Translation of "يكن" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "يكن" in a sentence and their turkish translations:

- لم يكن مدرّسي.
- هو لم يكن مدرّسي.

O benim öğretmenim değildi.

ولم يكن مخطئاً.

Haksız da değildi.

ولم يكن أنا.

O ben değildim.

لم يكن جائعا.

O aç değildi.

لم يكن كذلك.

Öyle değildi.

- لم يكن أحد في البيت.
- لم يكن أحد في المنزل.

- Evde kimse yoktu.
- Kimse evde değildi.

- لم يكن فاضل في المنزل.
- لم يكن فاضل في البيت.

Fadıl evde değildi.

وإن لم يكن هو،

o bağımlı değilse bile,

♪ لم يكن ♪

♪ Yoktu ♪

ولم يكن مستعداً للوداع.

ve vedalaşmaya hazır olmamasından kaynaklanıyordu.

لم يكن لدينا الكثير،

Fazla bir şeyimiz yoktu,

لم يكن مايك منبهرًا.

Hiç etkilenmedi.

لم يكن ذلك قصدي.

Amacım bu değildi.

لم يكن الأمر كذلك.

Öyle değildi.

لم يكن الجشع والنفس؟

hırs ve ego değil miydi?

لم يكن ذلك بعيدًا

çok da uzak değildi yani

لم يكن من قبل؟

daha önce yok muydu?

لم يكن الواقع "حقيقة".

Gerçeklik ''gerçek'' değildi.

لم يكن توم يستمع.

Tom dinlemiyordu.

إنهُ لم يكن مدعو.

O davet edilmedi.

لم يكن راضيا قطّ.

O asla memnun değildi.

لم يكن هناك أحد.

Hiç kimse yoktu.

توم لم يكن متأثر.

Tom etkilenmedi.

لم يكن عملاً مرضٍ.

O keyifli bir iş değildi.

لم يكن هذا مهذبا.

O güzel değildi.

لم يكن لديَّ خيار.

- Bir seçeneğim yoktu.
- Seçeneğim yoktu.

لم يكن كين يركض.

Ken koşmuyodu.

شرحه لم يكن كافياً.

Açıklaması tatmin edici değildi.

جوابها لم يكن مفهوماً.

Onun cevabı anlaşılamadı.

لم يكن يعرف شيئا.

O Hiçbir şey bilmiyordu.

لم يكن سعيدا قطّ.

O hiç mutlu değildi.

لكن ذلك لم يكن هو الغرض منه، ولم يكن من أجل العبيد،

Fakat amacı bu değildi. Asansör köleler için değil,

لكن الأمر لم يكن كذلك

Ama bu hiç öyle değil.

لم يكن لدي وقت للاستحمام ،

Duş alacak zaman yoktu,

بطريقة لم يكن يتوقعها أحد؟

kimsenin öngöremediği bir şekilde.

لم يكن هناك قصة معادة.

Yeni bir restorasyon hikâyesi yoktu!

أعني، إنه لم يكن حادثاً

Benim zengin bir çocuk olup

لم يكن صحيحًا بالنسبة إلّي.

bana doğru gelmedi.

وافترضت أنه لم يكن خيارهم.

ve bunun çocukların kendi tercihleri olmadığını varsaydım.

ألم يكن الجشع والنفس خطيئة؟

hırs ve ego günah değil miydi?

بالطبع ، لم يكن هناك كهرباء.

O zamanlar tabi elektirik yoktu

هذا لم يكن موضع ترحيب

bu hoş karşılanmıyordu

ولكن هذا لم يكن حلمه

fakat hayali bu değildi

إذا لم يكن هناك زلزال ،

eğer ki deprem olmuyorsa artık

لم يكن لدينا ماء شرب.

Hiç içme suyumuz yoktu.

لم يكن اسمها في القائمة.

Onun adı listede yoktu.

لم يكن هناك احتمال لنجاحه.

O, muhtemelen başaramadı.

لم يكن لديّ وقت للأكل.

Benim yemek için vaktim yoktu.

لم يكن عليك المجيء هنا.

Buraya gelmemeliydin.

لم يكن عليه فعل هذا.

Onu yapmamalıydı.

لم يكن بإمكانك معرفة ذلك.

Bunu bilemezdin.

لم يكن عليّ أكل هذا.

Onu yememeliydim.

"توم" لم يكن متفاجئًا أبدًا.

Tom hiç şaşırmadı.

لم يكن توم جائعا حقا.

Tom gerçekten aç değildi.

لم يكن عليك فعل هذا.

Onu yapmamalıydın.

توم لم يكن ليعرف الفرق.

Tom farkı bilmezdi.

لم يكن توم هنا البارحة.

Tom dün burada değildi.

لم يكن على توم الذهاب.

Tom terk etmek zorunda değildi.

ان لم يكن الان, متى؟

Şimdi değilse ne zaman?

لم يكن عليّ فعل شيء.

Bir şey yapmak zorunda değildim.

لم يكن "توم" يعي المشكلة

Tom sorunun farkında değildi.

لم لم يكن بوسعك إخباره؟

Neden ona söyleyemedin?

ربما لم يكن علينا الزواج.

Belki evlenmemeliydik.

إذا لم يكن الآن ، فمتى؟

Şimdi değil, öyleyse ne zaman?

لم يكن لديك أب قطّ.

Senin hiç baban olmadı.

لم يكن فاضل هناك أبدا.

Fadıl asla orada değildi.

لم يكن فاضل هو الوحيد.

Fadıl tek değildir.

لم يكن سامي يعمل آنذاك.

Sami'nin o zaman bir işi yoktu.

لم يكن لدى ليلى أصدقاء.

Leyla'nın arkadaşları yoktu.

لم يكن توم جيد بالمباره

Tom matematikte iyi değildi.

لم يكن سامي يشعر بالرّاحة.

Sami kendini kötü hissediyordu.

لم يكن سامي يكره المسلمين.

Sami Müslümanlardan nefret etmiyordu.

لم يكن لدى سامي سرطان.

Sami'nin kanseri yoktu.

لم يكن لدى سامي أطفال.

Sami'nin çocukları yoktu.

لم يكن باستطاعة سامي الانتظار.

- Sami bekleyemedi.
- Sami sabırsızlanıyor.

لم يكن سامي يريد الخصام.

Sami tartışmak istemedi.

لم يكن سامي شخصا خطيرا.

Sami tehlikeli bir adam değildi.

- لم يكن سامي يحبّني.
- لم أنل إعجاب سامي.
- لم يكن سامي معجبا بي.

Sami benden hoşlanmadı.

ولم يكن لدي حينها أدنى فكرة.

ve bunu hiç bilmiyordum.

ولكن لم يكن ركاب طائراتهم كذلك.

ama yolcuların o kadar da iyi olduğunu söyleyemem.

لأنه لم يكن مستعدًا لتركه يرحل

Sebebi ise pes etmeye

إنَّ ذلك لم يكن رغبةً جامحة.

Bu bir tepki değildi.

قصدي لم يكن مجرد قطع الكوميديا.

Sadece komediyi kırmak değildi.

لم يكن أي منها صحيحاً بالطبع.

Elbette, her ikisi de doğru değildi.

جدول قضايا المسيرة لم يكن يمثلني،

yürüyüş platformunda yer alan konular beni temsil etmiyordu

ولكن ألم يكن الإسلام دين التسامح؟

fakat İslamiyet hoşgörü dini değil miydi?

لم يكن أي من أجدادنا أغنياء ،

hiçbirimizin dedesi de zengin değildi ama

لذلك لم يكن لي أي معنى

Yani bana çok mantıklı gelmedi

لم يكن الانسحاب خيارًا بالنسبة لأولاف.

Geri çekilme, Olaf için bir seçenek değildi.

لم يكن المخزن كبيراً، أليس كذلك؟

Mağaza büyük değildi, değil mi?

لم يكن الجو حاراً ليلة الأمس.

Dün gece çok sıcak değildi.

لم يكن موقع تاتوبا في الخدمة.

Tatoeba hizmet dışıydı.

هي لم يكن عليها فعل هذا.

Onu yapmamalıydı.

لم يكن من الضروري القيام بذلك.

Onu yapmaya gerek yoktu.

لم يكن بمقدوره الركض بسرعة كبيرة.

O, çok hızlı koşamadı.

تسبب هذا شيء ، ولم يكن الدمامل.

Buna bir şey sebep oldu ve gamzeler değildi.

لم يكن لديها ما تفعله بالأمس.

Onun dün yapacak bir şeyi yoktu.

لم يكن هذا ما أردت سماعه.

Duymak istediğim bu değildi.

لم يكن توم اكبرمن ماري بكثير

- Tom Mary'den çok fazla yaşlı değildi.
- Tom, Mary'den çok daha yaşlı değildi.