Examples of using "Density" in a sentence and their turkish translations:
Japonya yüksek bir nüfus yoğunluğuna sahip.
Norveç'in çok düşük bir nüfus yoğunluğu var.
Dünya'nın başka yerinde bu kadar yoğun pars nüfusu yok.
Suyun yoğunluğu sıcaklığa göre değişir.
New York'un yoğunluğu nedir?
En küçük devletin nüfus yoğunluğu nedir?
Soğuk su, sıcak sudan daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir.
Turunçgil meyve: kaya gibi, elmas sertliğinde misket limonları.
Dünyanın en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip ülkesi nedir?
Manyetosferin içinde, uzay plazmasının yoğunluğu (elektronlar ve iyonlar gibi yüklü parçacıklar), güneş rüzgarının hüküm sürdüğü dışarıdaki plazmadan çok daha düşüktür. Manyetopoz adı verilen sınır, iki farklı yoğunluk bölgesi farklı hızlarda hareket ettiğinde kararsız hale gelir.
Etkisi önemli belirleyiciler alandaki yazarlar ya da makalelerin sayısı değil daha ziyade atıf yoğunluğu ve edebiyat yaş göstergesiydi.