Translation of "بأن" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "بأن" in a sentence and their turkish translations:

بأن أكون الأولى، بأن أكون حجر الدومينو.

ilk olmak ve o ilk domino taşı olmak.

وعد بأن يتزوجها.

O, onunla evlenmek için söz verdi.

أعدك بأن أحميك.

- Söz veriyorum seni koruyacağım.
- Seni koruyacağıma söz veriyorum.

أخبره بأن ينتظر

Ona beklemesini söyle.

- أظن بأن توم يحبني.
- أظن بأن توم معجب بي.

Sanırım Tom beni seviyor.

هي بأن أصبح مشهورة.

ünlü biri olmak, derdi.

أخبرتهم بأن عائلتها ستقتلها.

ve ailesinin onu öldüreceğini söylemiş

يمكننا القول بأن التأمل

meditasyonun

أحس بأن أذني مسدودة.

Kulaklarım tıkalı hissediyorum.

أخبرتنا بأن الطريق مغلق.

O, bize yolun kapalı olduğunu söyledi.

يسمح لإساءةٍ كهذه بأن تستمر.

bizim sessizliğimizin izin verdiğini anladım.

‫أشعر بالفعل بأن يديّ...‬ ‫كالثلج.‬

Ellerim şimdiden... Buz gibi oldu.

‫أشعر بالفعل بأن يديّ‬ ‫كالثلج.‬

Ellerim şimdiden... Buz gibi oldu.

أعرفُ بأن الرجل يفضل الموت

Bir erkeğin, başkasının kalbini

ويعلمون بأن العدالة ستكون هنا.

ve adaletin burada sağlanacağını bildiği yer.

بأن الواقع ليس حقيقياً بالفعل.

gerçek olmayabileceğini fark ettim.

أنا موقن بأن توم محق.

Tom'un haklı olduğuna inanıyorum.

أرغب بأن يُحضر عشائي لغرفتي

Akşam yemeğimin odama getirilmesini istiyorum.

سمعت بأن توم سيتزوج قريبا.

Tom'un yakında evleneceğini duydum.

لم أرغب بأن أبدوا غبيا.

Aptal görünmek istemedim.

متأكد بأن توم سيفعل ذلك.

Tom'un onu yapacağından eminim.

متأكد بأن توم سيخبرنا بالحقيقة.

Tom'un bize gerçeği söyleyeceğinden eminim.

تعلمون بأن الضوء ينتقل عبر موجات،

Işık, dalgalar hâlinde hareket eder

هل تفضل بأن يكون يومك جيداً،

tercihen iyi bir gün mü geçirmek istersiniz,

أم تفضل بأن يكون يوماً سيئاً ؟

yoksa kötü bir gün mü geçirmek istersiniz?

تلاحظ بأن وصفة دواء أحد المرضى

bir hastanın dozajının

واعتقد كانون بأن حالات وفيات الفودو

Cannon'a göre lanetli ölümler

فلقد اعتقدت بأن خطأ ما يلازمني.

bende bir terslik olduğunu düşündüm.

لكننا نعلم بأن علينا فعل هذا،

Fakat bunu mümkün kılmamız gerektiğini biliyoruz,

بأن المتصيدين في الواقع يملكون عقول

benim trollerin pek azının bir beyni vardı,

فهو يعلم بأن النقانق طيبة المذاق،

Sosisin lezzetli olduğunu biliyor

وذلك بأن يشرع كل واحد منا

ve bu her birimizle başlıyor -

هي وعدت بأن لاتتأخر مرة اخرى.

O, tekrar geç kalmamaya söz verdi.

إنه جدير بأن يكون قائد فريقنا.

O, takımımızın kaptanı olmaya layıktır.

أخبر توم ماري بأن علاقتهما انتهت.

Tom Mary'ye ilşkilerinin bittiğini söyledi.

لقد وعدت توم بأن أكون هناك.

Tom'a orada olacağıma söz verdim.

كان الناس يعتقدون بأن الأرض مسطحة.

İnsanlar dünyanın düz olduğunu düşünüyordu.

شعرت بأن جوالي يهتز في جيبي.

Telefonumun cebimde titreştiğini hissettim.

لا يبدو بأن هناك أي مشكلة.

Herhangi bir sorun var gibi görünmüyor.

توم أخبرني بأن لا أدخل المغارة.

Tom bana mağaraya gitmememi söyledi.

أقترح بأن تعمل بما يقوله توم.

