Translation of "Hoorde" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Hoorde" in a sentence and their turkish translations:

- Ik hoorde jou.
- Ik hoorde jullie.
- Ik hoorde u.

Seni duydum.

En ik hoorde,

Ve şunu duydum,

Hoorde je iets?

Bir şey duydun mu?

Ik hoorde stemmen.

Sesler duydum.

Tom hoorde iets.

Tom bir şey duydu.

Ik hoorde alles.

Her şeyi duydum.

Dat hoorde ik.

Onu duydum.

Hij hoorde voetstappen.

O, ayak sesleri duydu.

- Ik hoorde je niet binnenkomen.
- Ik hoorde u niet binnenkomen.

İçeri girdiğini duymadım.

Ik hoorde je niet.

Ben seni duymadım.

Tom hoorde het geluid.

Tom sesi duydu.

Tom hoorde het lawaai.

Tom gürültüyü duydu.

Hoorde je dat geluid?

O sesi duydun mu?

Ik hoorde een explosie.

Bir patlama duydum.

Ik hoorde haar zingen.

Onun şarkı söylediğini duydum.

Ik hoorde je zingen.

Seni şarkı söylerken duydum.

Ik hoorde drie explosies.

Üç tane patlama duydum.

Tom hoorde buiten iets.

Tom dışarıda bir şey duydu.

Je hoorde te wachten.

Beklemen gerekiyordu.

Ze hoorde hem huilen.

Onun çığlık attığını duydu.

Tom hoorde Maria zingen.

Tom Mary'nin şarkı söylediğini duydu.

Hij hoorde de hond blaffen.

Köpeğin havladığını duydu.

Ik hoorde de telefoon rinkelen.

- Telefonun çaldığını duydum.
- Ben telefonun çaldığını duydum.

Ik hoorde net iemand roepen.

Sadece birinin bağırdığını duydum.

Wat hoorde er te gebeuren?

Ne olması gerekiyordu?

Ik hoorde een vrouw schreeuwen.

Bir kadının çığlık attığını duydum.

Je hoorde er te zijn.

Orada olman gerekiyordu.

Tom hoorde voetstappen achter zich.

Tom arkasından ayak sesleri duydu.

- Ik hoorde een klopje op de deur.
- Ik hoorde iemand op de deur kloppen.

Kapıda bir vurma sesi duydum.

Ik hoorde de kinderen samen zingen.

Çocukların beraberce şarkı söylediklerini duydum.

Ik dacht dat ik u hoorde.

Seni duyduğumu düşündüm.

Ik hoorde mijn ouders gisteravond fluisteren.

Dün akşam, annemle babamın fısıldaştıklarını duydum.

Ik hoorde dat je terug was.

Geri döndüğünü duydum.

Hoorde je niet wat Tom zei?

Tom'un söylediğini duymadın mı?

Tom deed alsof hij niets hoorde.

Tom hiçbir şey duymamış gibi davranıyordu.

Tom hoorde Maria de deur openen.

Tom Mary'nin kapıyı açtığını duydu.

Hij hoorde een schreeuw om hulp.

Bir yardım çağrısı duydu.

Ik hoorde enkele mensen kerstliedjes zingen.

Bazı insanların Noel şarkıları söylediğini duydum.

Ik hoorde Tom in de keuken.

Tom'u mutfakta duydum.

Ik hoorde ze mijn naam roepen.

İsmimin çağrıldığını duydum.

Ik hoorde een geluid in de slaapkamer.

Yatak odasında bir gürültü duydum.

Ze deed alsof ze me niet hoorde.

O beni duymamış gibi davrandı.

Ze kwam hierheen zodra ze het hoorde.

O, onu duyar duymaz buraya geldi.

Hoorde je wat er vannacht gebeurd is?

Dün gece ne olduğunu duydun mu?

- Ik hoorde iets.
- Ik heb iets gehoord.

Bir şey duydum.

Ze deed of ze hem niet hoorde.

Onu duymamış gibi davrandı.

Ik hoorde het in de verte donderen.

Uzakta gök gürlediğini duydum.

- Ik heb alles gehoord.
- Ik hoorde alles.

Her şeyi duydum.

Hij hoorde een geluid uit de keuken.

O, mutfaktan bir gürültü duydu.

Hij hoorde het nieuws op de radio.

Haberi radyoda duydu.

Ik vertel je alleen wat ik hoorde.

Sana sadece duyduğumu söylüyorum.

