Translation of "Burning" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Burning" in a sentence and their turkish translations:

Something's burning.

Bir şey yanıyor.

- We aren't burning anything.
- We're not burning anything.

Biz hiçbir şey yakmıyoruz.

There's something burning.

Yanan bir şey var.

Rome is burning.

Roma yanıyor.

- The campfire is still burning.
- The fire is still burning.

Yangın hala yanıyor.

The coal is burning.

Kömür yanıyor.

I smell something burning.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

My eyes keep burning.

- Gözlerim yanmaya devam ediyor.
- Gözlerim yanıp duruyor.

The forest is burning.

Orman yanıyor.

The bush is burning.

Çalı yanıyor.

The houses are burning.

Evler yanıyor.

My eyes are burning.

Gözlerim yanıyor.

I think something's burning.

Sanırım bir şey yanıyor.

The tree is burning.

Ağaç yanıyor.

I'm burning up here.

Burada alev alev yanıyorum.

Several candles were burning.

Birkaç mum yanıyordu.

The skyscraper is burning.

Gökdelen yanıyor.

We aren't burning anything.

Biz hiçbir şey yakmıyoruz.

The Amazon is burning.

Amazon ormanları yanıyor.

I'm burning my bridges.

Köprüleri yakıyorum.

- It smells like something's burning.
- It smells like something is burning.

Bu bir şeyin yanması gibi kokuyor.

Yes, they're still burning coal.

Evet, hala kömür yakıyorlar.

The fire was burning brightly.

Ateş parlak bir şekilde yanıyordu.

The fire is burning furiously.

Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.

Please keep the fire burning.

Lütfen ateşi yanık bırakın.

He is burning with anger.

O öfke ile yanıyor.

He was burning with fever.

O ateşle yanıyordu.

She was burning with jealousy.

O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.

She was burning with anger.

O, öfkeden yanıyordu.

The campfire is still burning.

Kamp ateşi hâlâ yanıyor.

Look! The book is burning.

Bak! Kitap yanıyor.

We kept the fire burning.

Biz ateşin yanmasını sürdürdük.

Six of them are burning.

Onlardan altısı yanıyor.

The sand is burning hot.

Kum sıcaktan yanıyor.

Do you smell something burning?

Yanan bir şey kokusu alıyor musun?

Do you smell rubber burning?

Yanan lastik kokusunu alıyor musun?

I smell something burning, Mother.

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, Anne.

Tom went to Burning Man.

- Tom, Burning Man festivaline gitti.
- Tom, Yanan Adam festivaline gitti.

I saw the building burning.

- Binanın yandığını gördüm.
- Binayı yanarken gördüm.

The lamp was still burning.

Lamba hala yanıyordu.

The car is burning oil.

Araba yağ yakıyor.

- I thought I smelled something burning.
- I thought that I smelled something burning.

- Yanık kokusu olduğunu sanmıştım.
- Yanık kokusu aldığımı düşünmüştüm.
- Burnuma yanık kokusu geldiğini sandım.

He was burning with his anger.

O öfkeden köpürüyordu.

The sailors abandoned the burning ship.

Denizciler yanan gemiyi terk ettiler.

He was burning to go home.

O eve gitmeyi çok istiyordu.

Why are you burning these pictures?

Neden bu resimleri yakıyorsun?

She is probably burning in hell.

O galiba cehennemde yanıyor.

Isn't something burning in the kitchen?

Mutfakta bir şey yanmıyor mu?

I think I smell something burning.

Sanırım yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

Is the warrior burning the house?

Savaşçı evi yakıyor mu?

Why are you burning this photo?

Neden Bu fotoğrafı yakıyorsun?

I have a burning pain here.

Burada yanan bir ağrım var.

Why is she burning her novel?

O neden romanını yakıyor?

Sami's house was burning very fiercely.

Sami'nin evi şiddetle yanıyordu.

Stop burning incense! I have asthma.

