Translation of "Gelip" in Spanish

0.028 sec.

Examples of using "Gelip" in a sentence and their spanish translations:

Gelip şuraya bakın.

Vengan y echen un vistazo.

Gelip John'a anlattılar.

Vinieron y se lo contaron a John.

Gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

- No se si vendrá.
- No sé si vendrá.

Gelip gelmemen önemli değil.

No importa si venís o no.

Onun gelip gelmeyeceği şüpheli.

Es dudoso que ella vendrá.

Gelip gelemeyeceklerinden emin değillerdi.

Ellos no estaban seguros de si podían venir o no.

Gelip bizi ziyaret etmelisin!

¡Deberías venir a visitarnos!

Gelip gelmeyeceğini ona soracağım.

Le preguntaré si acaso vendrá.

Onun gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

- No se si vendrá.
- No sé si él vendrá.
- No sé si va a venir.

Gelip benimle çalışmanı istiyorum.

- Quisiera que vinieras a trabajar para mí.
- Quiero que vengas a trabajar conmigo.

George'un gelip gelmediğini bilmiyorum.

No sé si viene George.

George'un gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

- No sé si vendrá George.
- No sé si George vendrá.

Tom'un gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

No sé si vendrá Tom.

Bence gelip bunu görmelisin.

Creo que deberías venir a verlo.

Sorun onun gelip gelmeyeceğidir.

La cuestión es si vendrá.

Beni gelip alabilir misin?

¿Vienes a buscarme?

Buraya gelip denizi görebilirsin.

Ven aquí y puedes ver el mar.

Gelip beni görecek misin?

¿Vendrás a verme?

Onun gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.

Tengo dudas sobre si vendrá.

Buraya gelip beni öp.

Ven para acá y dame un beso.

Şehirler, insanlar, mimari gelip geçer

Quiso decir que las ciudades, la gente y la arquitectura van y vienen,

gelip bu insanla etkileşim kuruyor.

así que decidió interactuar con el humano.

Bana onun gelip gelmediğini sordu.

Me preguntó si ella vendría.

Onun gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.

Me pregunto si él vendrá.

Onun zamanında gelip gelmeyeceğinden süpheliyim.

- Dudo que él venga a tiempo.
- Dudo si él llegará a tiempo.

Onun gelip gelmeyeceği konusunda şüpheliyim.

Dudo que él venga.

Seninle gelip gelemeyeceğimden emin değilim.

No estoy seguro de poder ir con vosotros.

Sadece gelip gelmediğini bilmek istiyorum.

Solo quisiera saber si vienes o no.

Onların gelip gelmediğini bilmek istiyorum.

Me gustaría saber si han llegado.

Partine gelip gelemeyeceğimden emin değilim.

No estoy seguro de si podré ir a la fiesta.

Bugün gelip gelmeyeceğinizi merak ediyordum.

- Me estaba preguntando si vendrías hoy.
- Me preguntaba si ibas a venir hoy.
- Me estaba preguntando si ibas a aparecer hoy.

Onun gelip gelmediği beni ilgilendirmez.

- No me importa si él viene o no.
- Me da igual que venga o no.
- Me da lo mismo si él viene o no.

Tom Mary'nin gelip gelmeyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si vendrá Mary.

Tom Mary'nin gelip gelmediğini bilmiyor.

Tom no sabe si Mary vendrá o no.

Tom onun gelip gelmeyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si vendrá o no.

Neden evime gelip piyano çalmıyorsun?

¿Por qué no vienes a mi casa y tocas el piano?

Sonra, tüm bu hataları görmezden gelip

Luego dijeron que ignoraron todo eso

Sizin ve ailenizin gelip gidişini izleyebilir.

y encontrar el momento perfecto para atacar.

İnsanlardan sadece işe gelip çalışmalarını istemek

Ya saben, está en la naturaleza de las empresas y organizaciones

10 tane yazılımcı bir araya gelip

10 desarrolladores de software se unen

Ve yetkiler gelip evinden alacak onları

Y los poderes vendrán y se los llevarán de casa

Gelip gelmemen benim için önemli değil.

Me da igual si vienes o no.

Tom okuldan sonra çocukları gelip alacak.

Tom recogerá a los niños después de la escuela.

Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.

Me pregunto si el avión llegará a tiempo.

Tom'un gelip gelmeyeceğinden emin bile değilim.

Ni siquiera estoy seguro de si Tom vendrá o no.

Onun bu gece gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

No sé si vendrá esta noche.

Tom bana uykumun gelip gelmediğini sordu.

Tom me preguntó si tenía sueño.

Gelip gelmemen benim için fark etmez.

Me da igual si vienes o no.

Onun partiye gelip gelmediğini biliyor musun?

- ¿Sabes si acaso vendrá a la fiesta?
- ¿Sabes si vendrá a la fiesta?

Öğrenciler fakültelere yan gelip yatmaya gitmemeli.

Los estudiantes no pueden entrar en la sala de profesores.

İspanya'yı ziyaret edersen, gelip gör beni.

Si visitas España, ven a verme.

Tom Mary'nin yarın gelip gelmiyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si Mary vendrá mañana.

