına bak, kızını al.

They renounced their son.

Onlar oğlunu terk etti.

I'll have your son.

Senden oğlum olacak.

I have no son.

Benim hiç oğlum yok.

Please forgive my son.

Lütfen oğlumu affet.

Son, don't be foolish!

Oğul, aptal olma!

Don't hurt my son.

Oğlumu incitme.

Tom is my son.

Tom benim oğlum.

Tom is our son.

Tom bizim oğlumuz.

Where's your son, Tom?

Oğlun nerede, Tom?

Where was your son?

- Oğlun neredeydi?
- Oğlunuz neredeydi?

Is this your son?

Bu senin oğlun mu?

Son, I love you.

Evlat, seni seviyorum.

He's your son, too.

O da senin oğlun.

Is your son blind?

Senin oğlun kör mü?

Her son is deaf.

Onun oğlu sağır.