Translation of "أخذ" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "أخذ" in a sentence and their turkish translations:

أخذ هذه الفاكهة

Bu meyveyi al.

صخور أخذ العينات

kayaçlardan örnek alınıyor

أخذ الولد يبكي.

Çocuk ağlamaya başladı.

من أخذ مفاتيحي؟

Anahtarlarımı kim aldı?

أشبه بأرنب أخذ ستيرويدات.

duvara toslamaya devam eder.

أين يمكننا أخذ المخاطرة؟

bu riski nerede alabiliriz?

أخذ حنبعل زمام المبادرة

Hannibal insiyatifi eline alıyor.

أخذ براين بعض الورود.

Brian bazı güller aldı.

أخذ توم كمرته معه.

Tom kamerasını yanına aldı.

ورجل بسيارة تصليح أخذ سيارتي.

Çekici gelip arabamı götürüyor."

لن أخذ عطلة هذا العام.

- Bu yıl tatil yapmayacağım.
- Bu yıl tatile çıkmayacağım.

- أخذ صورة للكوالا.
- صوّر الكوالا.

O, koalanın bir resmini çekti.

أخذ زمام المبادرة، وتحمل المسؤولية.

elini taşın altına sokması lazım.

- أخذ أخته معه.
- إصطحب أخته.

O, kız kardeşini yanında götürdü.

أخذ توم شيئا ليس ملكه.

Tom, onun olmayan şeyi aldı.

أخذ سامي ليلى إلى الطّبيب.

Sami, Leyla'yı doktorlara götürdü.

أخذ سامي وسادة من السّرير.

Sami yataktan bir yastık aldı.

أخذ سامي كلّ الصّابون معه.

Sami bütün sabunları yanında götürdü.

ولكنه حينها أخذ الأمر خطوة أبعد؛

Sonrasında bir adım ileri götürdü;

أخذ بيبرس المغول على حين غرة

Baybars Moğolları hazırlıksız yakalamıştı.

أخذ هذا الرومان على حين غرة

Bu olay zaferden emin olan Romalılara tamamen sürpriz oldu.

تم أخذ balalaika دون كمال Sunal

balalayka Kemal Sunal'sız çekildi

شخص ما أخذ تلك القطعة و

Birisi o parçayı alıp

أيمكنني أخذ قسط من الراحة الآن؟

- Şimdi bir mola alabilir miyim?
- Ben şimdi bir ara verebilir miyim?

أخذ فاضل كلّ لوحاته و أحرقها.

Fadıl tüm tablolarını aldı ve onları yaktı.

أخذ سامي خاتم الألماس ذاك معه.

Sami elmas yüzüğünü yanına aldı.

لكن ذلك أخذ الكثير الكثير من السنوات.

ama bunu anlamak yıllarımı aldı, çok uzun yıllar.

واجبات الفيزياء تحتاج إلى أخذ بعض الاستراحات.

Fizik ödevlerinde ara vermeniz gerekir,

وهذا بفرض أخذ كل السعرات الحرارية الفائضة

Bu arada Kuzey Amerika, Güney Amerika

نحن جيل أخذ الكمبيوتر لأننا سوف ندرس

biz ders çalışacağız diye bilgisayar aldırmış bir nesiliz

أخذ توم شيئا ما من فوق الأرض.

Tom, zeminden bir şey aldı.

لماذا قد يكون أخذ صور للقطارات مثيرًا؟

Neden trenlerin resimlerini çekmek çok ilginç?

- عليك أخذ استراحة.
- انت بحاجة لأحذ استراحة .

- Mola vermelisin.
- Mola vermen gerekiyor.
- Bir mola vermen gerekiyor.

أخذ سامي مفاتيح سيّارة ليلى و غادر.

Sami, Leyla'nın araba anahtarlarını aldı ve gitti.

قالت: "هل يمكننا أخذ مادي من منزل جايسون؟"

" Jason'ın evinden Maddie'yi alabilir miyiz? " diye sordu.

