Translation of "John'a" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "John'a" in a sentence and their spanish translations:

Gelip John'a anlattılar.

Vinieron y se lo contaron a John.

Tom John'a benzemiyor.

Tom no luce como John.

Mary John'a sırrı söyledi.

Mary le contó el secreto a John.

John'a saatimi tamir ettireceğim.

Le voy a pedir a John que repare mi reloj.

Tom Mary'yi John'a tanıttı.

Tom le presentó a Mary a John.

Londra'dayken Mary ve John'a rastladım.

Me encontré con Mary y John cuando estuve en Londres.

Tom John'a Mary'nin soyadını sordu.

Tom le preguntó a John cuál era el apellido de Mary.

John'a bir albüm satın aldım.

Le compré a John un álbum.

O cesareti için John'a hayrandır.

Ella admira a John por su coraje.

Tom Mary'ye John'a güvenmemesini söyledi.

Tom le dijo a Mary que no confiara en John.

Tom Mary'nin John'a bağırdığını duydu.

- Tom oyó a Mary gritándole a John.
- Tom escuchó a Mary gritándole a John.

Tom Mary'nin John'a söylemeyeceğini biliyor.

Tom sabe que Mary no se lo contará a John.

Tom Mary'nin John'a gülümsediğini gördü.

Tom vio a Mary sonreír a John.

- John'a olanları duydun mu?
- John'un başına geleni duydun mu?
- John'a olanı duydun mu?

¿Escuchaste qué le pasó a John?

Tom Mary'nin neden John'a vurduğunu biliyordu.

- Tom sabía por qué Mary había pegado a John.
- Tom sabía por qué Mary golpeó a John.

Tom Mary'ye John'a güvenip güvenmediğini sordu.

Tom le preguntó a Mary si confiaba en John.

Tom Mary'nin John'a yardım etmesini istedi.

Tom quería que Mary ayudara a John.

Tom Mary'nin John'a ne söylediğini bilmiyor.

Tom no sabe lo que Mary le dijo a John.

Tom Mary'nin John'a ne söylediğini bilmiyordu.

Tom no sabía lo que Mary le dijo a John.

Tom ve Mary şimdi John'a güvenmiyorlar.

Tom y Mary simplemente no confían en John.

Tom ve Mary, John'a çok kızgınlar.

Tom y Mary están furiosos con John.

Tom Mary'ye John'a özür dilemesini önerdi.

Tom sugirió a Mary que se disculpara ante John.

Tom Mary'nin John'a yalan söylediğini biliyordu.

Tom sabía que Mary estaba mintiendo a John.

Tom Mary'nin John'a yardım etmesini istiyor.

Tom quiere que Mary ayude a John.

Tom'a Mary'nin zaten John'a söylediğini söyle.

Dile a Tom que Mary ya se lo ha dicho a John.

Tom ve Mary John'a oy verdi.

Tom y Mary votaron por John.

John'a göre, banka saat üçte kapatır.

Según John, el banco cierra a las 3 p.m.

Tom Mary'yi John'a yardım ettirmeye çalıştı.

Tom trató de conseguir que Mary le ayudara a John.

Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.

Tom no culpa a Mary por pegar a John.

Tom, Mary'yi John'a tanıştırdığından pişmanlık duyuyor.

Tom lamenta haberle presentado a Mary a John.

Tom, Mary'nin John'a âşık olduğunu biliyor.

Tom sabe que Mary está enamorada de John.

Tom, Mary'nin John'a davranma tarzından hoşlanmıyor.

A Tom no le gusta la forma en que Mary trata a John.

Tom Mary'nin John'a göz kırptığını gördü.

Tom vio a Mary guiñarle a John.

- Tom Mary'nin John'a daha kibar olmasını istedi.
- Tom Mary'nin John'a karşı daha kibar olmasını istedi.

Tom quería que Mary fuera más amable con John.

- Tom ve Mary her ikisi de John'a bakıyordu.
- Hem Tom hem de Mary John'a baktı.

Ambos, Tom y Mary, observaron a John.

- Tom ve Mary her ikisi de John'a baktı.
- Hem Tom hem de Mary John'a baktılar.

Tom y María miraron a John.

Tom ve Mary ikisi de John'a bakıyor.

Ambos, Tom y Mary, miran a John.

Tom Mary'nin John'a kızgın olduğunu fark etti.

Tom notó que Mary parecía estar enojada con John.

Tom, Mary'nin John'a bakıyor olduğunu fark etti.

