Translation of "الاتجاه" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "الاتجاه" in a sentence and their turkish translations:

ويحدد الاتجاه

ve yön tayini yapıyor

‫سأسلك هذا الاتجاه.‬

Bu tarafa gidiyoruz.

لأن الاتجاه يظهر هذا

Çünkü gidişat bunu gösteriyor

‫لنتابع الحركة في هذا الاتجاه.‬

Bu tarafa doğru ilerlemeliyiz.

أي عند القيام بتحديد الاتجاه

yani yön tayinlerini yaparlarken

بالإمكان الاتجاه بهذا المسار، أو بذاك

Bu yoldan ya da o yoldan gidebilir.

‫تعتقد أن الغرب من ذلك الاتجاه.‬

Yani batının şu tarafta, kanyon yarığının arkasında

‫حسناً، سنتابع السير.‬ ‫في ذلك الاتجاه.‬

Tamam, o yöne doğru gitmeye devam edeceğiz.

لنحاول السباحة في الاتجاه المعاكس للتيار.

Hadi akıma karşı yüzmeye çalışalım.

‫لذا إن كنت أرى النباتات ‬ ‫تنمو في هذا الاتجاه،‬ ‫فهذا يعني أن الجنوب في هذا الاتجاه.‬

Eğer tüm büyüme bu yöndeyse güney bu tarafta demektir.

ومن ثم تتم تهويتها بشكل أحادي الاتجاه

Bronş ağacından dallanan,

‫أم نتدلى لأسفل ونواصل في ذلك الاتجاه؟‬

halatla aşağı inip o yoldan mı gidelim?

ولكن تم توجيه المهام السابقة لهذا الاتجاه

fakat daha önceki görevlendirmeler o tarafa doğru yönlendirildi

‫والمهم هو أن الضغط‬ ‫يمضي في هذا الاتجاه.‬

Basınç bu tarafa doğru gidiyor.

‫هل سنلتزم بالسعي ‬ ‫نحو الحطام في ذلك الاتجاه؟‬

O yöndeki enkazın izinden mi gideceğiz?

ولكن أصبحت الأمور تتحرك بسرعة في الاتجاه الصحيح.

Ancak her şey hızla doğru yöne ilerliyor.

يقومون بتحديد الاتجاه نتيجة انعكاس الصوت الذي يصدرونه.

çıkardıkları bir sesin geri yansıması sonucu yön tayinlerini yaparlar

وبعبارة أخرى ، شاركنا التقدم في الاتجاه الشمالي الغربي.

Yani bir diğer deyişle biz ilerlemeyi kuzey-batı yönüyle paylaştık

إنه الجزء الأكثر حدة في خط الاتجاه هذا.

Bu trend çizgisinin en dik kısmı.

‫عبر هذا.‬ ‫حسناً، سنتجه في هذا الاتجاه نحو المياه.‬

Bunların hepsi. Tamam, suya dönmek için bu taraftan gidiyoruz.

‫فقط الإناث هي التي تقوم‬ ‫بهذه الرحلة أحادية الاتجاه.‬

Bu tek yönlü yolculuğa sadece dişiler çıkar.

‫أحاول التوصل إلى الطريقة المثلى ‬ ‫للتوجه في ذلك الاتجاه.‬

Sadece o yöne gitmenin en iyi yolunu bulmaya çalışıyoruz.

‫أشعر بالتوتر من الاستمرار بذلك الاتجاه،‬ ‫وانخفاض المياه لدي.‬

Evet, suyum bu kadar azalmışken oraya gidecek olmak beni geriyor.

‫القرار قرارك. أي الطرق الملاحية‬ ‫ستجعلني أتحرك في الاتجاه الصحيح؟‬

Bu karar sizin. Hangi yön bulma metodu bizi doğru tarafa yönlendirecek?

‫ما زال أمامي مسافة طويلة أقطعها سيراً‬ ‫من ذلك الاتجاه.‬

Uzun mesafeler yürümem gerekecek, bu tarafa doğru.

‫المشكلة هي أننا لا نضمن ‬ ‫وجود مياه في ذلك الاتجاه.‬

Sorun şu ki bu tarafta da su bulunduğunun garantisi yok.

