Translation of "ولم" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "ولم" in a sentence and their turkish translations:

ولم أستسلم،

Bırakamazdım

ولم يكن مخطئاً.

Haksız da değildi.

استقلت، ولم أستقل.

Bıraktım, bırakmadım.

ولم يكن أنا.

O ben değildim.

ولم تتعمد إيذائي.

Kalbinde hiç kötülük yoktu.

‫ولم يُصوّر قط.‬

Kameraya da hiç alınmamıştır.

ولم أكن لوحدي.

Ve yalnız değildim.

ولم أعرها اهتماماً حقاً.

ve dikkat bile etmiyordum bu konuya.

ولم تكن العملية خياراً،

Ameliyat bir seçenek değildi

ولم يكن مستعداً للوداع.

ve vedalaşmaya hazır olmamasından kaynaklanıyordu.

‫ولم يتوقف الأمر هناك.‬

Ve bununla da kalmadı.

ولم أكن سأفعل ذلك،

Bunu yapmayacaktım,

ولم أنتمي للمكان أبدًا.

ve oraya ait değildim.

ولم أره لمدة ستة أعوام."

öğretmenimin bilmesini istiyorum."

ولم تكن أكبرمخاوف أمي وخالاتي

Annemin, teyzemin en büyük endişesi

ولم تقلل من قيمة نفسها.

ve kendini hiç değersiz görmemişti.

ولم يقل المدير التنفيذي شيئاً.

yönetici bir şey demez.

ولم أنسى تلك الحادثة أبداً.

Bu olayı asla unutmadım.

ولم يسمع عنها أحد قط !

ve hiç kimse böyle bir şey duymamıştı.

ولم نعي لتلك المخاطر جيدا.

ve bu riskleri ciddiye alırız.

ولم يهتموا كثيرًا بمستقبل بلادنا.

çok az önemseyen diasporadakilerle tanıştım.

ولم يتكيف الغرب أو يتأقلم

ve Batı değişmedi ve uyum sağlayamadı.

ولم تنزلق، ولذلك لم أمت،

kaymadım, yani ölmedim

ولم يرد ذكرها في الإسلام

ve İslamiyette buna yer verilmediğidir

‫ولم تعد إلى ذلك الوكر.‬

O yuvaya bir daha dönmedi.

‫ولم تعد تأكل أو تصطاد.‬

Artık beslenme veya avlanma yoktu.

ولم يكن لدي حينها أدنى فكرة.

ve bunu hiç bilmiyordum.

ولم تكن حينئذ أية نباتات مزهرة،

etrafta hiç çiçekli bitki yoktu,

ولم أتمكن من أن أُوجّه نفسي.

ve doğrulamadım.

ولم أستطع تصديق ما كنت أقرأه.

okuduklarıma inanamadım.

ولم تكن لتتم دعوتي حتى لقارب،

22 milyon dolarlık yatı bir kenara bırakın

ولم يُقامروا للحصول على مكافآت كبيرة.

risk almada iyi olabilirlerdi.

ولم نجمع على أي شيء بعد.

Ortak bir kanı yok.

ولم يعد السقف تسيل بالماء كثيرا:

tavanınız akmıyor,

ولم يدعونا نتخلى عن مساعينا الطموحة.

hedeflerimizden ve çabalarımızdan asla vazgeçmememizi sağlayan insanlar.

كان فقيراً ولم يستطع شراء المعطف.

O, fakirdi ve bir ceket satın alamadı.

تسبب هذا شيء ، ولم يكن الدمامل.

Buna bir şey sebep oldu ve gamzeler değildi.

ولم أرغب بالتأكيد أن أُقتَل لأجل شيء

Benim hiç hayalim olmayan ve babamın seçimi olan

ولم يتم الاتفاق حتى على اسمٍ له،

hatta kararlaştırılmış bir ada bile sahip olmasa da

ولم أوقع على طلب التعيين وأصبحت مُعِداً.

Ve atama emrini imzalamadım, televizyoncu oldum.

والبطلة، اخترنا فردوس ولم نفكر في ذلك.

bir de kadın kahraman; Firdevs koyalım diye düşünmedik.

ولم أكن الشخص الذي أردت أن أكون.

Olmak istediğim kişi bu değildi.

ولم يكونوا قريبين للعريس كما كنتُ أنا،

Damada benim kadar yakın bile değillerdi...

وصلت إلى شمال الولاية ولم أغادر قط.

