Translation of "Kalacak" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Kalacak" in a sentence and their spanish translations:

Tom kalacak.

Tom se quedará.

Evde kalacak mısın?

- ¿Te vas a quedar en casa?
- ¿Te quedarás en casa?

Uzun kalacak mısın?

¿Vas a quedarte mucho tiempo?

O, hayatta kalacak.

Sobrevivirá.

Onlar hayatta kalacak.

- Sobrevivirán.
- Ellos sobrevivirán.

Kedin hayatta kalacak.

Tu gato sobrevivirá.

Aşk hayatta kalacak.

El amor sobrevivirá.

Tom evde kalacak.

Tom se quedará en casa.

Bizimle kalacak mısın?

¿Te quedarás con nosotros?

Tom sizinle kalacak.

Tom se quedará contigo.

Muhtemelen okula geç kalacak.

Seguramente él llegará tarde a la escuela.

Tom beklemek zorunda kalacak.

Tom tendrá que esperar.

Burada otelde kalacak mısın?

¿Usted se va a quedar aquí en el hotel?

Kalacak hiçbir yerim yok.

- No tengo dónde quedarme.
- No tengo ningún lugar donde quedarme.

İstasyona gitmek zorunda kalacak.

Él tendrá que ir a la estación.

Akşam yemeğine geç kalacak.

Ella va a llegar tarde para la cena.

Sanırım onlar geç kalacak.

Pienso que llegarán tarde.

Onun cesareti anılarımızda kalacak.

Su valentía será recordada.

O toplantıya geç kalacak.

Él llegará tarde a la reunión.

Tom bizimle kalacak mı?

¿Tom se va a quedar con nosotros?

Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.

Me imagino que Tom se quedará sin dinero en algún momento y tendrá que volver a casa.

Okul... Hepsi bu vakfa kalacak.

La escuela, y todo, va a quedar para una fundación,

Hep mi aynı kalacak acaba

Me pregunto si siempre se mantendrá igual

O, hafta sonu amcasıyla kalacak.

Él va a pasar el fin de semana con su tío.

O birkaç hafta Tokyo'da kalacak.

Él se quedará en Tokio unas semanas.

O onu beklemek zorunda kalacak.

Ella tendrá que esperarlo.

O bir sır olarak kalacak.

Eso seguirá siendo un misterio.

O, bir arkadaşının evinde kalacak.

Se quedará en casa de un amigo.

Kalacak bir yere ihtiyacım var.

Necesito un lugar donde quedarme.

Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.

Tom deberá salir del edificio.

Tom işi yapmak zorunda kalacak.

Tom tendrá que hacer el trabajo.

Gizem bir sır olarak kalacak.

El misterio seguirá siendo un misterio.

Japonya'da ne kadar süre kalacak?

¿Cuánto tiempo se va a quedar en Japón?

- Kalacak bir yere ihtiyacın var mı?
- Kalacak bir yere mi ihtiyacınız var?

- ¿Necesitas un lugar en el que quedarte?
- ¿Necesitas un sitio donde alojarte?
- ¿Necesitáis un lugar para alojaros?

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

Las voluntades fuertes sobreviven mientras que las débiles mueren.

Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.

Ella tendrá que cocinar para todos.

O, gelecek salı Royal Otel'de kalacak.

- Ella se hospedará en el hotel Royal el próximo martes.
- Ella se quedará en el hotel Royal el próximo martes.

Bu tecrübe sonsuza kadar hafızamda kalacak.

Esta experiencia quedará por siempre en mi memoria.

Tom üç ay burada bizimle kalacak.

- Tom vivirá con nosotros tres meses.
- Tom estará conviviendo con nosotros durante tres meses.

Bu deneyim her zaman belleğimde kalacak.

Esta experiencia quedará por siempre en mi memoria.

Bay Mailer yarına kadar burada kalacak.

El señor Mailer se quedará aquí hasta mañana.

Ve uzun süre ayakta kalacak bir binadır.

eso se mantendrá por mucho tiempo.

Londra'da kalacak bir yer tavsiye edebilir misin?

¿Me puedes recomendar un lugar donde quedarme en Londres?

- Sanırım onlar geç kalacak.
- Bence onlar gecikecek.

Pienso que llegarán tarde.

Seninle bahse girerim ki Tom geç kalacak.

Te apuesto que Tom llegará tarde.

Sorun bu gece kalacak bir yerimizin olmamasıdır.

El problema es que no tenemos donde quedarnos esta noche.

Tom'un kalacak bir yere ihtiyacı var mı?

¿Necesita Tom un lugar donde quedarse?

O, o görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.

Tendrá que volver a hacer esa tarea.

Gece için kalacak bir yere ihtiyacımız var.

Necesitamos un lugar para pasar la noche.

, Amerika kıyıları sular altında kalacak ve Güney Amerika'da

imposibilitando vivir en ellas, mientras que el estado de Florida desaparecerá por completo,

O, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

Algún día ella tendrá que pagar por lo que ha hecho.

Tom muhtemelen gelecek hafta Boston'a gitmek zorunda kalacak.

A lo mejor Tom tendrá que ir a Boston la semana que viene.

Anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

pero aún no tienen ni la habilidad ni la fuerza para sobrevivir sin su madre.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Los seleccionados tendrán que enfrentar extensas pruebas médicas y psicológicas.

Evlerini boşaltmak ve göç etmek zorunda kalacak . Güneydoğuda yer alan ve

desaparecer de la faz de la tierra. Como Bangladesh, que se ubica en el sureste y tiene una

Bu cümle, dünyanın sonuna kadar hayatta kalacak mı diye kendime sorarım.

Me pregunto si esta oración sobrevivirá al fin del mundo.

- Sergi bir ay daha açık kalacak.
- Sergi bir ay daha açık olacak.

- La exposición estará todavía abierta por un mes.
- La exposición continuará abierta al público un mes más.

Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.

Si sigue tomando así tendrá que tomar un taxi para volver a casa.

- Tom'un geç kalacağına bahse girmeye istekli olacağım.
- Seninle bahse girerim ki Tom geç kalacak.

Te apuesto que Tom llegará tarde.