Translation of "Dominated" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Dominated" in a sentence and their turkish translations:

dominated our economic possibilities.

olanaklarımızı belirliyordu.

Sami's story dominated the headlines.

Sami'nin hikâyesi manşetlere hakim oldu.

Her heart was dominated by ambition.

Onun kalbi azimle kaplanmıştı.

Sami dominated the people around him.

Sami çevresindeki insanlara egemen oldu.

To enter the outside world dominated by men,

erkekler tarafından domine edilen dış dünyaya adımlarını attıkları anda

Because the Gender studies are mostly dominated by feminism.

Çünkü cinsiyet çalışmaları çoğunlukla feminizm tarafından domine ediliyordu.

The regional council is dominated by the left wing.

Bölgesel konsey sol kanattan hakimdir.

Some people say Japan is a male-dominated society.

Bazı insanlar, Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyorlar.

By 1458, Vlad's Wallachian army beings raiding Saxon-dominated Transylvania, bringing carnage

1458'de, Vlad'ın Eflak ordusu Saxon yönetimindeki Transilvanya'yı işgale başlar

In Europe’s Middle Ages, castles dominated not just warfare, but society itself.

Orta Çağ Avrupa'sında kaleler sadece savaşa değil topluma da hakimdi.

It was a system that dominated Russian rural life for the next 200 years.

Bu sistem Rus köylü hayatında gelecek 200 yıl boyunca sürecek bir sistemdi.

Having acted in more than 1700 movies, Rocco Siffredi, AKA, the Italian Stallion, dominated

1700'den fazla filmde oynayarak, Rocco Siffredi, namı diğer ''İtalyan Aygırı''

A juggernaut in this industry. Now, they have just disappeared in a market dominated by

bir güç oldu. Şimdilerde Amerikalı, Çinli ve Güney Koreli şirketlerin

My childhood memories are completely dominated by the rocky shore, the intertidal and the kelp forest.

Çocukluk anılarım, buranın kayalıklı kıyıları, gelgitleri ve yosun ormanlarıyla dolu.

- A man who is poor, but independent of other people, is only dominated by his needs. A man who is rich, but dependent, is subordinate to another person, or to several.
- The poor man is independent of other people, and only has to answer to his needs. The rich man is independent of his needs, but has to answer to other people.

Yoksul adam diğer insanlardan bağımsızdır ve yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Zengin adam ise kendi ihtiyaçlarında bağımsızdır ama diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.