Eyaletin kuzeyine bir kez gittim, bir daha da ayrılmadım

ولم تكن الشركة تتخلى عن الزبادي فقط،

Şirket yalnızca yoğurttan değil,

هذا ليس صائبًا ولم يكن صائبًا أبدًا.

Bu olanlar doğru değil. Hiçbir zaman da olmadı.

لذلك لم يستطيعوا أن يكافحوا، ولم يتعلموا.

Zorluklarla karşılaşmadıkları sürece öğrenemezlerdi.

ولم يسعْني التفكير إلا في أمر واحد:

Şunu düşünmeden edemedim:

ولم يجرُؤ أو يُفكر أحد في مواجهته.

Kimse doktora karşı çıkmaya ne cesaret etmiş ne de bunu düşünmüş.

ولم تسنح لي الفرصة لأخبره أني أحبه.

ve onu çok sevdiğimi söyleyecek şansım olmamıştı.

تعاني والدتي من الخرف ولم تعد تعرفني،

Annemde demans vardı ve beni artık tanıyamıyordu

ولم نكن نعرف حتى قبل 25 عامًا

ve bizim bundan 25 yıl öncesine kadar haberimiz dahi yoktu

انخفضت أبخرة العادم ، ولم تدخن مداخن المصانع

Egzoz dumanı azaldı fabrikaların bacaları tütmedi

ولم يكن ليفلح معها، بل وكان يعدها للفشل.

ama işe yaramamak bir yana bu onu başarısızlık tuzağına düşürdü.

ولم أكن أريد لأحد المرور بالشعور نفسه ثانيةً.

Kimsenin yeniden böyle hissetmesini istemedim.

وقد كان أستاذ تمثيل ولم يكن حتى محاميًا.

oyunculuk koçuydu, avukat bile değildi.

ولم يكن المستكشفون فقط الذين قاموا بالشيء الصحيح.

Doğru şeyi yapanlar sadece sondajcılar değildi.

‫مرت 3 ساعات حتى الآن،‬ ‫ولم يحركها شي،‬

Üç saat oldu  ve hiçbir şey bunu tetiklememiş.

ولم أكن متأكدة أنني لازلت مرتبطة في الجذع.

Hala gövdeye bağlı olduğumdan emin değilim.

أنا غادرت شانكاهاي العام الماضي ولم أعُد بعد.

Geçen sene Şanghay'dan ayrıldım ve henüz dönmedim.

ولم أرد أوكولوما أن يعرف أني لا أعلم معناها

ve Okuloma'nın da bilmediğimi bilmesini istemiyordum,

لقد تدهورت حالته الصحية، ولم يكن العلاج الكيميائي منصفاً.

ve o kadar ileri evredeydi ki kemoterapi makul değildi.

ولم نجد أي اختلافات على الإطلاق بين الرجال والنساء

ve kadınlarla erkekler arasında kesinlikle hiçbir farklılık bulamadık,

ولم يتسن لها أن تكون أكثر بُعداً عن واقعي

ve benim gerçekliğimden ve oynamayı hayal ettiğim rollerden

كنت مترددا وخائفا، ولم تكن تلك التجربة التي أردتها.

Tereddüt ve korku içindeydim ve istediğim tecrübe bu değildi.

ولم أقصد بذلك أن أذهب في تلك الرحلة وحدي.

Bu yolculuğa tek başıma çıkmamam gerekiyor.

‫نادرًا ما تُرى ولم تُصوّر تحت الماء من قبل.‬

Bu, nadiren görülür ve daha önce hiç su altında filme alınmamıştır.

أنهى هذه المدرسة ، ولم يخبر أحدا عن هذا الوضع

bu okulu bitirdi kimseye haber vermedi bu durumu

ولم يذكر كيف يضعه جنباً إلى جنب مع الإرهاب

terörle nasıl yan yana konulur demedi

ولم يكن لديه أي إهتمام في السيطرة على الفصل بالمسطرة

ve değnekle sınıfta gezmeye bir ilgisi yoktu.

ولم نحتل على أي نوع من أنواع الأمن لنقوم بذلك.

ya da herhangi bir güvenlik engelini aşmaya.

ولم أضع قدما بعد فى مكان لا يوجد به ألم

henüz acının var olmadığı bir yere ayak basmadım ama aynı zamanda

ولم يكونوا لوحدهم... إذ كان المحاربون الغاليون يراقبونهم من الأعلى

Ve yalnız değillerdi... Galyalı savaşçılar onları tepeden izliyorlardı.

