Examples of using "الصغير" in a sentence and their turkish translations:
böyle küçük küçük, küçük küçük kırsak olmaz mı?
Köpek küçük çocuğa saldırdı.
Minik kalbi bitap düşmüştü.
Bakın, küçük yumurtalar.
Küçük kutumu çıkartacağım.
minik bir bebeğim
Benim küçük parmağım şişti.
ve bu küçük adamla tanıştım.
Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.
Ama bu ufak kemirgen onlardan değil.
Bu benim için küçük insanlık için büyük bir adım diyordu
Bu yavru penguen çok sevimli.
Genç arkadaşıma güzel bir hikaye anlat.
Bu ufak ev;
Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.
Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.
- Küçük ayak parmağımda ağrı var.
- Küçük ayak parmağımda bir ağrı var.
Şimdi kendini nasıl hissediyorsun küçük Timmy?
Babam beni fare Stuart Little'la kıyaslardı.
kafamdaki cılız ses şöyle deyip durdu:
Küçük mağara temizlenmiş oldu
Küçük bedeni neredeyse hiç ısı üretmiyor.
Demek ki olayımız o küçücük virüs değilmiş
Ya büyük ya da küçük kutuyu alabilirsin.
Hızlıca hareket ediyorsun, o küçük kalıpsı plastik sandalyeye çarpıyorsun
Küçük çocuk babası tarafından kendisine verilen parayı kaybetti.
lateks bir eldiven kullanacağız. Küçük kavanozumuz da burada. Pekâlâ.
Aslında bir şeyler anlatmaya çalıştığım kişi yeni doğan oğlumdu.
...temizlikçi balıklar ölü deri ve parazitleri söküyor. Genci, büyük geceye hazırlıyorlar.
Bu ufak, erkek tungara kurbağası sadece bir yüksük boyutunda.
Sonra dedim ki; bu küçük yerde bana bir hayat yok, ben İstanbul'a gideceğim.
...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.
İşte o çoluk çocuk girdiğinde o yorumları okuyup o küfürleri öğrenmesin
Doğuştan öfkeli, binlerce leşi olan, neredeyse görünmez, ufak bir gulyabani.
10 yaşındaki küçük aklımdan çok şey geçiyordu.
yavrunun ufacık boynuzunu almak için onu keserek annenin karnından çıkarmak tek kelimeyle korkunç.
Peşinde yavrularla kolay olmuyor. Genç erkek daha çok oyun peşinde gibi.
Tüm Dünya'da aynı sorun var. Gözle görünmeyen küçücük virüs sonumuzu hazırlıyor.
Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.
Bebek tüm gece ağladı.