Translation of "Dış" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Dış" in a sentence and their spanish translations:

Dış kapının dış mandalı olmak istemiyorum.

No quiero ser la quinta rueda del coche.

Dış koşulların etkisiyle

y que el viento manda de aquí para allá

Dış dünyaya karşı

Para el mundo

Dış koşullardan bağımsız olarak

en el que podemos confiar

Iç ve dış politikamız.

nuestra política interior y exterior.

Bazı dış güçlere başvurmadan,

Que tenemos el poder de hacer una diferencia en nuestras vidas,

Dış tavsiye gerekli olabilir.

Un asesoramiento externo puede ser necesario.

Babam dış ticaretle uğraşır.

Mi padre se dedica al comercio exterior.

Japonya dış ticarete bağlıdır.

Japón depende del comercio exterior.

Dış yüzeyindeki buzul erimeye başlıyor

el glaciar en su superficie exterior comienza a derretirse

Dış uzayda yaşam var mı?

¿Hay vida en el espacio?

Kaynama noktası dış basınca bağlıdır.

El punto de ebullición depende de la presión externa.

Benim evim kentin dış mahallelerinde.

Mi casa está a las afueras de la ciudad.

İkinci unsur ise dış kilidi açmak.

El segundo tema es el desbloqueo exterior.

Kendi çevrenizdeki insanların birtakım dış gruplardan

está la creencia de sentirse dentro de un grupo,

Antlaşma ''Dış uzayın keşfi ve kullanımı

Este tratado declaraba audazmente que:

Hükümet dış politikasını değiştirmek zorunda kaldı.

El Gobierno tuvo que modificar su política exterior.

Bu telefonla dış arama yapabilir miyim?

¿Puedo hacer una llamada externa de este teléfono?

Ve mutsuzluğumuzu da aynı şekilde dış kaynaklardan

e infelicidad esté en manos de

Bizi dış ögelerden en iyi ne koruyabilir?

¿Cuál será la mejor protección ante el mal clima?

Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

El gobierno se vio obligado a hacer cambios en su política exterior.

- Tom korkunç biçimde.
- Tom'un dış görünüşü felaket.

Tom está en muy mala forma.

Akreplerin dış iskeletini kaplayan ince bir katman vardır.

Los escorpiones tienen una capa delgada que cubre su exoesqueleto

Akreplerin dış iskeletlerini kaplayan ince bir katman vardır.

Los escorpiones tienen una pequeña capa que cubre su exoesqueleto,

Bu doktora dış dünyayla bir bağlantı olduğunu gösterir.

Eso le dice al médico que hay una conexión con el mundo exterior.

Onun en dış çevresini ise yer kabuğu çevreliyor

la corteza exterior está rodeada por la corteza terrestre

Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.

A primera vista, nada podía ser más razonable.

Bunun anlamı bir dış gezegenin her iki yörüngesi için

Y significa que por cada dos órbitas del planeta exterior,

Vücut ısılarına dış ortama göre ayarlayıp bir köşeye çekilip

ajustar la temperatura corporal de acuerdo con el entorno externo y tomar una esquina

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

La ayuda extranjera a Japón está disminuyendo en parte debido a una desaceleración económica en casa.

Duvarın iç kısmı beyaz, dış kısmı ise yeşil renkte.

- La muralla es blanca en el interior y verde en el exterior.
- La pared es blanca por dentro y verde por fuera.

- Ben güzel görünmek istiyorum.
- Dış görünüşümün güzel olmasını istiyorum.

¡Quiero verme bonita!

- Bir insanı dış görünüşüyle yargılama.
- İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanırlar.

No juzgues a un hombre por su ropa.

- İnsanı dış görünüşüne göre yargılamayın.
- Bir kitabı kapağına göre yorumlama.

Las apariencias engañan.

Dün camın üzerinden sürmüştüm, ama sadece dış lastiğim hasar gördü.

Ayer conduje a través de vidrio, pero sólo el neumático se dañó.

Bu tüylü bir çöl akrebi ve dış iskeletinin nasıl parladığına baksanıza.

Es un escorpión gigante del desierto. Y miren cómo todo el exoesqueleto se ilumina.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

La única conexión con el exterior era una ventanita demasiado alta para mirar.

Kuvvetlerini geriye çekip kampın dış hattında düzgün bir mevzi almalarını sağlıyor.

Los saca y los acomoda en una línea afuera del campamento.

Evde kalmak, kendinizi izole etmek ve dış dünyayla sıfır kontakta bulunmak.

Quedarte en casa, aislarse uno mismo y tener cero contacto con el mundo exterior.

Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

No importa como lo intentemos, es imposible distinguir la buena gente de la mala por la apariencia externa.

Taşlar kaydırılarak tepeye kadar çıkarılıyordu inşaat bittikten sonra ise en dış sarmal kısım yıkılarak bugün ki halini alıyor

Las piedras fueron trasladadas a la cima de la colina, y después de que se terminó la construcción, la parte espiral más externa fue destruida y se convierte en lo que es hoy.