Translation of "يجد" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "يجد" in a sentence and their turkish translations:

يجد القطب الشمالي

kuzey kutbunu buluyor

هناك جيل لم يجد

bulamamış bir nesil var ortada

يجد القطب الشمالي المغناطيسي

manyetik kuzey kutbunu buluyor

لم يجد فاضل شيئا.

Fadıl hiçbir şey bulmadı.

هوَ لابد أن يجد عملاً.

O iş bulmalı.

لأنه لا يجد نفسه مضيفًا جديدًا

çünkü kendine yeni konakçı bulamıyor

يستطيع الواحد أن يجد الوقتَ دائمًا.

İnsan her zaman vakit bulabilir.

- من بحث وجد.
- من يبحث يجد.

- Arayan bulur.
- Kim ararsa, bulur.

إنه يأمل أن يجد الشهرة كشاعر

O, şöhreti şairlikte bulmayı umuyor.

أم أنه يجد طريقاً للخروج نحو المحيط.

Küresel okyanusa ulaşmanın bir yolunu bulabilir?

يجد نفسه دائمًا مستثمرًا في جميع أعماله.

daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor

لم يجد توم مفتاحه في أي مكان.

Tom anahtarını bir yerde bulamadı.

"أجل، لم يجد فريق لين كوكب النجم النابض،

"Evet, Lyne'ın ekibi bir pulsar gezegeni bulamadı

يجد النوميديون أنفسهم مدعومين من قبل نهر التريبيا

Numidyalılar kendilerini Trebia nehri ve Romalılar arasında buluyor.

يجد دائمًا طريقه لجعل الجواب يناسب وجهة نظره.

her zaman başarabilen bir arkadaşı vardır.

لم يستطع الفتى أن يجد طريق الخروج من المتاهة.

Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.

- لم يقتنع فاضل بالجواب.
- لم يجد فاضل ذلك الجواب مقنعا.

Fadıl cevaptan memnun değildi.

كان الأمر صعبا جدّا بالنّسبة لسامي كي يجد منصب شغل.

Sami yeni bir iş bulmanın çok zor olduğunu fark etti.

- ليس كل ما على شبكة الإنترنت يمكن إيجاده باستخدام جوجل.
- ليس بإمكان جوجل أن يجد كل شيء على الإنترنت.

Web'deki her şey Google üzerinden bulunamaz.