لم يقل أنها ممنوعة ، ولم يقل أنها مجانية ، قال افعلها!

yasak demedi serbest de demedi üstü kapalı yahu yapın işte bir şeyler daha sonra bana getirmeyin dedi

ولم يكن على الفور ليلهم قواته ... وتعرض جيشه لهزيمة دموية.

Askerlerine ilham verecek yerde de değildi ... ve ordusu kanlı bir yenilgiye uğradı.

أنا نظرت إلى نفسي في المرآة ولم أحب ما رأيت.

Aynada kendime baktım ve gördüğüm şeyi sevmedim.

ولم يكن منهم إلا أن ينظروا إلي كأن أيديهم كانت مكتوفة،

Elimiz bağlı, yapacak bir şeyimiz yok der gibi yüzüme bakıyorlar

في الواقع، تجادلنا في بعض المسائل، ولم نتجادل في بعضها الآخر.

Açıkçası, bazı konularda hemfikir olduk, bazılarında olamadık.

تم تجريده من رتبته ولم تتم إعادته رسميًا حتى عام 1795 ،

Rütbesinden sıyrıldı ve İtalya Ordusu Genelkurmay Başkanı olduğu

لقد خاضت مائة معركة من أجل فرنسا ، ولم أكن واحدة ضدها ".

Fransa için yüz savaş verdim, ona karşı değil. "

لقد سمع عن الخنازير ، وقد فهم العبارة بشكل صحيح ، ولم يفهم

Domuzcukları duymuştu, cümleyi doğru anlamıştı, sadece ne anlama geldiğini

ارتدّ وابل السهام، ولم يتمكن الأقنجي من تسديد إلا بضع تسديدات

Oklar yağdı ve akıncılar

تلك الاتفاقيات بقيت حبراً على ورق ولم يرى المشروع النور ابداً

bu anlaşmalar kağıt üzerinde mürekkep kalmıştır ve proje ışığı görmedim.

لكن ذلك لم يكن هو الغرض منه، ولم يكن من أجل العبيد،

Fakat amacı bu değildi. Asansör köleler için değil,

الإستراتيجية ، ولم يتحدى أو يناقض نابليون أبدًا إلا في نقاط التفاصيل اللوجستية.

dayanıyordu: Stratejiyi tasarlamada hiçbir rol oynamadı ve Napolyon'a lojistik ayrıntılar dışında asla meydan

ولا فيلة وعند الصباح ان بقيت على قيد الحياة ولم تغرق مع

olduğu için birçok hayvan da onları özlüyor

لقد سخرت جل طاقتي في احدى الجمعيات الخيرية، ولم يكن ذلك سهلاً،

''Bir yardım derneğinde deli gibi çalıştım ve çoğu zaman kolay olmadı

ولم تكن تعمل على خلق بيئةٍ لا يخشون فيها الحديث إلى بعضهم البعض

ve birbirleriyle konuşmaktan çekinmediklerine emin olmadıkça

ولم ينقذه إلا من موت محقق على يد رجاله ، الذين أعادوه إلى سلامة.

ve sadece onu geri götüren adamları tarafından kesin bir ölümden kurtarıldı. Emniyet.

بما أن معظم قواته في الوسط كانت من المشاة ولم تستطع مواكبة الإفرنجيين،

Merkezdeki birliklerin çoğu piyade olduğundan ve sessiz kalamadığından,

لم يكن المغول أقل استعدادًا للقتال جنبًا إلى جنب، ولم يتمكنوا من الصمود أمام

Göğüs göğüse çarpışmaya uygun olmayan Moğollar,kararlı Müslüman süvarilerine dayanamazlardı

لقد كان رجلاً نقيًا وحسن النية ، ولم يكن يعرف أن عقله لن يعمل الشر.

saf ve iyi niyetli bir adamdı bilmezdi öyle aklı kötülüğe çalışmazdı

‫وإن لدغتك الأفعى المجلجلة هنا،‬ ‫ولم تتمكن من الحصول على المساعدة،‬ ‫يمكن أن تواجه الكثير من المتاعب.‬

Bir çıngıraklı yılan tarafından ısırılır ve yardım alamazsanız başınız cidden belaya girebilir.

ولكن كان لديه طلب واحد فقط من الجمهور. حتى شخص واحد لا يجب أن يخرج إلى الشارع. ولم يخرجوا.

Fakat halktan tek bir isteği vardı. Bir kişi bile sokağa çıkmasın. Ve çıkmadılar.