Tom notó que Mary estaba mirando a John.

Tom Mary'den aldığı e-postayı John'a iletti.

Tom le remitió el correo-e que recibió de Mary a John.

Tom Mary'nin John'a aşık olacağını hiç beklemiyordu.

Tom no se esperaba que Mary se enamorara de John.

Tom Mary'nin John'a ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Tom se preguntaba lo que Mary diría a John.

Tom Mary'ye söyledi ve Mary John'a söyledi.

Tom se lo dijo a Mary y Mary se lo dijo a John.

Tom John'a söylemeyeceğine dair Mary'ye söz verdi.

Tom prometió a Mary que no se lo diría a John.

Tom Mary'nin John'a özür dilemesi gerektiğini düşünüyor.

Tom piensa que Mary se debería disculpar con John.

- Tom, Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.
- Tom Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.

- Tom le pidió a Mary que le pusiera un ojo a John.
- Tom le pidió a Mary que no perdiera de vista a John.

- Tom ve Mary'nin her ikisi de John'a koçluk yapıyor.
- Hem Tom hem de Mary John'a koçluk yapıyor.

Ambos, Tom y Mary, entrenan a John.

Hem Tom hem de Mary sadece John'a bakıyor.

Ambos, Tom y Mary, tan sólo miran a John.

Tom John'a vermesi için Mary'ye bir mesaj verdi.

Tom le dio un mensaje a Mary para que se lo diera a John.

Tom Mary ve John'a biraz patates cipsi sundu.

Tom ofreció patatas fritas a Mary y John.

Tom ve Mary her ikisi de John'a güveniyordu.

Ambos, Tom y Mary, confiaban en John.

Tom John'a yardım edeceğine dair Mary'ye söz verdi.

Tom prometió a Mary que ayudaría a John.

Hem Tom hem de Mary, John'a teşekkür ettiler.

Ambos, Tom y Mary, se lo agradecieron a John.

Tom, John'a yardım etmesi için Mary'yi ikna etti.

Tom persuadió a Mary para ayudar a John.

Tom Mary'ye John'a gerçeği söylemesi için baskı yaptı.

Tom instó a Mary a decirle la verdad a John.

Tom, Mary'nin John'a bir mesaj iletmesini rica etti.

Tom le pidió a Mary entregarle un mensaje a John.

Tom, Mary'nin John'a söylediğine istemeden kulak misafiri oldu.

Tom no pudo evitar oír lo que Mary le dijo a John.

Tom Mary'ye John'a karşı daha kibar olması gerektiğini söyledi.

Tom le dijo a Mary que debería ser más amable con John.

Tom Mary'nin John'a bir doğum günü hediyesi almasını istedi.

Tom quería que Mary le comprase a John un regalo de cumpleaños.

Tom ve Mary birbirlerine ve sonra da John'a baktılar.

Tom y Mary se miraron mutuamente, y luego a John.

Tom, Mary'nin ev ödevinde John'a yardım etmesini rica etti.

Tom pidió a Mary que ayudase a John con sus deberes.

Tom, Mary'ye onun John'a bir fincan kahve ikram etmesini önerdi.

Tom sugirió a Mary que le ofreciera a John una taza de café.

Tom Mary hakkında onun John'a söylemeyeceğini umduğu belirli şeyler biliyordu.

Tom conocía algunas cosas de Mary que ella confiaba en que no se las contara a John.

Tom Mary'ye onun ne yaptığını John'a söylemeyeceğine dair söz verdi.

Tom prometió a Mary que no le contaría a John lo que ella había hecho.

Tom ve Mary birbirine baktı ve sonra da tekrar John'a baktılar.

Tom y Mary se miraron mutuamente y luego volvieron la vista a John.

Tom Mary'nin yeni arabasının bir resmini çekti ve onu John'a gönderdi.

Tom sacó una foto del coche nuevo de Mary y se la envió a John.

Tom, Mary'nin yapacağını söylediğini yapmadığı için John'a özür dilemesi gerektiğini düşünüyor.

Tom piensa que Mary debería pedirle perdón a John por no hacer lo que había dicho que haría.

- Tom Mary'nin neden John'u tokatladığını biliyordu.
- Tom Mary'nin John'a neden tokat attığını biliyordu.

Tom supo por qué Mary abofeteó a John.

Tom John'a bir doğum günü hediyesi almak için Mary'den otuz dolar ödünç aldı.

Tom tomó prestados de Mary treinta dólares para comprarle a John un regalo de cumpleaños.