Tom'un söylediğini yapmanızı öneririm.

أخبر توم بأن عليه غسل الصحون.

Tom'a bulaşıkları yıkamak zorunda olduğunu söyle.

متأكد بأن توم يخطط لفعل ذلك.

Tom'un onu yapmayı planladığından eminim.

آمل بأن أجد وظيفة في بوستن.

Umarım Boston'da bir iş bulabilirim.

"أجل أريد بأن يكون يوم الاثنين سيء"؟

'Evet, pazartesi gününü kötü geçirmek istiyorum' diye cevap veren oldu mu?

تحاول عندها إقناع نفسها بأن الوصفة مناسبة،

Dozun aslında doğru olduğundan neredeyse emin -

بأن الطريقة الوحيدة للبقاء على قيد الحياة

hayatta kalmanın tek yolu

تعلمون، علمتُ بأن هذه المشكلة هي منهجية

Fark ettim ki bu sorunun büyük bir kısmı sistemle ilgili

وقد اعتقدوا بأن الأمر قد يكون مرتبطاً

Bu durumun sebebinin

تقتضي الحكمة التقليدية بأن يتحدث المرء بثقة.

Bilinen bir görüş, kendinize güvenerek konuşmanız gerektiğidir.

ستشعر بأن الحفّاف يستقر على ظهر الحلق.

üst damağınızın gırtlağın arka tarafını kapattığını hissedebilirsiniz.

لذا ترغب بأن تبقي الأمر بسيطًا جدًا

Dolayısıyla, çok hafif olmasını sağlamak lazım.

- أشعر أني رشيق.
- أحس بأن لياقتي عالية.

Ben formda hissediyorum.

أنا لستُ في وضع يسمح بأن أقبلها.

Onu kabul edecek bir konumda değilim.

من أعطاك الحق بأن تتحدث إلي هكذا؟

Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?

هناك إشاعة تقول بأن "توم" مثلي الجنس.

Tom'un gay olduğuna dair bir söylenti var.

تظنّ الشرطة بأن توم قتل عدة أشخاص.

Polis, Tom'un birkaç kişiyi öldürdüğünü düşünüyor.

قال توم بأن ماري لم تكن متعبة.

Tom Mary'nin yorgun olmadığını söyledi.

من الجميل بأن تشعر بأنه مرغوب بك

Arandığını hissetmek güzel.

- كل ما عليك فعله هو إخبار توم بأن يرحل.
- كل ما عليك فعله هو إخبار توم بأن يغادر.

Tek yapman gereken Tom'a terk etmesini söylemek.

بأن البيانات الأكثر أهمية والأوفر معلوماتيا التي نجمعها

en bilgilendirici verinin bu değişkenliği

بأن يتم الإفصاح عن المخاوف، والأسئلة، والأفكار، والأخطاء.

tamamen normal ve hatta beklenilen bir şey olması olarak tanımlıyorum.

بأن أسأل هذا السؤال، ومن ثم أجيب عنه،

"Daha iyi takımlar, hasta bakıcılar daha az hata mı yapıyorlar?"

النسوي/ـة : أي رجل أو امرأه بؤمنون بأن

Feminist: "Günümüzde toplumsal cinsiyet

هل ذكرت بأن كل الضيوف الستة على اليخت

O yattaki altı misafirin de

لكن جميعنا يعلم بأن "ضياع" هو مكان أيضًا.

Eninde sonunda kaybolmanın da bir yer olduğunu anlıyoruz.

لست متأكدة بأني سأؤمن بأن العالم في صفي.

dünyanın benim lehime eğildiğine gerçekten inandığımdan emin değilim.

"لا، لن أسمح بأن تبتلعكِ كل تلك الشكوك.

"Hayır, bunda kaybolmayacaksın.

وحتى أمنيتي بأن أكون مراسلة حربية، فقد أرشفتها

Bir savaş muhabiri olma hayalimi bile gerçekleştirdim,

بأن الأشخاص الذين مثلي لم ينجحوا في هوليوود.

benim gibilerin iş yapmadığına dair uyarmıştı.

سمحت لكم بأن تجلسوا في حضنها لبضعة أيام".

kucağında bir kaç güzel gün geçirmenizi dilerim" dedi.

كمتبع لمذهب الإنسانية، أعتقد بأن الماضي قد ولّى،

Bu yüzden bir hümanist olarak geçmişin geçtiğine inanıyorum;

كزعيم غير ربحي آن ماركس،لاحظ مرة بأن

Gönüllü lider Anne Marks'ın gözlemi şu şekilde,

عندما رأيت قصة شعره، حاولت بأن أخفي ضحكتي.

