Translation of "يستطع" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "يستطع" in a sentence and their turkish translations:

لم يستطع أن يتحدث

Konuşamıyordu.

لأنه لم يستطع تمريرها.

çünkü deneyimini başkalarına aktaramadı.

لم يستطع الحصول على الوظيفة.

O, işi alamadı.

لم يعد يستطع المشي دون مساعدة

Artık yardım olmadan yürüyemiyordu.

لم يستطع دخول هذا البلد لسنوات

yıllarca girememişti bu ülkeye

كان فقيراً ولم يستطع شراء المعطف.

O, fakirdi ve bir ceket satın alamadı.

لم يستطع توم أن يمنع دموعه.

Tom gözyaşlarını tutamadı.

لم يستطع هؤلاء الخبراء إيجاد أي مثال

Uzmanlar, polis ağı dragnet gözetiminin güvenliği artırdığına --

هذه المرة لم يستطع الفيلق الثالث اختراقه ،

Bu kez Üçüncü Kolordu geçemedi,

كان أيضًا تحفة فنية لكنه لم يستطع البقاء

o da bir şaheserdi fakat ayakta kalamadı

لم يستطع حتى إنهاء بعض المشاريع التي بدأها

Bazı başladığı projeleri bitiremedi bile

‫لم يستطع عقلي التعامل مع كل تلك الأمور.‬

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

لم يستطع أن يجعل نفسه تطلق على الأيِّل.

Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.

- لم يستطع فهم الجملة.
- لم يفهم معنى الجملة.

O, cümleyi anlayamadı.

اشتكي توم من أنه لم يستطع إيجاد وظيفة

Tom bir iş bulamadığından şikayetçi oldu.

لم يستطع الفتى أن يجد طريق الخروج من المتاهة.

Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.

لقد حاول أن يجعل زوجته سعيدة لكنه لم يستطع.

Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat edemedi.

إنهُ لم يستطع أن ينتظر ليجرب لوح ركوب الأمواج.

Yeni sörf tahtasını denemek için sabırsızlanıyordu.

لكنه لم يستطع إخفاء ازدرائه للأرستقراطيين العائدين الذين عاملوا عائلته

Ancak ailesini küçümseyen geri dönen aristokratları hor görmesini gizleyemedi

لم يستطع صدربعل فعل شيء سوى مشاهدة الرومان وهم يتابعون أسطوله

Hasdrubal bu esnada filosunu azimle kovalamakta olan Romalıları izleyebiliyor.

لم يهتم احد أنه لم يستطع أن يتكلم أو يعبر عن نفسه

Vahşi bir hayvan ve etiketlenmiş bir kötü gibi yakalanmadan önce

لذا لم يستطع حارس الشاطيء في الواقع أن يرى أو يسمع معاناتي.

Bu yüzden cankurtaran beni ne görebilmiş ne de duyabilmişti.

اطلس لم يستطع ان يكون متفائلاً. عندما اكد ان مياه الجليد ستتدفق

Atlas iyimser olamazdı. Buzlu suyun denizlere ve okyanuslara

لم يستطع التفكير في ما يجب أن يقدمه لها في عيد ميلادها.

Ona doğum gününde ne alması gerektiğini bilemedi.

لقد دمر الجيش الثاني التابع لـ Bagration في Saltanovka ، لكنه لم يستطع منعه من

Saltanovka'da Bagration'ın İkinci Ordusu'na saldırdı, ancak kaçışını engelleyemedi

لكن في المعركة ، لم يستطع كسر خطوطهم ، ولا منعهم من الهروب عن طريق البحر.

Ancak savaşta ne onların hatlarını kıramadı ne de deniz yoluyla kaçmalarına engel oldu.

أنه لم يستطع أن يقضي الشتاء في الوادي، لأنه لن يستطيع الحفاظ على جيشه حتى الربيع.

...onun kışı vadide geçiremeyeceğiydi, bahara kadar dahi ordusunu dayandıramadı.