Translation of "Hayatı" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Hayatı" in a sentence and their spanish translations:

- Onun hayatı tehlikede.
- Hayatı tehlikede.

- Su vida está en peligro.
- Su vida corre peligro.

Hayatı tehlikede.

Su vida está en peligro.

Hayatı tehlikedeydi.

Su vida estaba en peligro.

Tekenin hayatı tehlikede.

La vida del langostino está en riesgo.

Hayatı için yalvardı.

Él rogó por su vida.

Hayatı boyunca hapisteydi.

Él estuvo en prisión de por vida.

İnsan hayatı kutsaldır.

La vida humana es sagrada.

Hayatı acıyla doludur.

Su vida está llena de dolor.

Hayatı için savaşıyor.

Ella está luchando por su vida.

- Tom tüm hayatı boyunca çalıştı.
- Tom hayatı boyunca çalıştı.

Tomás trabajó toda su vida.

Biz öğrencilere hayatı öğretiyoruz.

enseñamos a estudiantes.

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

Y por supuesto está la vida marina,

Sanat ile hayatı karıştırmayın.

- Nunca confundas el arte con la vida.
- Nunca confundáis el arte con la vida.

Hasta adamın hayatı tehlikede.

La vida del enfermo está en peligro.

Sanırım onun hayatı tehlikede.

Yo pienso que su vida está en peligro.

Onun hayatı için korkuyorum.

Estoy preocupado por su vida.

Hayatı pamuk ipliğine asılı.

Su vida pende de un hilo.

Hayatı boyunca bekar kaldı.

Él estuvo soltero toda la vida.

Onun hayatı sorun dolu.

Su vida está llena de problemas.

Para hayatı satın alamaz.

El dinero no puede comprar la vida.

Hayatı lanetli gibi görünüyor.

Su vida parece haber sido hechizada.

Hayatı sevmek, Tanrı'yı ​​sevmektir.

Amar la vida es amar a Dios.

Zor bir hayatı vardı.

Ha llevado una vida dura.

Ben onsuz hayatı düşünemiyorum.

No puedo imaginar la vida sin él.

Fliberton'un iki hayatı var.

Filiberto tiene dos vidas.

Bu hastanın hayatı tehlikede.

- La vida de este paciente está en peligro.
- La vida de esta paciente está en peligro.
- La vida de este paciente corre peligro.

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

Vio un evento horrible, que cambia y que destruye la vida

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

Cada uno de nosotros tendrá su vida interrumpida,

Bir mimarın hayatı da muhteşemdir.

Y la vida del arquitecto también es increíble.

Hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

enfrentando el orden que posibilita la vida con gran dificultad

Bizim acıları dindirme, hayatı genişletme

Tenemos la capacidad de aliviar el sufrimiento,

Hayatı öldürmeden ölümü nasıl yeniyorsunuz?

¿Cómo derrotas a la muerte sin matar la vida?

Hastanın hayatı tehlike altında idi.

La vida del paciente estaba en peligro.

Onun hayatı hakimin kararına bağlı.

Su vida depende de la decisión del juez.

Tom tüm hayatı boyunca şanslıydı.

Tom ha tenido suerte toda su vida.

Tom'un yaşayacak kendi hayatı var.

Tom tiene su propia vida que vivir.

Tom'un hayatı sonsuza kadar değişti.

La vida de Tom cambió para siempre.

O hayatı boyunca burada yaşadı.

Ha vivido aquí toda su vida.

Tom hayatı boyunca fakir kaldı.

Tom fue pobre toda su vida.

Bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

Ella permaneció soltera toda su vida.

Tom hayatı boyunca çok çalıştı.

Tomás trabajó muy duro toda su vida.

Bir insanın hayatı kolay değildir.

La vida de un humano no es fácil.

Hepimiz hayatı sonuna kadar yaşamalıyız.

Todos tenemos que vivir la vida al máximo.

Hayatı yaşamaya değer hale getir.

Haces que valga la pena vivir.

Arabalar banliyö hayatı için kaçınılmazdır.

Los vehículos son indispensables para la vida urbana.

Hayatı boyunca fakire yardım etti.

Toda su vida ha ayudado a los pobres.

Kariyeri ve sosyal hayatı gittikçe gelişiyor.

y su vida profesional y personal mejoró notablemente.

Ve gerçekten yaşamak istediğin hayatı kurarsın.

y crear la vida que realmente quieren vivir.

Insanlar meseleleri deneyimlemiyor, onlar hayatı deneyimliyor.

de que la gente no experimenta problemas sino que experimenta la vida.

Hayatı sevmenin en muhteşem yolu bu.

a lo largo de mis casi 80 años. [aplausos]

Tüm hayatı boyunca o kasabada yaşadı.