كان الأمر يبدو كأن أحدهم أخذ زجاجة شمبانيا

Sanki birisi şampanya şişesini

لم تستطع أخذ الكاميرا أو الهاتف الخاص بك؟

kamera ya da telefonunuzu getiremeseniz?

هو أن أخذ نفساً عميقاً وأن أتأمل السحاب

derin nefes alıp bulutlara bakmak

هل يمكنك أخذ الكتابات وإعطائها إلى السيد سيفي؟

- Bu yazılanları götürüp Seyfi Bey'e verir misin?

الأخذ والرد بيني وبين غاري أخذ منهجًا واسعًا.

Gary ile benim aramdaki söyleşi viral oldu.

- هل لي أن آخذ صورة؟
- أيمكنني أخذ صورة؟

Fotoğraf çekebilir miyim?

لا أصدق أن عليّ أخذ اختبار يوم الأحد!

Pazar günü bir sınava girmek zorunda olduğuma inanamıyorum!

ألا تظنّ أنّ عليك أخذ قسطٍ من الراحة؟

Biraz dinlenmen gerektiğini düşünmüyor musun?

لأنّه أخذ كل ما أحتاجه من وقتي بلا استعجال

çünkü acele etmemek

‫ليلًا،‬ ‫يمكنها أخذ ما تشاء من فاكهة الغابة كلها.‬

Geceleyin, ormanın meyveleri tamamen onlara kalır.

- أخذ سامي مال دانية.
- استولى سامي على مال دانية.

Fadil Dania'nın parasını aldı.

إنه ماهر جدًا في أخذ الثرى والإتيان به إلى البناء.

harika şekilde regoliti alıyor, ve yapı inşası için taşıyor.

من أخذ هذا الرجل على هذا التلفزيون؟ من يخدع الجمهور؟

bu adamı bu televizyona kim çıkardı? Halkı kim kandırıyor?

لا تنس أننا جيل أخذ الكمبيوتر لأننا سوف ندرس والدنا وأمنا.

biz babamıza annemize ders çalışacağız diye bilgisayar aldırmış bir nesiliz unutmayın

لاحقًا دفع سلاح الفرسان إلى الأمام للمساعدة في أخذ 7000 أسير روسي.

daha sonra, 7.000 Rus esirinin alınmasına yardım etmek için süvarilerle birlikte ilerlemeye başladı.

احتاج نابليون بعد ذلك إلى أخذ Regensburg بسرعة ، وكالعادة ، التفت إلى Lannes.

Daha sonra Napolyon'un Regensburg'un bir an önce alınması gerekiyordu ve her zamanki gibi Lannes'a döndü.

عليك أخذ حبة مع كأس من الماء مرتين أو ثلاث مرات يوميا.

Günde iki ya da üç kez bir bardak suyla bir tablet almak zorundasın.

- أخذ سامي ليلى إلى المركز الصّحّي.
- نقل سامي ليلى إلى المركز الصّحّي.

Sami Leyla'yı sağlık merkezine götürdü.

عندما كان على وشك ضرب العالم ، أخذ الجسم الغريب استراحة و ضحى بنفسه

dünyaya çarpmak üzereyken bir UFO ara girerek kendini feda etti

خاض جيشه ثلاث معارك دون أخذ قسط كاف من الراحة من عبور جبال الألب.

Ordusu Alpler'i geçtiğinden beri tamamiyle iyileşmeden üç muharebede savaştı.

- بكى الطفل طوال اليل.
- بقي الرضيع يبكي طول الليل.
- أخذ الصغير يبكي طيلة الليل.

Bebek tüm gece ağladı.

- أقلّ سامي ليلى من الجامعة.
- أخذ سامي ليلى من الجامعة.
- اصطحب سامي ليلى من الجامعة.

Sami, Leyla'yı üniversiteden aldı.