Examples of using "Bow" in a sentence and their turkish translations:
Yayım nerede?
Bana yayını ver.
Bu yayı çekerseniz
Ben bir yay hakkında rüya gördüm.
Bir papyon bağlayabilir misin?
Yayla avlanma sezonu bugün açılıyor.
Kız uygunsuz bir selamlama yaptı.
Çocuk beni başıyla selamladı.
Tom papyonunu söktü.
Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.
Ayağa kalk ve başla selamla.
Yeni lidere boyun eğin.
- Yeni hükümdara boyun eğin.
- Yeni hükümdara diz çökün.
Rüyamda bir yay gördüm.
O bana nazik bir şekilde selam verdi.
O her gün papyon takıyor.
Köpek ne diyor? Hav hav.
Tom papyon ayarları ile oynuyor.
Yerli Amerikalılar ok ve yayla savaştılar.
Heracles'in yayını geri almalıyız.
Sen hiç papyon taktın mı?
Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.
Öğretmenini kibarca selamladı.
Ona boyun eğmek istemiyorum.
Bir papyonu nasıl bağlayacağımı unuttum.
Papyon ona savurgan bir hava verir.
Tom izleyicilere gülümsedi ve eğilerek selam verdi.
Küçük kız beni başıyla kibarca selamladı.
O Bow çanlarının sesiyle birlikte doğdu.
Şapkasını çıkardı ve kibarca selamladı.
Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
Yayım yoksa keman çalamam.
Hayat bir yayla bağlı değildir ama o hâlâ bir hediyedir.
Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
Japonya'da birisiyle karşılaştığında eğilmek kibarlıktır.
Japonlar saygı belirtisi olarak her zaman eğilmezler.
Qutuz'un Hülagüye mesajı geri dönüşsüzdü.-Memlükler işgalciye boyun eğmeyecekti.
Bulutlarda ne zaman yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli antlaşmayı anımsayacağım.
Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse, sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.
Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: "Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak: Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak."