Translation of "Mostly" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "Mostly" in a sentence and their turkish translations:

That's mostly right.

O çoğunlukla doğru.

They were mostly women.

Onlar çoğunlukla kadındı.

China’s mostly Muslim minority.

1 milyon Uygur’u tutukluyor.

Tom was mostly right.

Tom çoğunlukla haklıydı.

I was mostly right.

Çoğunlukla haklıydım.

These mostly benefit from cows

bunlar daha çok ineklerden faydalanır

The audience were mostly adolescents.

Seyirciler genellikle gençti.

The audience was mostly businessmen.

Dinleyicilerin neredeyse tamamı iş adamıydı.

Genetic diseases are mostly uncurable.

- Genetik hastalıklar çoğunlukla tedavi edilemez.
- Kalıtsal hastalıkların genelde tedavisi yoktur.

Bricks consist mostly of clay.

Tuğlalar çoğunlukla kilden oluşur.

Coal consists mostly of carbon.

Kömür çoğunlukla karbondan oluşur.

Success depends mostly on effort.

Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

Monday's protests were mostly peaceful.

Pazartesinin protestoları çoğunlukla barışçıldı.

The answer is mostly yes.

Cevap çoğunlukla evet.

It is the one mostly recalled.

En çok o hatırlanır zaten.

mostly we look down and in.

çoğunlukla aşağı ve içeri bakarız.

Later, mostly in far-off Iceland.

sonra, çoğunlukla uzaktaki İzlanda'da yazılmışlar .

The pain has mostly gone away.

Ağrının çoğu geçti.

Father mostly plays golf on Sunday.

Baba pazar günü çoğunlukla golf oynar.

I mostly have fruit for breakfast.

Sabah kahvaltısı için çoğunlukla meyve yerim.

What Tom said was mostly true.

Tom'un söylediği şey çoğunlukla doğru.

Algeria exports mostly oil and gas.

Cezayir çoğunlukla petrol ve gaz ihraç eder.

And mostly, they're frustrated with baby boomers.

Çoğunlukla, baby boomers ile birlikte hakları yenmiş.

The passengers on board were mostly Japanese.

Gemideki yolcular çoğunlukla Japondu.

The movie was cast mostly with Americans.

Filmde çoğunlukla Amerikalılar rol aldı.

I mostly agree with what he said.

Ben onun söylediklerine çoğunlukla katılıyorum.

Mostly criminals are as naive as children.

Suçlular genellikle çocuklar kadar saftır.

The crowd was mostly women and children.

Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.

I presume such preferences are mostly cultural.

Sanıyorum ki bu tür tercihler çoğunlukla kültürel.

Tom is a mostly self-taught guitarist.

Tom çoğunlukla kendi kendini yetiştirmiş bir gitarist.

Eat food. Not too much. Mostly plants.

Yemek ye. Çok fazla değil. Çoğunlukla bitkiler.

Tooth enamel is mostly composed of hydroxyapatite.

Diş minesi büyük oranda hidroksiapatitten oluşur.

They come out to feed mostly at night.

Genellikle gece vakti avlanıyorlar.

A few dozen people, mostly dark-suited men,

Çoğunluğu siyah takımlı erkeklerden oluşan birkaç düzine insan,

Now for me, that was mostly good news.

Benim için bu iyi haber.

That was mostly funded by the European Union.

çoğunluğu Avrupa Birliği tarafından finanse edildi.

The atmosphere mostly consists of nitrogen and oxygen.

Atmosfer, çoğunlukla azot ve oksijenden oluşur.

His success was mostly due to good luck.

Onun başarısı çoğunlukla iyi şansa bağlıydı.

Mostly because Turkey was built by an authoritarian...

Böyle olmamasının sebebi Türkiye'nin bir otoriter tarafından kurulmuş olması.

Mostly likely, he's come back from the workshop.

Çok şanslı ki o imalathaneden dönmüş.

Because the Gender studies are mostly dominated by feminism.

Çünkü cinsiyet çalışmaları çoğunlukla feminizm tarafından domine ediliyordu.

I joined a team of mostly physicians and nurses,

Çoğunluğu doktor ve hemşirelerden oluşan bir takımdaydım

It is mostly men who will have more today,

erkekler günümüzde daha çok kazanıyorlar

Now these laws are mostly aimed at Central Americans

Şimdi, bu yasaların çoğu Orta Amerikalı kişileri

And yet, those activities are mostly invisible to us.

Ancak bunların çoğu bizlerin görebildiği olaylar değil.

But all of these are mostly invisible to us.

Ancak bunların büyük bölümü çoğunlukla bize görünmezdir.

Because it's mostly in the style of art film

çünkü daha çok sanat filmi tarzında

He enjoys wine sometimes, but mostly he drinks whisky.

O bazen şaraptan hoşlanır ama çoğunlukla viski içer.

This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.

- Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- Bu malzeme çoğunlukla hidrojen ve oksijenden oluşmaktadır.

But these are skills that they've learned mostly from textbooks,

Ancak bunlar, çoğunlukla ders kitaplarından öğrenilen beceriler

I mostly do not want to think about anything anymore.

Ben çoğunlukla artık herhangi bir şey hakkında düşünmek istemiyorum.

How much beer people drink depends mostly on the weather.

İnsanların ne kadar bira içtikleri havaya bağlıdır.

mostly, I heard from people who, in their own different way,

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

Orangutans are mostly killed by machete to death or burnt alive with petrol.

Orangutanlar çoğu zaman palayla öldürülüyor veya benzinle yakılıyor.

His personal office or cabinet, mostly skilled  civilian clerks who handled troop movements,  

Kişisel ofisi veya kabine, çoğunlukla asker hareketlerini yöneten yetenekli sivil katipler,

After all, he was a scientist, but mostly he liked dissecting innocent animals.

Sonuçta, o bir bilim adamıydı, ama çoğunlukla masum hayvanları parçalamayı severdi.

It was an impressive feat, but his mostly young conscripts were up against experienced,

Bu etkileyici bir başarıydı, ancak çoğunlukla genç askerler deneyimli,

This CIA report from 1980 details how the Iranian started helping groups, mostly Shia,

CIA'in 1980'deki konuyla ilgili raporunda, İran'ın, Irak, Afganistan ve Suudi Arabistan'daki yönetimleri devirmek için...

Tom eats mostly fruits and vegetables, and only eats meat about once a week.

Tom çoğunlukla meyve ve sebze yer ve sadece yaklaşık haftada bir kez et yer.

In 2002, Kanye West – known at the time mostly for his contributions to hip-hop

2002'de Kanye West hip-hop'a prodüktör olarak

Those who buy this comic book in our store are mostly junior high school students.

Mağazamızdan bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileridir.

All the skeletons had been beheaded, and analysis showed they were all male, they were mostly

Tüm iskeletlerin kafaları kesilmişti ve analizler onların hepsinin erkek olduğunu, çoğunlukla

A motel is like a hotel only much smaller and is used mostly by people traveling by automobile.

Bir motel, otel gibidir, yalnızca daha küçüktür ve çoğunlukla arabayla seyahat eden kişiler tarafından kullanılır.

Tom likes being on the beach mostly because it gives him an opportunity to practice making sand stoats.

Tom ona kum gelincikler yapmayı pratik yapmaya bir fırsat verdiği için çoğunlukla plajda olmayı seviyor.

Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range.

Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.