Tütsü yakmayı bırak! Astımım var.

Some hibernate, their bodies burning minimal energy.

Bazısı kış uykusuna yatarak asgari enerji harcıyor.

From activities such as burning fossil fuels

toprağı kullanma biçimimiz

The fireman rushed into the burning house.

İtfaiyeci yanan eve doğru koştu.

The lights have been burning all night.

Işıklar bütün gece yanıyordu.

The firemen rushed into the burning house.

İtfaiyeciler yanan eve doğru koştu.

I smell something burning in the kitchen.

Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu alıyorum.

The burning building was about to collapse.

Yanan bina çökmek üzereydi.

I think I am burning with fever.

- Ateşle yanıyorum sanırım.
- Çok yüksek ateşim olduğunu düşünüyorum.

Tom ran out of the burning house.

Tom yanan evden kaçtı.

The coal in the stove is burning.

Sobadaki kömür yanıyor.

Sami's house is burning down right now.

Sami'nin evi şu anda yanıyor.

So that when we stop burning fossil fuels,

fosil yakıtları kullanmayı kestiğimizde

She felt burning pain, agonizing in its intensity.

Yakıcı bir acı hissetti, kıvrandıracak şiddetteydi.

Burning the world for two grams of oil

İki gram petrol için dünyayı yakanlar

We have a feeling between tickling and burning

gıdıklanma ile can yanması arasında bir his yaşarız

The child was rescued from a burning house.

Çocuk, yanan bir evden kurtuldu.

He was burning the candle at both ends.

O, gece gündüz çalışıyordu.

Someone left a burning cigarette on the table.

Birisi masanın üstünde yanan bir sigara bıraktı.

There was a light burning in the window.

Pencerede yanan bir ışık vardı.

Tom pulled Mary out of the burning car.

Tom yanan arabadan Mary'yi çıkardı.

Our house is burning and we look elsewhere.

Evimiz yanıyor ve biz başka bir yere bakıyoruz.

He rescued the child from the burning house.

Yanan evden çocuğu kurtardı.

Tom carried two children from the burning house.

Tom yanan evden iki çocuk taşıdı.

Tom rescued the children from the burning house.

Tom, çocukları yanan evden kurtardı.

The Amazon rainforest is burning at record rates.

Amazon yağmur ormanları rekor seviyede yanıyor.

Nero looked at Rome while it was burning.

Nero Roma yanarken Roma'ya baktı.

The candles on the Christmas tree are burning.

Noel ağacındaki mumlar yanıyor.

Tom got in a burning car and burned.

Tom yanan bir arabaya bindi ve yandı.

Don't you smell something burning in the kitchen?

Mutfakta yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?

Tom rescued Mary's dog from the burning house.

Tom yanan evden Mary'nin köpeğini kurtardı.

The hot water bottle is burning my leg.

Sıcak su şişesi bacağımı yakıyor.

But we say that; the sun is burning today

ama şöyle diyoruz; bugün güneş çok yakıcı yahu

Don't you smell something burning in the next room?

Yan odada yanan bir şeyin kokusunu almıyor musun?

The gardener is burning dead leaves in the backyard.

Bahçıvan bahçesinde dökülmüş yaprakları yakıyor.

- The house is on fire!
- The house is burning!

Ev yanıyor!

Tom said that he thought he smelled something burning.

Tom yanan bir şeyin kokusunu aldığını düşündüğünü söyledi.

Sparks rained on the street from the burning house.

Yanan evden caddeye kıvılcımlar yağdı.

My data-burning software is showing an error message.

Benim veri yazma yazılımım bir hata mesajı gösteriyor.

People came running out of the burning building, screaming.

İnsanlar çığlık atarak yanan binadan koşarak dışarıya çıktı.

Tom was able to escape from the burning plane.

Tom yanan uçaktan kaçabildi.

- The house is on fire.
- The house is burning.

Ev yanıyor.