Translation of "‫عادة" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "‫عادة" in a sentence and their turkish translations:

عادة يجيبون،

cevap genellikle şöyle,

كل عادة

her zaman olduğu gibi

عادة عندما نمرض

Hasta olduğumuz zaman

التدخين عادة سيئة.

Sigara içmek kötü bir alışkanlık.

عادة ما أراه.

Ben sık sık onu görürüm.

عادة، هذا ما يقولوه،

Genelde söyledikler şey,

آخر عادة سأتحدث عنها

Bahsedeceğim son alışkanlık, saldırganların dışarı çıkıp

عادة يمتص عصير الفاكهة

meyvenin genellikle suyunu emer

عادة ما يبتسم دُرايمُن.

- Doraemon sık sık gülümser.
- Doraemon çoğunlukla gülümser.

عادة ما أغسل الصحون.

Genellikle bulaşıkları yıkarım.

عادة ما يقع الأطفال.

Bebekler çoğunlukla düşerler.

يصاحب البرق الرعد عادة.

Şimşek genellikle gök gürültüsüne eşlik eder.

- عادة ما يصلّي سامي في الجماعة.
- عادة ما يحضر سامي صلاة الجماعة.

Sami namazlarını genellikle cemaatle kılar.

لأنها تحصل على عادة سيئة

çünkü kötü alışkanlık edinir

عادة إذا أخبرك صديق بذلك

normalde bunu size bir arkadaşınız söylese

عادة ما تكره القطط الكلاب.

Kediler genellikle köpeklerden nefret ediyor.

عادة ما أتمشى كل صباح.

Ben genellikle her sabah yürüyüş yaparım.

عادة ما يذكر مقولات لشيكسبير.

O sık sık Shakespeare'den alıntı yapar.

عادة لا يظهر توم مشاعره.

Tom genellikle duygularını göstermez.

هل تذهب عادة إلى المطاعم؟

Restorana çok sık gider misin?

- عادة ما كنا نذهب معا لصيد السمك.
- عادة ما كنت أصاحبه لصيد السمك.

Ben sık sık onunla balık tutmaya gittim.

لديهم عادة تقييم الأوضاع بشكل واقعي،

Gerçekçi bir şekilde değerlendirme,

الغيبوبة التي عادة ما يتركها وراءه

genellikle arkasında bıraktığı koma

عادة ما يذهب بيل إلى الحديقة.

Bill sık sık parka gider.

عادة ما يستلقي على السرير للقراءة.

O sık sık yatakta yatar ve okur.

عادة ما يذهب توم للتبضع وحده.

Tom çoğunlukla tek başına alışverişe gider.

عادة ما يستلقي كلبي على العشب.

Köpeğim sık sık çimene uzanır.

لكن بعد تكوين عادة استخدام المواد الإباحيّة..

Pornoyu alışkanlık haline getirdikten sonra...

وبعد أسبوعين، عادة حالتها العاطفية إلى طبيعتها

İki hafta sonra duygusal durumu normale döndü

عادة ما يحاول عقلك فك شفرة الكلمات

Çoğunlukla beyniniz kelimeleri deşifre etmeye çalışır,

عادة ما تتجنب الحديث معه في السياسة.

birisiyle iletişime geçmek için çaba gösterin.

عادة ما تخلد إلى السرير الساعة التاسعة.

O, genellikle dokuzda yatmaya gider.

هو لديه عادة أن يمشي كل صباح.

- O her sabah yürümeyi kural olarak benimsemiştir.
- O, her sabah bir yürüyüşü kural olarak benimsemiştir.

هذا هو الوقت الذي يصل فيه عادة.

Bu onun normal geldiği zamandır.

سامي عادة ما ينشر الفيديوهات على اليوتوب.

Sami, Youtube'da düzenli olarak video yayınlıyor.

عادة لأن الناس الذين قابلتهم هكذا دائما خذلوني،

Genelde böyle tanıştığım insanlar beni hep hayal kırıklığına uğrattıkları için,

‫عادة ما تكون فكرة طيبة أن تعلّّم مسارك.‬

Çoğu zaman geldiğiniz yolu işaretlemek de iyi bir fikirdir.

‫لأن النباتات الخضراء ‬ ‫عادة ما تعني وجود موارد.‬

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

عادة سيئة؛ ألم تكن سيجارة وكحول من الشارع؟

kötü alışkanlık; sokaktan edineceği sigara ve alkol değil miydi?

ارتدى سامي الملابس التي عادة ما يرتديها للعمل.

Sami düzenli iş elbiselerini giydi.

‫عادة ما أتوتر قليلاً من وضع يدي في حفرة.‬

Elimi bir deliğe sokarken her zaman biraz gerilirim.

المواد التي كانت عادة مقاومة للحريق تنفجر في اللهب.

normalde yangına dayanıklı malzemeler bile alev haline geldi.

أنا عادة ما أذهب للمدرسة من الإثنين إلى الجمعة.

Ben genellikle pazartesiden cumaya kadar okula giderim.

عادة، ليس عندي وقت كاف لتناول وجبة غداء كبيرة

Genellikle büyük bir öğle yemeği yemek için zamanım yok.

عادة ما يكون الأطفال ماهرين جداً في تعلم اللغات.

Çocuklar genellikle yabancı dil öğrenme konusunda çok iyidirler.

الأشخاص الذين لا ينامون جيدًا سيحاولون عادة النوم لفترة أطول.

Düşük kaliteli uykusu olan kişiler daha uzun süre uyumaya çalışırlar,

ليس من عادة جمال أن يختفي بدون أن يقول شيئا.

Jamal için hiçbir şey söylemeden kayıp olmak alışılmadıktır.

عادة ما يصلّي سامي صلاة العشاء قبيل ذهابه إلى النّوم.

Sami yatsı namazını genellikle yatmadan hemen önce kılar.

لذلك من أجل المناورة والهجوم ، عادة الكتائب شكلت "عمود من الانقسامات".

Manevra ve saldırı için, birlikler genelde sütun formasyonunu alırdı.

‫تعلمت في الغابة‬ ‫أنه عادة ما تكون الأشياء الصغيرة‬ ‫هي الأكثر فتكاً.‬

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

‫الحيوانات التي كانت تحتمي به من حر النهار،‬ ‫تخرج عادة في الليل.‬

Günün sıcağından kaçıp sığınan hayvanların çoğu, geceleri dışarı çıkar.

عادة ، إذا كتبت هذا في محرك البحث ، فيجب أن تكون النتيجة ضائعة

Normalde arama motor'una bunu yazdığınız da cevapsız bir sonuç olması gerekiyor

‫عادة ما يكون هذا أفضل كثيراً من محاولة صيد‬ ‫فرائس كبيرة في الغابة.‬

Ormanda büyük avların peşinde koşmaktan çoğu zaman iyidir.

‫عادة ما تكون الوسيلة الجيدة ‬ ‫لجعل هذه الرتيلاء تتحرك‬ ‫هي أن تنفخ فيها بخفة.‬

Çoğu zaman bu tarantulaları hareket ettirmenin yolu nazikçe üzerine doğru üflemektir.