Examples of using "يأمل" in a sentence and their turkish translations:
halk katillerden nasıl medet umabilir
O, şöhreti şairlikte bulmayı umuyor.
İstediğini yaptırmak için onu baştan çıkaracağına inanıyor.
Tom senin onun partisine katılabileceğini umuyor.
Kurtulmayı ummuyordu, hiç ümidi olmadığını biliyordu.
Vlad yeni başkentinden tüm Eflak'ı birleştirip tek bir krallık altında yönetme fantezisi kurmaya başlar
Artık Osmanlı ordusu ile karşı karşıyadır. ümidi ise Papa Pious'un Osmanlı'ya