Çocukluğumda buraya gelip etrafa bakınıp düşünürdüm.

En mi infancia yo solía venir aquí, mirar alrededor y pensar.

Merak etme. Tom gelip bizi kurtaracak.

No te preocupes. Tom vendrá y nos salvará.

Biz yaşamayı beklerken hayat gelip geçiyor.

La vida se nos va mientras esperamos para vivir.

Yedinci sınıfta okuyan bir grup yanıma gelip

Un grupo de alumnos del séptimo grado se me acercó a mí y me dijo:

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri

Cuando se enroscan y se echan hacia atrás,

Belki bir akrep gelip böcekleri yemek ister.

y, así, quizás, un escorpión venga a alimentarse de ellos.

Sarmal hâline gelip kafalarını böyle geriye çekmeleri

Cuando se echan hacia atrás y se enroscan,

Milyarlarca yıldır gelip giden metcezirleri meydana getiriyor.

Crea las mareas que han bajado y fluido durante miles de millones de años.

Merhaba, benim. Gelip beni istasyondan alır mısın?

Hola, soy yo. ¿Podrías venir a recogerme en la estación?

Bu gece onun gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.

Me pregunto si él vendrá esta noche.

Geri gelip gelmeyeceğini her zaman merak ettim.

Siempre me pregunté si volverías.

Deneyeceğim ama sinemaya gelip gelemeyeceğimden emin değilim.

- Lo intentaré, pero no estoy seguro de si podré venir al cine o no.
- Lo intentaré, pero no estoy segura de si podré venir al cine o no.

Cumartesi günü gelip beni görmek ister misiniz?

¿Te importaría venir a verme el sábado?

Tom'un gelip gelmemesi benim için fark etmez.

Me importa un comino si Tom viene o no.

Tom Mary'nin bizimle kampa gelip gelmeyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si Mary irá a acampar con nosotros o no.

Tom Mary'nin yarın gelip gelmeyeceğinden emin değil.

Tom duda que Mary venga mañana.

Tom Mary'nin bugün gelip gelmeyeceğinden emin değil.

Tom duda que Mary venga hoy.

- Bu gece neden gelip akşam yemeğinde bize katılmıyorsun?
- Neden bu akşam gelip bizimle akşam yemeği yemiyorsun?

¿Por qué no vienen a cenar con nosotros esta noche?

Pazar öğleden sonra 3'te gelip seni göreceğim.

Vendré a verte el domingo a las tres de la tarde.

Araba gelip gelmediğini kontrol etmeden asla caddeyi geçme.

Nunca cruces la calle sin comenzar por verificar que no vengan vehículos.

Tom Mary'nin bugün okula gelip gelmeyeceğinden emin değil.

Tom no está seguro de si Mary vendrá hoy a la escuela.

Mary'nin otobüs ya da metroyla gelip gelmediğini bilmiyorum.

No sé si Mary viene en metro o en autobús.

Sonra belki bir akrep gelip o böcekleri avlamak ister.

y, quizás, algún escorpión venga a alimentarse de ellos.

Ya geç gelip yada hiç gelmeyen arkadaşınız yok mu?

¿No tienes un amigo que llega tarde o nunca?

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

Pensó que Ragnar estaba diciendo: 'Si mis hijos supieran de esto, vendrían a rescatarme'.

Eğer bir yere gitmen gerekirse, ben gelip seni alabilirim.

- Si tienes que ir a alguna parte, podría venir por ti.
- Si necesitas ir a algún lado, podría venir a recogerte.

Tom, Mary'nin doğum günü partisine gelip gelmeyeceğinden emin değil.

Tom duda si Mary acudirá a su fiesta de cumpleaños.

Tom Mary'nin dağlara ya da plaja gelip gelmiyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si Mary irá a la montaña o a la playa.

Sağanak yağmur nedeniyle tamamen ıslandım. Arabanla gelip beni alır mısın?

Estoy calado totalmente debido a la fuerte lluvia. ¿Vendrás y me recogerás con tu coche?

Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.

La reputación es muy inestable. La fidelidad es inconstante. Los equipos directivos se distancian cada vez más de su personal.

Peki ya yanımıza bir çocuk gelip ''Yardım et. Korkuyorum. Kötü adam var.''

¿Qué pasa si más de nosotros ayudamos cuando un niño pequeño viene y nos dice:

Bütün gün boşum, sana uygun olan herhangi bir saatte gelip seni göreceğim.

Yo estoy libre todo el día, llegaré a verte a cualquier hora que te acomode.

Sorun şu ki sadece 15 metre ipim var ve gelip buraya bir bakın.

El problema es que tengo 15 m de cuerda, y miren esto.

Ta ki yeni bir dalga gelip reform yapıncaya kadar. Svoboda'yı uzun zamandır biliyorum

hasta que viene otra oleada y la reforma. Desde hace mucho conozco Svoboda

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

Cuando llevan la cabeza atrás y se enroscan, tienen el poder de saltar hacia adelante y atacar.

- Bir göz atmaya gel.
- Gel ve bir göz at.
- Gel bir baksana.
- Gelip bir bak.

Ven y echa un vistazo.