Examples of using "يستطع" in a sentence and their turkish translations:
Konuşamıyordu.
çünkü deneyimini başkalarına aktaramadı.
O, işi alamadı.
Artık yardım olmadan yürüyemiyordu.
yıllarca girememişti bu ülkeye
O, fakirdi ve bir ceket satın alamadı.
Tom gözyaşlarını tutamadı.
Uzmanlar, polis ağı dragnet gözetiminin güvenliği artırdığına --
Bu kez Üçüncü Kolordu geçemedi,
o da bir şaheserdi fakat ayakta kalamadı
Bazı başladığı projeleri bitiremedi bile
Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.
Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.
O, cümleyi anlayamadı.
Tom bir iş bulamadığından şikayetçi oldu.
Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat edemedi.
Yeni sörf tahtasını denemek için sabırsızlanıyordu.
Ancak ailesini küçümseyen geri dönen aristokratları hor görmesini gizleyemedi
Hasdrubal bu esnada filosunu azimle kovalamakta olan Romalıları izleyebiliyor.
Vahşi bir hayvan ve etiketlenmiş bir kötü gibi yakalanmadan önce
Bu yüzden cankurtaran beni ne görebilmiş ne de duyabilmişti.
Atlas iyimser olamazdı. Buzlu suyun denizlere ve okyanuslara
Ona doğum gününde ne alması gerektiğini bilemedi.
Saltanovka'da Bagration'ın İkinci Ordusu'na saldırdı, ancak kaçışını engelleyemedi
Ancak savaşta ne onların hatlarını kıramadı ne de deniz yoluyla kaçmalarına engel oldu.
...onun kışı vadide geçiremeyeceğiydi, bahara kadar dahi ordusunu dayandıramadı.