Translation of "Differences" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Differences" in a sentence and their turkish translations:

Small differences

Küçük farklılıklara

Understanding these differences,

Bu farkları,

Find the differences.

Farklılıkları bul.

There are differences.

Farklar var.

What are the differences?

Farklılıklar nelerdir?

We have our differences.

Bizim farklılıklarımız var.

There are minor differences.

Küçük farklılıklar var.

The differences are important.

Farklar önemlidir.

Differences are discussed frankly.

Farklar açıkça tartışılır.

We had our differences.

Bizim farklılıklarımız vardı.

Tom noticed several differences.

Tom birkaç farkı fark etti.

There were subtle differences.

İnce farklar vardı.

There are some differences.

Bazı farklılıklar var.

Significant differences were found.

Anlamlı farklılıklar bulundu.

The differences were substantial.

Farklar önemliydi.

We'll always have differences.

Her zaman farklılıklarımız olacak.

We've had our differences.

Farklılıklarımız oldu.

They ironed out their differences.

Onlar farklılıklarını giderdi.

Are there any obvious differences?

Herhangi belirgin farklılıklar var mı?

There are differences in usage.

Kullanımda farklılıklar var.

They did not notice minute differences.

Dakika farklarını fark etmediler.

Tom and I have our differences.

Tom'un ve benim farklılıklarımız var.

That model cannot erase cultural differences.

O model, kültürel farklılıkları silemez.

You can see the differences very easily.

Farkları çok kolay görebilirsin.

Striking differences existed between the two boys.

İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

There are noticeable differences between the two.

İkisinin arasında dikkate değer farklılıklar var.

They did not notice the small differences.

Onlar küçük farkları fark etmedi.

Sami and Layla put their differences aside.

Sami ve Leyla farklılıklarını bir kenara koydular.

differences that we have to take into account:

dikkate alınması gereken farklılıklar:

A musician can appreciate small differences in sounds.

Bir müzisyen seslerdeki küçük farkları anlayabilir.

The differences were minor, so I ignored them.

Farklar küçüktü, bu yüzden onları görmezden geldim.

There are subtle differences between the two things.

İki şey arasında ince farklar var.

There are subtle differences between the two pictures.

İki resim arasında ince farklar var.

Dice have differences in design in different cultures.

Zarlar farklı kültürlerde farklı şekillere sahiptir.

There are significant differences between those two countries.

Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.

Let us enrich ourselves with our mutual differences.

Karşılıklı farklılıklarımızla kendimizi zenginleştirelim.

There are more similarities than differences between us.

Aramızda farklılıklardan daha fazla benzerlikler var.

I keep bumping into gender differences everywhere I go!

Toplumsal cinsiyet ayrımları nereye gitsem karşıma çıkıyor.

There are several important differences between you and him.

Senin ve onun arasında birkaç önemli farklılık var.

What are the differences between African and Asian elephants?

Afrika ve Asya filleri arasındaki farklar nedir?

Differences of opinion are inevitable in a collaborative project.

Görüş farklılıkları işbirlikçi projede kaçınılmazdır.

The name of the game is "Find ten differences".

Oyunun adı "on farkı bul"

Every now and then they clash over their differences.

Onlar ara sıra farkları üzerinde tartışırlar.

We must put our differences aside and band together.

Biz farklılıklarımızı bir kenara ve grubumuzu bir arada koymalıyız.

And we found absolutely no differences between men and women

ve kadınlarla erkekler arasında kesinlikle hiçbir farklılık bulamadık,

There are some differences between British English and American English.

Britanya İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklar vardır.

I suggest we forget our differences and try to cooperate.

Farklılıklarımızı unutmayı ve iş birliği yapmayı denemeyi öneriyorum.

The differences in gravity across Earth are called gravity anomalies.

Dünya'da genelindeki yerçekimi farklılıklarına yerçekimi anomalileri denir.

Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.

Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.

The differences in quality between the two butchers was amazing.

İki kasap arasındaki kalite farkları şaşırtıcıydı.

In spite of their various differences, Joan and Ann are friends.

Çeşitli farklarına rağmen Joan ve Ann arkadaşlar.

A satellite has to operate in space within massive temperature differences.

Bir uydu uzayda büyük sıcaklık farklılıkları içinde çalışmak zorundadır.

There are still many cultural differences between East and West Germany.

Doğu ve Batı Almanya arasında hala çok kültürel farklar var.

We have to consider the problem in the light of cultural differences.

Biz problemi kültürel farklılıklar ışığında düşünmek zorundayız.

I know I'm going to keep bumping into additional differences on this journey,

Hayatta böyle olmayan erkeklerle de karşılaşmak var,

Let's look at the technical differences between the giant wave and the tsunami

dev dalga ile tsunami arasındaki teknik olarak farklılıklara bir de şu açıdan bakalım

There are big differences in broadband speed and quality from country to country.

Geniş bant hızında ve kalitesinde ülkeden ülkeye büyük farklılıklar vardır.

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.

İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

I don't see any differences between the approaches of Esperantists and of Jehovah's Witnesses.

Esperantistlerin ve Yehova Şahitlerinin yaklaşımları arasındaki herhangi bir farklılık görmüyorum.

What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?

Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?

The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.

Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.

- You can see the difference very easily.
- You'll be able to see the difference very easily.
- You can see the differences very easily.
- You'll be able to see the differences very easily.

Farkları çok kolay bir şekilde görebileceksin.

A bitter rival since a falling out in  Egypt, but they put their differences aside.

olan Mareşal Murat'la yakın çalışmak zorunda kaldı

As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.

Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.

It is not sufficient to describe the differences in attitude between these two ethnic groups.

Bu iki etnik grup arasındaki tutum farklılıklarını tanımlamak yeterli değildir.

But that's when you see the subtle differences. And that's when you get to know the wild.

Ama ince farkları ancak öyle görebiliyorsun. Vahşi doğayı işte o zaman tanıyorsun.

- You'll be able to see the difference very easily.
- You'll be able to see the differences very easily.

Farkı çok kolay bir şekilde görebileceksin.

Although most of the content and thought has not been dependent on any language, when focusing on Japanese, differences in syntactic structures or the fact that individual words are not written separately and distinctly then requires several points of consideration.

İçerik ve düşüncenin çoğu herhangi bir dile bağımlı olmasına rağmen, Japoncaya odaklanırken, cümle yapısındaki farklar ya da bireysel kelimelerin ayrı ve açıkça yazılmamaları gerçeği o zaman düşünce hakkında birkaç nokta gerektirir.