Translation of "حياة" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "حياة" in a sentence and their turkish translations:

- عاش حياة مديدة.
- عاش حياة طويلة.

O uzun bir hayat yaşadı.

فإنقاذ حياة المليارات،

Milyarlarca can kurtarmak,

توقّفت حياة سامي.

Sami'nin hayatı durdu.

- كانت لدى سامي حياة سرّيّة.
- كانت لدى سامي حياة خفيّة.

Sami'nin gizli bir hayatı vardı.

في حياة اسفنجة صغيرة

mitoz bölünme geçirdiği,

وبالطبع، توجد حياة بحرية،

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

‫حياة القريدس في خطر.‬

Tekenin hayatı tehlikede.

لدي حياة جيدة الان

Şimdi iyi bir hayatım var.

حياة المريض كانت بخطر

Hastanın hayatı tehlike altında idi.

هو يعيش حياة بائسة.

Sefil bir hayat yaşıyor.

كان حياة ليلى هشّة.

Leyla'nın hayatı kırılgandı.

لقد انهارت حياة ليلى.

- Leyla'nın hayatı parçalandı.
- Leyla'nın hayatı dağıldı.

حياة ليلى جميلة اليوم.

Bugün Leyla'nın yaşamı iyidir.

لقد تغيّرت حياة سامي.

Sami'nin hayatı değişti.

عاش سامي حياة برّاقة.

- Sami ışıltılı bir hayat yaşadı.
- Sami parıltılı bir hayat yaşadı.

بدأ سامي حياة جديدة.

Sami yeni bir hayat kurdu.

دمّر سامي حياة ليلى.

Sami, Leyla'nın hayatını mahvetti.

كانت مهنته إنقاذ حياة الناس،

Mesleği insanların hayatını kurtarmaktı

‫أعني، حياة لا يمكن تصورها.‬

Yani akıl almaz bir hayat bu.

إنها مسالة حياة أو موت.

- Ölüm kalım meselesi.
- Bu bir yaşam ve ölüm meselesi.

عرّض فاضل حياة ليلى للخطر.

Fadıl, Leyla'nın hayatını tehlikeye attı.

عاد فاضل إلى حياة ليلى.

Fadıl, Leyla'nın hayatına tekrar girdi.

لقد انكشفت حياة فاضل المزدوجة.

Fadıl'ın ikiyüzlü yaşamı ortaya çıktı.

لقد عاشت ليلى حياة جميلة.

Leyla iyi bir yaşam sürüyordu.

اليوم، حياة سامي أفضل بكثير.

Bugün Leyla'nın hayatı çok daha iyidir.

لقد أنقذت ليلى حياة سامي.

Leyla, Sami'nin hayatını kurtardı.

خشيت ليلى على حياة سامي.

Leyla, Sami'nin hayatından korkuyordu.

كان سامي يعيش حياة مختلفة.

Leyla'nın farklı bir hayatı vardı.

لقد تغيّرت حياة سامي للأبد.

Sami'nin yaşamı sonsuza dek değişti.

كان سامي يعيش حياة مزدوجة.

- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.

كان سامي يعيش حياة قاسية.

Sami'nin zor bir hayatı var.

كان سامي يعيش حياة رائعة.

- Sami'nin harika bir hayatı vardı.
- Sami'nin harika bir hayat yaşadı.

غيّر سامي حياة ليلى للأبد.

Sami, Leyla'nın hayatını sonsuza dek değiştirdi.

عاد سامي إلى حياة عاديّة.

Sami sıradan hayata geri döndü.

لقد دمّر سامي حياة ليلى.

- Sami, Leyla'nın hayatını mahvetti.
- Sami, Leyla'nın yaşamını mahvetti.

كان سامي يدمّر حياة ليلى.

Sami Leyla'nın hayatını mahvediyordu.

موضوعنا هو حياة مصطفى كمال أتاتورك.

Konumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı.

و خلقت حياة جميلة خاصة بي .

ve kendi güzel hayatımı oluşturdum.

وجد الباحثون أن نمط حياة المرضى

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

لكن كنت شاهدة على حياة جدتي

Ama büyükannemin

‫في الغابة، لا تضيع حياة هباءً.‬

Yağmur ormanlarında hayat asla boşa harcanmaz.

‫حياة قرش الحوت في الأساس وحيدة.‬

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

تعيش حياة بعد زوجها بعد الزواج

evlendikten sonra ise kocasına bağlı bir hayat sürüyor

لذلك كانت هناك حياة قبل المرستا

yani daha önce marsta hayat vardı

حياة مريحة عزيزي بعد كل شيء

rahat yaşam canım sonuçta

حيث حياة الغابة الحافلة والنابضة بالحياة

Hayat dolu bu ormanın bereketli yaşamı

هل هناك حياة على كوكب المريخ؟

Mars'ta hayat var mıdır?

كانت ليلى تعيش حياة مواعدة سرّيّة.

Leyla'nın gizli bir flört hayatı vardı.

العراك جزء من حياة فاضل اليوميّة.

Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.

كانت لدى فاضل حياة عاطفيّة معقّدة.

Fadıl'ın karmaşık bir aşk hayatı vardı.

عاشت ليلى حياة طويلة و سعيدة.

Leyla uzun mutlu bir yaşamdan keyif aldı.

بدأ سامي حياة جديدة في مصر.

Leyla, Mısır'da yeni bir hayat başlattı

كانت ليلى تعيش حياة قاسية جدّا.

Leyla çok zor bir yaşam sürüyordu.

لقد عرّض سامي حياة ليلى للخطر.

Sami, Leyla'nın hayatını tehlikeye attı.

كان سامي يعيش حياة عاديّة للغاية.

Sami çok sıradan bir hayat sürdü.

اختفى سامي كي يبدأ حياة جديدة.

Sami yeni bir hayata başlamak için ortadan kayboldu.

كان سامي يعيش حياة صعبة للغاية.

Sami çok zor bir hayat yaşıyordu.

دخل سامي حياة ليلى في 2006.

Sami 2006'da Leyla'nın hayatına girdi.

كان سامي يتحكّم في حياة ليلى.

Sami, Leyla'nın hayatına egemen oluyordu.

- لا يوجد آثار حياة فوق سطح كوكب المريخ.
- لا أثر لوجود حياة على سطح كوكب المريخ.

Mars'ta hiç yaşam işareti yok.

ولنرى تأثير ذلك القلق على حياة الشخص،

Anksiyetenin birinin hayatı üzerindeki etkisini göstermek için

الخطوط الأساسية في حياة مصطفى كمال أتاتورك.

Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatının genel hatları bu şekilde.

هي حياة الكائنات المجهرية البسيطة، مثل البكتيريا.

bakteri gibi basit, mikroskopik yaşam.

توكاتشي. تحدث عن غرابة حياة شخص نقي

tokatçı. saf bir insanın hayatını garibanlığını anlattı

‫لتدرك مدى ضعف حياة هذه الحيوانات البرية.‬

Bu vahşi hayvanların hayatlarının ne kadar hassas olduğunu fark ediyorsun.

ما من حياة بدون كهرباء و ماء.

Elektrik ve su olmadan hayat olmaz.

كان فاضل يريد أن يبدأ حياة جديدة.

Fadıl yeni bir hayata başlamak istedi.

أجرى الجرّاحون عمليّة جراحيّة أنقذت حياة فاضل.

Cerrahlar Fadıl üzerinde hayat kurtaran bir ameliyat gerçekleştirdiler.

عاش فاضل حياة أحلامه لمدّة سبع سنوات.

Fadıl yedi yıl boyunca hayalindeki hayatı yaşadı.

كانت ليلى تريد أن تعيش حياة نجاح.

Leyla başarılı bir hayat yaşamak istiyordu.

كان سامي يريد أن يعيش حياة جيّدة.

- Leyla iyi bir hayat yaşamak istedi.
- Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.

أي حوالي 15 سنة ونحن ندرس حياة أتاتورك.

on beş sene boyunca Atatürk’ün hayatını gördük.

لقد رأى أحداث درامية، أثرت على حياة الآخرين

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

كانت بشكل ملحوظ أقل من حياة تلك الأشجار،

ağaçlardan anlamlı derecede kısadır,

حياة نكون قد صممنا علاجاً من خلال تعاوننا.

İşbirliği sayesinde tedavi bulduğumuz bir hayat.

مهما تبقّى من حياة هذا الجيل والأجيال الأخرى.

bu kuşağın ve diğer kuşakların ömründe kaç yıl daha kalmış olursa olsun.

ماذا ستفعل إذا كان لديك حياة 6 أشهر

sizin 6 aylık ömrünüz kalsa siz ne yapardınız

يعيش حياة سيئة لكنه يضحك على كل شيء

kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor

تتصرف مثل مراهقة. إنها تعيش حياة مجنونة ورائعة

bir genç gibi davranıyor. Çılgınca, fantastik bir hayat sürüyor

‫أنت تتخطى حدودك عندما تتدخّل‬ ‫في حياة الحيوانات.‬

Hayvanların hayatına karışınca çizgiyi aşmış oluyorsun.

طمع الإنسان يهدد حياة كثير من الأنواع الحية.

İnsan açgözlülüğü birçok türün varlığını tehdit ediyor.

لديك حياة واحدة فقط ، فلتعشها بسعادة و نجاح.

Sadece bir tane hayatın var. Onu mutlu ve başarılı bir şekilde yaşa.

- إنها تعيش حياة مريحة.
- إنها تعيش في راحة.

O konfor içinde yaşar.

الإسلام ليس دينا فقط، بل نمط حياة أيضا.

İslam yalnızca bir din değildir. O bir yaşam biçimidir.

كان سامي يمثّل أهمّ شيء في حياة ليلى.

Sami, Leyla'nın hayatıydı.

- هدّد سامي حياة ليلى.
- هدّد سامي ليلى بالقتل.

Sami, Leyla'nın hayatını tehdit etti.

الآن، يمكن لمثل هذه القضايا أن تنقذ حياة الملايين

Şimdilerde buna benzer olaylar milyonlarca hayat

وربما لا يوجد أي شيء آخر في حياة الإنسان،

insan hayatında muhtemelen başka hiçbir nesne

وليس قصاصات كرتونية تقف في خلفية حياة شخص آخر.

Başkalarının hayatının arka planında duran kartonumsu figürleri değil.

ومع ذلك فهو ضخم وحسّن حياة مواطنيها بشكل كبير.

çok büyük ve vatandaşların hayatlarını muazzam şekilde geliştiriyor.

‫بازدياد سطوع الشمس،‬ ‫تبدأ حياة جديدة وتُنسى المصاعب ببطء.‬

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

ولقد رأيت حياة واحدة على الأقل قد أٌنقذت بسببه.

En azından bir canın bu sayede kurtulduğunu gördüm.

كل واحد من الثلاثة هو نظام دعم حياة مستقل،

Bunların hepsi bağımsız yaşam destekleri

أريد أن أحكي حياة أتاتورك مرة أخرى ولكن بشكل مختلف.

Bir kez daha anlatmak istiyorum Atatürk'ün hayatını ama bu kez farklı.