Ella vivió toda su vida en esa ciudad.

Kendi hayatı pahasına bebeğinin hayatını kurtardı.

Ella salvó la vida de su bebé al precio de perder la propia.

Kendi hayatı riske atarak arkadaşını kurtardı.

Él salvó a su amigo arriesgando su propia vida.

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

Él se quedó soltero toda su vida.

Ben öyle bir hayatı hayal edemiyorum.

No puedo imaginar una vida así.

O, kendi hayatı pahasına onu kurtardı.

Él la salvó a costas de su vida propia.

Hayatı boyunca fakir insanlara yardım etti.

Él ayudó a los pobres toda su vida.

Tom özel hayatı hakkında konuşmak istemiyor.

Tom no quiere hablar de su vida privada.

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

El soldado ofreció su propia vida para salvar la de su amigo.

O tüm hayatı boyunca burada yaşadı.

Vivió aquí toda su vida.

GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

Los productos con especies transgénicas son peligrosos para la vida humana.

Benim köpeğimin harika bir hayatı vardır.

Mi perro lleva una vida maravillosa.

Tom'un hayatı sonsuza dek değişmek üzereydi.

La vida de Tom cambiaría para siempre.

Kitap, hapishanedeki bir kadının hayatı hakkındadır.

El libro se trata de la vida de una mujer en la cárcel.

Bazıları hayatı bir tiyatro sahnesine benzetir.

Algunas personas comparan a la vida con un escenario.

Sensiz bir hayatı asla hayal edemedim.

Jamás podría imaginar una vida sin ti.

Tom hayatı yaşamaya değmezmiş gibi düşünüyor.

Tom comenzó a sentir que no valía la pena vivir su vida.

Tom, özel hayatı hakkında konuşmak istemiyor.

Tom no quiere hablar de su vida privada.

Birinin hobisi yoksa, hayatı harap olabilir.

Sin pasatiempos, la vida puede ser desconsolada.

Bütün hayatı boyunca taktığı bir bilezik taktım.

hasta que falleció solo unos meses antes del debate.

çünkü hayatı kucaklamanın en yüce yolu bu.

Porque es la forma superior de estar con la vida.

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

La vida del tiburón ballena es principalmente solitaria.

Hayatı nasıl tasarlayacaklarını öğreten ''Play For Tomorrow''

donde enseña a niños de entornos desfavorecidos

O, şimdi hastanede ve onun hayatı kritik.

- Ahora está en el hospital y se encuentra estable.
- Ahora esta en el hospital y se encuentra fuera de peligro.

Yaşlı adam tüm hayatı boyunca burada yaşadı.

El anciano ha vivido aquí toda su vida.

Hayatı hakkında bana bir sürü hikaye anlattı.

Ella me contó muchas historias de su vida.

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

Es difícil imaginar una vida sin mascotas.

Ve sadece hayatı daha yaşanır yapmak değil

Y eso parece hacer la vida no solo digna de ser vivida,

Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.

Estoy cansado de vivir esta vida.

Çoğu kişi günlük hayatı hakkında yazı yazar.

La mayoría de la gente escribe sobre su vida cotidiana.

O, daha iyi bir hayatı hak ediyor.

Ella merece una vida mejor.

Kim bir hayatı kurtarırsa tüm dünyayı kurtarır.

Quien salva una vida, salva el mundo entero.

O çevresindeki herkes için hayatı perişan yapar.

Amarga la vida de todos los que le rodean.

Putperestler hayatı tanrılaştırdılar ve hıristiyanlar ölümü tanrılaştırdılar.

- Los paganos han deificado la vida y los cristianos han deificado la muerte.
- Los paganos han divinizado la vida y los cristianos han divinizado la muerte.

Kurşun geçirmez cam zaten birçok hayatı kurtardı.

El vidrio blindado ya salvó muchas vidas.

Tom Mary'ye Avustralya'daki hayatı hakkında soru sordu.

Tom le preguntó a Mary acerca de su vida en Australia.

Teyzem hayatı boyunca iyi sağlığın tadını çıkardı.

Mi tía disfrutó de buena salud durante toda su vida.

O, bütün hayatı boyunca onunla birlikte yaşadı.

Ella vivió con él toda su vida.

Kabaca ifade edersek, ödüller hayatı yaşamaya değer kılan

recompensas, dicho de un modo sencillo, son todas las cosas que queremos

Ve bana flört hayatı hakkında çok şey anlattı

y me hablaba mucho sobre sus citas románticas.

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

Tecnología que ayuda y asiste a aquellos de nosotros con alteraciones neurológicas