Examples of using "يجد" in a sentence and their turkish translations:
kuzey kutbunu buluyor
bulamamış bir nesil var ortada
manyetik kuzey kutbunu buluyor
Fadıl hiçbir şey bulmadı.
O iş bulmalı.
çünkü kendine yeni konakçı bulamıyor
İnsan her zaman vakit bulabilir.
- Arayan bulur.
- Kim ararsa, bulur.
O, şöhreti şairlikte bulmayı umuyor.
Küresel okyanusa ulaşmanın bir yolunu bulabilir?
daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor
Tom anahtarını bir yerde bulamadı.
"Evet, Lyne'ın ekibi bir pulsar gezegeni bulamadı
Numidyalılar kendilerini Trebia nehri ve Romalılar arasında buluyor.
her zaman başarabilen bir arkadaşı vardır.
Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.
Fadıl cevaptan memnun değildi.
Sami yeni bir iş bulmanın çok zor olduğunu fark etti.
Web'deki her şey Google üzerinden bulunamaz.