‫ولا أدري كم يستغرق وصولي إلى الحطام‬ ‫في ذلك الاتجاه.‬

O taraftaki enkaza ulaşmanın da ne kadar süreceğini bilmiyorum.

ليبيا تسير في الاتجاه الصحيح. بهذه الكلمات وصف الامين العام

Libya doğru yönde ilerliyor. Bu sözlerle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri , Cenevre'de beş gün

‫إذن تريد الاتجاه نحو التيار الهوائي؟‬ ‫حسناً، تعال إذن. ابق معي.‬

Hava akımına doğru mu gitmek istiyorsunuz? Pekâlâ, o zaman bana eşlik edin.

‫يمكنني سلوك ذلك الاتجاه.‬ ‫سأحاول الحصول على بعض الحماية ‬ ‫أسفل الأشجار.‬

O tarafa gidebiliriz. Ağaçların altında korunaklı kalmayı deneyebiliriz.

‫ربما تقودنا إلى المياه، ‬ ‫ولكن هذه الآثار تذهب في ذلك الاتجاه.‬

Muhtemelen suya gidiyorlardır ama bu izlerin yönü bu taraf.

‫ماذا سنفعل إذن؟‬ ‫هل سنلتزم بالسعي ‬ ‫نحو الحطام في ذلك الاتجاه؟‬

Ne yapacağız? O yöndeki enkazın izinden mi gideceğiz?

‫بحيث لا يمكننا سوى الاتجاه نحو الشمال،‬ ‫أو جنوباً إلى يميننا.‬

yani sadece kuzeye, yani sola ya da güneye, yani sağa gidebiliriz.

في هذه الحالة يجب أن تكون جميع الظلال في نفس الاتجاه

Bu durumda bütün gölgelerin aynı yönde olması gerekiyordu

ذلك لأنك تركزعلى كل الأشياء التي يمكن ان تذهب في الاتجاه الخاطئ ،

bunun nedeni ters gidebilecek bütün o şeylere odaklanmış olmandır

"اذهب إلى هناك، تعالَ هنا، تحرّك بهذا الاتجاه، لا نستطيع رؤية الشاشة"

''Bu tarafa oynat, şu tarafa çevir, ekranı göremiyoruz.''

‫أم أهبط في الوادي الضيق‬ ‫ونشق طريقنا نحو الحطام من ذلك الاتجاه؟‬

kanyon yarığından halatla inip enkaza o şekilde mi ulaşmaya çalışacağız?

بناءً على الاتجاه الذي سار فيه، أظن أنه كان متجهًا إلى البلدة.

Onun gittiği yönden onun şehre doğru gittiğini söyleyecektim.

الآن دعنا نحرك اتجاهنا في الاتجاه الشمالي الغربي. ولنذهب 60 كم مرة أخرى.

Şimdi yönümüzü kuzey-batı yönünde ilerletelim. Ve yine 60 km hızla gidelim.

أنتم لا تجمعون وتولدن الأفكار والآراء حول كيفية جعل الأمر يسير في الاتجاه الصحيح.

İşlerin nasıl yoluna koyulacağına dair düşünce ve fikir üretmiyorsun.

‫إن كنا قد سلكنا شرقاً في الاتجاه الآخر،‬ ‫لكنا قد عدنا من حيث بدأنا.‬

eğer doğuya, yani ters yöne gitseydik başladığımız yere dönmüş olurduk.

‫إن أردت العودة في ذلك الاتجاه ‬ ‫والاستمرار في البحث عن الحطام،‬ ‫اختر "أعد المحاولة".‬

o yöne dönmek ve enkazı aramaya devam etmek isterseniz "Tekrar Dene"yi seçin.

مثل مارشال ناي ، عارض في البداية عودة نابليون من المنفى ، لكنه رأى الاتجاه الذي

Mareşal Ney gibi, başlangıçta Napolyon'un sürgünden dönüşüne karşı çıktı, ancak rüzgarın hangi yönden estiğini gördü

نعم ... على بعد حوالي 15 ميلاً في هذا الاتجاه من المكان الذي نقف فيه ، مؤخرًا ،

Evet… durduğumuz yönden yaklaşık 15 mil uzakta, kısa süre önce