Ik deed alsof ik het niet hoorde.

Ben duymamış gibi davrandım.

Tom hoorde Mary in de les snurken.

Tom Mary'nin sınıfta horladığını duydu.

Sami hoorde dat de Koran gereciteerd werd.

- Sami Kuran sesi duydu.
- Sami Kuran okunduğunu duydu.

Ik hoorde iemand op de deur kloppen.

Kapıda bir vurma sesi duydum.

De Uruguayaanse dictatuur hoorde bij het 'Plan Cóndor'...

Uruguay'daki diktatörlük "Cóndor Planı"nın parçasıydı.

Hoorde je niet dat je naam genoemd werd?

İsminin söylendiğini duymadın mı?

Hij deed alsof hij zijn baas niet hoorde.

Patronunu duymuyormuş gibi yaptı.

Ze werd bleek toen ze het nieuws hoorde.

Haberi duyduğunda benzi sarardı.

Ik hoorde dat je een mooie stem hebt.

Güzel bir sesin olduğunu duydum.

Toen hij het nieuws hoorde, werd hij bleek.

Haberi duyduğunda solgunlaştı.

Ik antwoordde automatisch toen ik mijn naam hoorde.

Adımı duyduğumda otomatikman cevap verdim.

Ik hoorde iemand op straat mijn naam roepen.

Caddedeki biri tarafından adımın çağrıldığını duydum.

Ik was opgelucht toen ik het bericht hoorde.

Ben mesajı duyunca rahatladım.

Ik hoorde een kreet en daarna een botsing.

Bir çığlık ve sonra bir kaza duydum.

Toen ze het nieuws hoorde begon ze te wenen.

Haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.

Ik hoorde dat Tom een ​​nieuwe snowboard wil kopen.

Tom'un yeni bir kar kaykayı almak istediğini duydum.

Ze raakte in paniek toen ze de politie hoorde.

Polisi duyunca paniğe kapıldı.

Hij trok wit weg toen hij het nieuws hoorde.

Haberi aldığı için beti benzi attı.

Volgens mij hoorde ik de stem van een man.

Bir erkek sesi duyduğumu düşünüyorum.

Ik hoorde dat hij sinds vorige maand ziek is.

Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum.

- Ze hoorde hem zingen.
- Ze heeft hem horen zingen.

Onun şarkı söylemesini duydu.

Sami huilde toen hij Layla de shahada hoorde uitspreken.

Sami Leyla'nın kelimeişehadet getirdiğini duyunca ağladı.

Ik hoorde dat Tom terugkwam naar Boston voor Kerstmis.

Tom'un noel için Boston'a geri geldiğini duydum.

Ik hoorde hem net achter me door het woud breken.

Tam arkamda koşuşunu duyuyordum.

hoorde ik niet meer bij de wereld van de zieken.

açık bir şekilde hastaların krallığına ait değildim artık.

Toen ik er was, hoorde ik van de Onagawa-kerncentrale,

Oradayken, Onagawa nükleer santralinden de haberim oldu.

Ik was verwonderd wanneer ik hoorde wat er gebeurd was.

- Neler olduğunu duyunca hayret ettim.
- Ne olduğunu duyduğumda şaşırdım.

Toen hij het lawaai hoorde begon mijn broer te huilen.

Erkek kardeşim gürültü duyduğunda ağlamaya başladı.

Hij hoorde een vreemd geluid, dus hij sprong uit bed.

O tuhaf bir gürültü duydu, bu yüzden yataktan dışarı fırladı.

Toen ze het verschrikkelijke nieuws hoorde, viel ze in zwijm.

Kötü haberi duyunca bayıldı.

Toen ze het nieuws hoorde, barstte ze in tranen uit.

O, haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.

Ik hoorde iemand mijn naam roepen in de volle bus.

Kalabalık otobüste birinin adımı seslendiğini duydum.

Toen hij de grap hoorde, barstte hij in lachen uit.

O, fıkrayı duyunca kahkahaya boğuldu.

Toen ik voor het eerst het geluid van dit instrument hoorde,

Bu çalgının sesini ilk duyduğumda

En ik hoorde het de hele tijd grommen en me bijten.

ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.

Omdat ik niet van hem hoorde, schreef ik hem opnieuw aan.

Ondan haber almadığım için ona yine yazdım.

Ik kon mijn oren nauwelijks geloven toen ik het nieuws hoorde.

Ben haberi duyduğumda neredeyse kulaklarıma inanamadım.