Onun yeni saç stilini gördüğümde kahkahamı bastırmaya çalıştım.

علمت بأن ذلك لن يكون سهلا بهذا القدر.

O kadar kolay olamayacağını biliyordum.

يأمل توم بأن تكون قادراً على حضور حفلته

Tom senin onun partisine katılabileceğini umuyor.

توم يقول بأن ماري غالباً ما تأتي متأخرة.

Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söylüyor.

ربما تعلمون بأن التحيز المعرفي عبارة عن نزعة نظامية

Bilişsel ön yargının, düşüncelerimizi doğru bir yargılamanın uzağında bırakan

مثل سارة التي تعتقد بأن رفيقها هو أفضل شخص،

tıpkı Sarah'nın flörtünün en iyi insan olduğunu düşünmesi gibi,

بأن هذا يحدث مراراً في أماكن العمل هذه الأيام.

bunun, modern iş yerinde ne kadar sık görüldüğünün farkındasınızdır.

هل تعلمون بأن أبسط الأشياء تشكل الكثير من التغيير؟

Beyler, biliyorsunuz ki tek bir şey bile büyük bir fark yaratır.

بأن لدي في أحسن الظروف 35% من فرص النجاة.

uzun dönem sağ kalma şansımın yüzde 35 olduğunu söylediler.

لقد كتب إليّ: "أعرف بأن ما نحن فيه مختلف"،

"Durumlarımızın farklı olduğunu biliyorum," diye yazdı bana,

قد يعتقد البعض بأن طلاب الروضة أو الصف الأول

Bazı insanlar anaokulu veya ilk sınıf öğrencilerinin

لقد تبين بأن هناك مشاكل عديدة لشق طريقك وحدك.

Meğer tek başınıza yaparken birçok sorun yaşanıyormuş.

ثم من المحتمل بأن تأتي أربع مرات علامة الذيل

dört kez yazı çıkma ihtimali

لكن اعترف بأن قضايا أخرى كانت بالفعل تثير الدهشة

Ama diğer konular itiraf edin gerçekten kafa kurcalıyıcıydı

وعندما ترددت شائعات بأن روسيا ساعدت ترامب في الانتخابات ،

bir de üzerine Rusya'nın seçimlerde Trump'a yardım ettiği söylentileri ortaya çıkınca

لطالما ما قالت جدتي بأن إهدار الطعام إثم وذنب.

Büyükannem her zaman yiyeceği boşa harcamanın bir günah olduğunu söyledi.

لم أكن أتوقع بأن "توم"سيقع في حب "ماري"

Tom'un Mary'ye aşık olacağını beklemiyordum.

يرى توم بأن الطعام الذي تُعده ماري حار جدا.

Tom Mary'nin yaptığı yemeklerin genellikle çok baharatlı olduğunu düşünüyor.

هي بالفعل من أثارت اهتمامي بأن أصبح أخصائية علم نفس

benim bir psikolog olma ve bir insanın öz güveni

المشكلة هنا هي بأن المرونة العصبية يمكن ان تعمل باتجاهين.

Buradaki problem nöroplastisitenin iki yönde çalışabilmesi.

لقد وجد بأن هذه الأقسام، كل الثمانية، كانوا مختلفين كليّاً

Bu sekiz ekibin hataları konuşmak söz konusu olduğunda diğerlerine kıyasla

فإننا بحاجة إلى أن يشعر الناس بأن الراحة تبحث عنهم.

insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

وعرفت أنني لدي فرصة بأن أتجاوب بشكل مختلف مع بيلي.

ve Biily'ye farklı bir tepki verme şansım olduğunun farkındaydım.

بأن الجميع يجب أن يحصلوا على فرص متساوية في التعليم

eşit bir hak olması gerektiğine

وثم شعرت إحدى الفتيات بأن لدى الفتاة الأخرى وقتًا أطول.

ama kızlardan biri diğerinin daha fazla masaj yaptığını hissetti.

لتتأكد بأن لدى كل فتاة دقيقة واحدة فقط على الدمية.

tam olarak bir dakika geçirmesi için bir kronometre var.

لو كنا نريد مساعدة شبابنا بأن يهربوا من فخ الكمالية

Eğer gençlerimize mükemmellik tuzağından kurtulmaları için yardım etmek istiyorsak